02/03/2008 - KAREM (ORUÇ) DEVRESİ - 4. Pazar Günü – A

 

1.Okuma 1Sam. 16,1.4. 6-7.10-13 Mezmur 22

2.Okuma  Ef. 5,8-14 İncil  Yu. 9,1-41

 

Allah’ın yaratması hakkında konuşulacak çok şey var: Hem insan ve evren, hem melekler ve ruhlar, aralarındaki ilişkiler ve özellikle de niçin her şeyi yarattı hakkında söylenecek çok şey var. Niçin yarattı ve yaratılışından ne beklemektedir? İnsan, zekâsı ve hürriyetiyle yaratılışı değişime uğratabilir, geliştirebilir ve yeni imkânlarını keşfedebilir. Son yıllarda bilim ve teknik alanındaki gelişmeleri düşünmek yeterlidir. Diyebiliriz ki Allah’ın eseri hiç tamamlanmadı, devamlı yeni gelişmeler gösterebilir: bu da, Allah’ın isteğidir. O zaman da kendi kendimize sorduğumuz soru daha da önem kazanmakta: “Baba Allah ne için dünyayı yarattı ve ondan ne beklemekte?”. Bu sorunun cevabını bilmemiz önemlidir, çünkü yaratılışı geliştirmek için Onunla birlikte ne yapabileceğimizi ve yapmamız gerektiğini bilmemize yarar. Bizler, Allah’la aynı motivasyona sahip değilsek ve Onun beklediğini beklemiyorsak, yaratılışa bir çeşit şizofreni, insan ve yaşadığı ortam arasında bir çelişki,  eklemiş oluruz. Eğer Allah’ın sevgi olduğuna inanıyorsak, evreni yaratma sebebinin sevgiden başka bir şey olamayacağını anlarız. “Evet, tüm varlıkları seviyorsun, yarattığın hiç bir şeyden tiksinmiyorsun; çünkü herhangi bir şeyden tiksinseydin, onu yaratmazdın” (Bilg. 11,24). Akuino’lu Aziz Tomas şöyle diyor: “El, sevgi anahtarı ile açılınca yaratıklar ışığa geldi”. Allah tüm yaratılışı insana emanet ediyor: bunu bize Kutsal Kitap söylüyor. O halde projesi insandır ve her şey onun için, onun iyiliği ve gelişimi içindir. Bu sebepten biz hep Allah’ı övüyor, yaratılışı için hep şükrediyoruz: her birine dönerek şöyle diyoruz:  “Rabbin kulları! Rabbinizi kutsayın; onu ulu kılın ve sonsuza dek övün” (Dan. 3, 57). İnsan, hakikaten de Allah’a benzer yaratıldı! Bu bize Allah’ın sevgisinin güzelliğini, büyüklüğünü ve alçakgönüllülüğünü söyler. Öyle bir sevgidir ki kendini gösterip sunmak ve birlik kurmak ister. Hakikaten de Allah insanı, ilahi kılmak istiyor, Baba onu yanında evlat olarak istiyor! Allah, insanların oğulları olmasını ve böylece dünyada yaşamalarını ve Oğlu İsa sayesinde sahip oldukları sevgiyi her yerde dağıtmalarını istiyor.

 “İnsanlar görünüşe bakarlar, Rab ise yüreğe bakar”. Bu sözlerle Allah peygambere değerlendirme hatalarının nedenini gösterdi. Biz bu hataları her gün işleriz. Bu sebepten hiçbir zaman kimseyi yargılamamalıyız, kötülük yaptıklarını gördüğümüz zaman bile. Gerçek iyiyi ve kötüyü ayırma kabiliyeti, kimseyi yargılamamız için sebep olmamalı; sadece kötülükten sakınmamız için ve olsa olsa kardeşlerimize denenmelerini yenmeleri için yardımcı olmamıza yaramalıdır. Rab yüreğe bakar! Sadece Rab, kişileri ve şeyleri doğru ışıkta, yani her şeyi aldatmacasız gösteren ışıkta, görür. Biz gerçekten de körüz! Dünyayı Allah’ın gördüğü gibi görmüyorsak, körüz. İsa’nın Yeruşalim’de gerçekleştirdiği mucize bize buna inandırır: O gözümüzü açıp, Ona, mevcudiyetine ve yeniliğine bakmamızı  sağlamıyorsa, biz körüz!

İsa’nın karşılaştığı, doğuştan kör hepimizi gösterir. Kör doğdu: bunun anlamı nedir? Kör doğan, kimsenin yüzünü tanımaz, rahatça yürüyemez, çünkü ne yolu ne de engelleri görür, neyin temiz neyin kirli olduğunu bilemez, dolayısıyla da tuttuğunu kirlettiğinin farkında olmaz, farkına varmadan zehir yiyip içebilir, farkında olmasa da daima tehlikededir. Onun başkalarının yardımına hep ihtiyacı vardır, kendisini seven ve yardımcı olacak birisine. İşte, biz de aynen böyle, körüz. Başkalarını bize, aldatmadan tanıtacak birine çok ihtiyacımız var: bize yol gösterecek, ellerimizin ne zaman kirli olduğunu söyleyecek, yüreğimiz ve aklımız için sağlıklı gıda yerine zehir içiyorsak, bizi uyaracak, birine çok ihtiyacımız var.

İsa karşılaştığı köre parmağı ile dokundu, kör ona hemen itaat etti: Gönderilmiş Olan’ın (Siloha) havuzunda yıkanmaya hemen gitti. Döndüğünde görüyordu! Başkalarını tanıyıp, tek başına yönünü bulabiliyor, kendini koruyabiliyordu, başkalarına yardımcı olabiliyordu. Sadece biraz toprağı temizleyen değil de gözlerin körlüğünü açabilen, hangi sudur? Biz bunu kolayca anlayabiliriz: vaftiz suyu bu mucizeyi gerçekleştirebilir. Kim, Baba’ya olan sevgiyi yaşamak için ve dünyaya Kutsal Ruh’unu getirmek için İsa ile birlik oluyorsa, işte o görebiliyor: başkalarını sevilecek kişiler olarak görür, dünyada nasıl davranması gerektiğini görür, neyin iyi neyin kötü olduğunu anlar, çünkü Allah’ın Oğlunun ölçütlerini, kendine mal eder.

Aziz Pavlus şöyle diyor: “Uyan, ey uyuyan sen! Kalk ölüler arasından! Mesih de senin ışığın olacaktır”. Havari şunu söylemekten mutlu: “Bir zamanlar karanlıklarda idiniz, ama şimdi Rab'de ışıksınız”. Ayrıca şunu da tembihler: “Işık çocukları gibi yaşayınız. Işık her tür iyilik, doğruluk ve gerçek meydana getirir. Rabbi neyin hoşnut ettiğini öğrenmeye çalışın. Karanlığın meyvesiz işlerine katılmayın. Tam tersine bunları kınayın”. İsa’nın ışığıyla aydınlanmış olarak, dünyanın Baba’ya doğru yönelmesi ve gerçek barış ve sevgi eylemleri gerçekleştirmesi için, Onunla işbirliği yapabiliriz. Bizler de kör gibi ret edilip kovulursak, yine de Allah’ın Ruh’unu taşıdığımızdan sevineceğiz, mutlu olacağız!