14/07/2002  OLAĞAN DEVRESİ - 15. PAZAR - A YILI

 

Birinci okuma   İşaya 55,10-11         Mezmur   65

İkinci okuma    Romalılara 8,18-23   İncil       Mt. 13,1-23

 

 

Bu günkü okumalar bizi kırlara götürüyor ve gördüklerimiz hakkında bizi düşündürüyor, etrafımızı saran doğayı konuşturuyor. İşaya Peygamberle başlayalım. Allah’ın sözünden bahsederken İşaya , onu, özellikle verimlilik açısından, toprağı sulayan yağmura veya kara benzetiyor.  Su toprağı verimli kılıyor, besin elde etmek için insanın ektiği tohumun yeşermesine sebep oluyor. O yağmur boşuna yağmamıştır. Aynen Allah’ın Sözü de verimlidir: Allah konuştuğu zaman, yeni bir gerçek oluşur, büyük bir armağan olan sevgisini gerçekleştirir!

 

İsa, peygamberin kullandığı kelimelerin aynısı alır, onları daha çekici ve tam kullanarak, hikaye şeklinde düşüncesini açıklar. Bir insan tohum ekmeğe çıkmış. Ne yapıyor?  Nasıl hareket ediyor? Ne elde ediyor? Bu kişi tohumları esirgemiyor. Hepsinin iyi toprağa gitmediğini bilmesine rağmen, ekmeye devam ediyor. Değerli tohum yol üzerine, taşlara, çalılara, iyi toprağa düşüyor. Tüm tohumlar iyi tohumdur, ama kaderleri aynı değildir.  Eğer havariler, İsa’dan bu hikayenin anlamını sormuş olmasalardı, büyük ihtimal biz de anlamını anlamayacaktık. Tohum, hükümdarlığın sözüdür. Hükümdarlığın sözü, İsa’nın sözü demektir. Hatta  Allah’ın canlı sözü olan İsa’nın ta kendisidir.

 

Havariler ve misyonerler Onu müjdeliyorlar, onu tanıtıyorlar, dünyada dinleyen herkese onu emanet ediyorlar. Onlar her yere aynı tohumu ekiyorlar, fakat sonuç ne kadar farklı! Bazı milletler onu kabul ediyor, başkaları ise reddediyor. Bir şehir dinini değiştiriyor, diğeri yaşam tohumu olan iyi haberi müjdeleyene kötü davranıyor. Müjdelenen hep aynı Söz olmasına rağmen bu farklılık nasıl meydana geliyor?

İsa bunu da açıklıyor. Tüm insanların susamış bir kalbi vardır, ama farklılıklar da vardır. Bazen umursamazlık veya yüzeysellik vardır, bazen ise İsa’nın müjdesini ciddiye almak için yorgunluk veya dış engeller vardır;  başka zamanlar zenginlik aşkı veya dünyevi hırslar Sözün geliştirmeye başlattığı iyi şeyleri boğar. Ama karamsar olmayalım. Allah’ın Sözüne değer veren insanlar da var ve onlarda Söz çok meyve verir!

 

İsa niçin bize bu örnekleri veriyor, anladık mı? Tabii ki O bize gelen Söze iyi bir toprak hazırlamamızı ister, kalbimizin ilahlardan temizlenmesini, bağlardan ve arzularımızı doğuran etkenlerden kurtulmasını ister.  İsa’yı kabul eden kendini sevmekten vazgeçmeli, dünyadaki her şeye fazla önem vermemeli, alay ve takiplere maruz kalmayı kabullenmelidir. İsa’yı kabul eden, geriye kalan her şeyi bırakıp, sadece O’na kalbini açmalıdır.

İsa’yı sevmeyen ve takip etmeyen kişi bu günkü ve Rabbin anlattığı diğer  misalleri (hikayeleri) anlayamaz. Sadece şakirtler “Göklerdeki hükümdarlığın sırlarını anlayabilirler!” Biz onların arasındayız. Biz her şeyden vazgeçmeyi göze alıyoruz, yeter ki İsa içimizde kalacak bir yer bulsun.

 

Gerçekten mi? Zorluklar, denenmeler, engeller çıkacak, ama biz gelecek şana bakalım! Aziz Pavlus bunda bize Romalılara yazdığı mektupla yardımcı olur. Tüm yaradılış Allah’ın şanını belirtmek için ve sevgisinin aracı olmak için bekliyor! Tüm yaradılış, o halde hakkımızla, biz de bekliyoruz! Yaşamımız, Peder’in sevgisini tam olarak yaşadığımızda ve Oğlu İsa ile tek bir kalp olarak yaşadığımızda, dolu olacaktır. Havarinin şu cümlelerini okurken Meryem’in hoş kokusu aklıma geliyor: İnsanları günaha çekerken kim bilir ne acılar çekiyordu. Rabbin ayaklarına düşünce, sonunda yaratılışının amacına ulaştı ve sevinç ile barışa kavuştu! Aynı şekilde birçok kişinin boynunu ve kollarını saran altın takılar, kim bilir ne acılar veriyorlardır. Bunlar aç insanları doyurmak veya giydirmek için kullanıldıklarında, veya en büyük sevginin Sözünün ilan edildiği sunak masasında parladıklarında ne mutluluktur!  Ben de bilinçli veya bilinçsiz olarak Allah’ın sevgisini gösteremediğim zamanlar acı çekiyorum! Peder’in sevgisini göstermeden yaşayan birçok kişi ruhsal hastalıklara kapılıyor! Bu sebepten İsa’nın Sözünü kabul ediyorum, İsa’yı kabul ediyorum ve gerekirse O’nun için acı çekmeye hazırlanıyorum. Alleluya!