29/09/2002  OLAGAN DEVRESI  -  26. PAZAR  - A YILI

 

Birinci okuma  Hezekiel 18,25-28     Mezmur 25 (24)

İkinci okuma    Filip. 2,1-11               Incil      Mt. 21,28-32  

 

Aziz Pavlus'un Filiplilere olan samimiyetini duymak bizim için iyidir. Havari de teselli ve destek arar. Nerede onları bulur? Tıpkı iyi bir ebeveyn kendi oğullarının arasındaki uyumdan ve birlikten teselli edildiği gibi, Aziz Pavlus da Hıristiyanların birliğinden, karşılıklı sevgilerinden, Hıristiyan cemaatlerde kolayca doğan, kıskançlığa ve bölünmeye teşvik eden ayartmalara karşı olan zaferlerinden teselli edilmiş hissetmektedir.

İnsanların düşmanı, yani Şeytan (Yananca 'Diablos' ='Ayıran'), devamlı tuzaklar kurar ve Allah'ın eserini bozmak için insanların kalplerini ayırmanın yeterli olduğunu bilmektedir. Bu yüzden Aziz Pavlus bencil tutkuları, boş övünmeleri, büyüklük taslamaları, üstünlük duygularını izlememeye güçle teşvik eder, tersine alçakgönüllülükte 'yarışmaya' davet eder: "Her biriniz alçakgönüllülükle bir diğerini kendinden üstün saysın".

Tabii ki bu kolay değildir, fakat tam bir birliğe ve güzel bir uyuşmaya ulaşmak için bir yol vardır: bu yol İsa’nın insanlığına, yeryüzünde kat ettiği yola bakmaktır; tanrısal hayattan, çok zorluklarla ve çekişmelerle dolu olan insan hayatına alçalmasını düşünmektir. İsa’nın hayatında alçakgönüllülüğe verilen yer pek çok önemlidir. Biz, aşağılanmaları ve özellikle rezil bir ölümün aşağılanmasını kabul etmesinde O’nun alçakgönüllülüğünü görüyoruz. İsa’ya bakmak! Çok doğal ve normal gibi görünen bir şeydir, ama Pavlus Hıristiyanlara bunu hatırlatma görevini hisseder, çünkü onlar bunu kolayca unutabilirler. Rab İsa’nın Vücut Bulmasına ve ıstıraplarına bakarak, gözleri İsa’ya çevirmeyi unutulduğundan dolayı Hıristiyan cemaatlerde birçok ve çok güçlü gerginlikleri ve uyuşmazlıkları atlatmak için tavsiyeler verir!

İsa'ya bakarak, sadece haçını değil, Peder tarafından İsa'nın yüceltmesini de görüyoruz! Şimdi O'nun önünde her diz çöker ve her dil O'nu yüceltir. İsa'nın şanı bizi ümitle doldurur, hem de sabırla katlanmak için, alçakgönüllülükle ve sadakatle görevlerimizi gerçekleştirmek için bize güç verir.

Birinci okuma ve İncil'in metni bizim kişisel sorumluğumuza dikkatimiz çekiyorlar. Peygamber Hezekiel bize yoğun bir ayartmayı hatırlatıyor: Allah'a bir şeyi öğretebilmek iddiamız yüzünden, günahlarımızın sonuçları için sık sık Allah'ı suçlarız. Her birimiz, iyi olursa da, Allah'a itaat etmezse, kendisine ölümü kazanır. Kötü biri ise, tövbe ederse, yaşam yoluna koyulur!

Hıristiyan cemaatında herkes kendi davranışına dikkat etmelidir: eğer bir kardeş kötü davranırsa da, ne onun gibi yapmaya, ne de sevgisizce ona davranmaya hakkım yoktur!

İsa bugünkü benzetme aracılığıyla bu öğretisini vurguluyor. Bu örnekte iki oğul vardır: biri Allah'a "evet" diyor, ama sonra itaat etmiyor; öbürü ise, önce itaat etmek istemiyor, ama sonra pişman olup itaat ediyor. Rab birinci oğul ile Allah’ın gerçek oğulları olduklarından iftihar eden, ama sonra Allah’ın arzularını unutup, Onun sevgi isteğini yerine getirmeyendir ve sofu insanları temsil ediyor. İkinci oğul ile ise yanlış yollarda yürüyen, ateist olarak yaşayan, kendilerini tamamen bu dünyanın maddi şeylerine kaptıran, ama sonra Allah'a yaklaşan, hayatlarını değiştiren, bütün yetenekleriyle Onu sevmeyi başlayan insanları temsil etmektedir. Böyle olaylar ayda değil, tam aramızda oluyorlar. İsa sözlerinin o anda kendi önünde bulunanlar için bir azarlama olduklarını, hem de imanı yeni bir şekilde yaşamayı başlamak için bir yardım, bir öğüt ve bir teşvik olduklarını biliyordu. Onun sözleri benim için de geçerlidir. Allah'a ciddi olarak itaat etme ihtiyacı olan benim! Yoksa benim Hıristiyan cemaatımda kolayca bölünmeler, iddialar, kıskançlıklar ve alınganlıklar doğacaklar. Ve bunlar Allah'a şan vermezler! Bunun için İsa’ya gözlerimizi hiç ayırmadan bakalım ve her zaman Onunla birlikte kalmak için kararlı olalım!