27/01/2002 OLAĞAN DEVRESİNİN  3. PAZARI  -  A YILI

Birinci okuma  İşaya 8,23 - 9,2       Mezmur 26

İkinci okuma 1.Korintislulara 1,10-13.17       İncil  Mt 4,12-23

Birinci okuma parçasında, İşaya peygamber, karanlık ve aydınlık, sıkıntı ve neşe, alçaltma ve ihtişamı yan yana koymuştur. Bu nevi simgeler Tanrı'nın taihe, insanların tarihine müdahalelerini tasvir etmektedirler. İnsanlar, kendi çaresizliğine bırakılırsa, sadece sıkıntı, şüphe ve ıstırapla dolu durumlar meydana getirirler. Rab ise insanları sever ve bundan dolayı neşe vaadeder, ümit verir, kurtarıcı bir şekilde müdahale edeceğine dair güvence verir.

Peygamber İşaya'nın ilettiği bu güvence Matta'nın İncilinin sözleri aydınlatmaktadır. Mesih İsa Nasıra'dan Kefernahum'a gidiyor. Göl kenarında bulunun bu şehir bir ticaret şehri idi. Ticaret varsa, para da var, ve aynı zamanda rahatlık ve refah da vardır. Fakat bir çok defa da ahlaksızlık, dini ilgisizlik ve bencillik de vardır.

Kefernahum'a giren İsa, karanlıklarda parıldayan bir ışık olarak, ölümü yenen hayat olarak giriyor: peygamberlerin sözlerini yerine getirmeye geliyor, onların ilan ettiği ve beklediği Tanrı'nın sevgisini gözle görünür ifşa edecektir. Mesih İsa neşeyi müjdelemeye ve ilan etmeye geliyor: Göklerin Egemenliği yakındadır, artık onu bekleyemeyeceksiniz, sadece onu kabul etmeniz gerekir. Noel, Epifanya v.s. bayramlarında Mesih İsa'yı seyirci olarak görebildik: çobanların neşeli saygısını, müneccimlerin arayışını ve derin hürmetleri; Yahya'nın, Ürdün nehrinin kıyılarındaki tanıklığı, v.s. Şimdi ise sadece seyirci olamk yetmez. Mesih İsa kendini sadece göstermek için gelmedi bu dünyamıza: sevmek için geldi; sevgi ise bağlantıları kurar, işbirliğine çağırır, birleştirir. Şimdi O'nunla beraber birleşmesi vakti geldi. Mesih İsa kendisi, göl kenarından yürüyerek bakıyor, gözetiyor, seçiyor. Çalışmakta olan insanları görüyor, günün ekmeği için çalışan insanları görüyor; ve aynı zamanda onların gönlünü görüyor; onlar Tanrı'nın Egemenliği için çalışabilirler. Şimdi beşeriyete parıldmaya başlamakta olan aydınlığa yardımcı olabilirler.

Onları çağırıyr: "Ardımdan gelin!". Cesaretle dolu bir sözdür bu. Mesih İsa şunu biliyor ki, insanlar sadece Peder'de rahatlık ve hayat bulabilirler, ve biliyor ki, sadece O, kendisi onları Peder'e yöneltebilir. İsa, onları, Tanrı'nın evlatları olmaya, Tanrı'nın itaatlı evlatları olarak yaşamaya çagırıyor. Böylece Peder'in sevgisini tadacaklar! Kim Peder Allah'ı insanlara tanıtabilir? İsa'ya dek hiç kimse O'nu tanımadı, tanıyamadı. Büyük dinleri kuran insanlar bile Tanrı'nın Peder olduğunu düşünemediler. Tanrı'nın Oğlu olan İsa, sadece O, Peder Allah'ı tanıtabilir ve O'nun sevgisini tattırabilir. İsa insanları seviyor; bu yüzden onları çağırıyor ve yöneltiyor. Bu sebeple gönderildi!

Bir tek hoca vardır, o da Mesih İsa'dır, müritleri de çağrılmış olan şakirt ve havarileridir; onlar bakacak, dinleyecek ve öğrenecekler: hizmet ederek günahkar insanları, fakirleri, hastaları, cüzamlıları, her çeşit insana cana yakınlık ile bakmayı öğrenecekler. Ölümden korkmamayı da öğrenecekler, çünkü o da yenilmez değildir artık! Bütün bunları kitaplarla değil, yaşayarak öğrenilir!

Mesih İsa kendisi, kendi izleyicileri seçiyor; onları gölün balıkçıları arasında buluyor; günün ekmeğini kazanmak için çalışanlar insanlar arasından onları seçiyor; iş ve mesleklerini putlaştıranlar arasından değil. Mesih İsa seçkin, zengin, zeki izleyicileri değil, ama serbest, açık gönüllü izleyicileri arıyor ki, sonra Yükseklerden gelen Kutsal Ruh onları değiştirsin ve şekillendirsin. Rabbin Ruh'u olan bu Ruh, onları birlik içinde tutacaktır.

Hıristiyanların birliği için dualar haftası bir gün önce sona ermiştir. Şimdi okuduğumuz ikinci okuma parçasında Pavlus'un mektubu bizi, hıristiyanların en ağır günahı üzerine düşünmeye davet ediyor, daha doğrusu bizi zorluyor. Hıristiyanlar arasındaki birliğin eksikliği kurtuluş olan İsa'ya yaklaşmaya engel oluyor. Korintos'daki kilisede, o zaman bile, kıskançlık, hekemezlik gibi tutkular vardı; hıristiyanlar arasında uyuşmazlık ve nifak vardı; demek ki insan, imanlı olmasına rağmen, kolayca bencilliğe düşer. İsa birkaç ayrı ve uyuşmayan sürülerin çobanı değildir. İnanlılar arasında ortaya çıkan bu nevi bölünmeler diğer insanları da Kiliseden ve hatta Mesih İsa'dan uzaklaştırıyor. Bir bir tek Kilise inşa etmesine mani oluyor. Hıristiyanlar yüzyıllık öfkeden vazgeçsinler diye, kendi şahsi menfaatlerine değil, ama gerçekten Mesih İsa'ya itaat etsinler diye, dua etmeliyiz. Rabbin egemenliğine kendi şahsi menfaatlerini ve tercihlerini daha çok önem versinler; alçakgönüllü ve birbirlerine bağlı olmasını öğrensinler ve Mesih İsa'nın gerçek ve hakiki müritleri olsunlar biz de olalım!