16/12/2007 - NOEL BAYRAMINA HAZIRLIK DEVRESİ -3. Pazar Günü – A

1. Okuma İşaya 35,1-6.8.10  Mezmur 145  2. Okuma Yakup 5,7-10  İncil Mt 11,2-11

 

İman etmek bir çocuğun babası ve annesine karşı duyduğu güven ilişkisini yaşamaktır. O, ona destek olan ve yol gösteren baba veya annesinin eline güvenir, onların ağzından çıkanın kendisini aldatmayacağını bilir. Aynen bizlerin Allah’a güveni böyledir, sevgisine huzurla emanet olup Sözünü arzu ile beklememizdir. Kutsal Kitapta veya güncel hayatta çok güzel örnekler vardır. Kutsal Kitap, İbrahim’in yaşamını, değişik zamanlarda gerçekleşen büyük bir iman eylemi olarak gösterir. İbrahim, Allah’ın sevgisine inanır, bu sebepten Harran’dan yola çıkar ve daha sonra yine bu sebepten oğlunu kurban etmek için dağa çıkar. Meryem’in yaşamı, bizim çok sevdiğimiz başka bir iman örneğidir: Meryem, Cebrail’in ona söylediği ve peygamberlerin önceden söylediği sözleri dinler ve ciddiye alır. Meryem kendisini ilgilendiren olayları dinler, aklında tutar ve dinlemiş olduğu Sözle karşılaştırır, bundan güç kazanır ve imanla dinlemeye devam eder. O, Allah’a ve dolayısıyla Oğluna inanıyor, haçtan konuşulduğu zaman bile Ona inanıyor. O, Onun Sözüne sadık kalmak için yaşamının kalanını İsa’nın sevdiği öğrencisinin yanında yaşamayı da kabul eder. İbrahim ve Meryem, Hıristiyanların çok sevdiği ve hatırladığı, karakteristik örneklerdir. Ama takvimimiz her gün, yüzyıllar boyunca yaşamı ışık, örnek ve başkalarına kuvvet, imanlarına azim veren örnek kişilerin isimleriyle dolu. Hepimizin yüreğinde de sevdiğimiz ve yaşamımızda karşılaştığımız örnek kişilerle doludur, onlar imana bağlı kararlarıyla iman zorluklarımızda bize destek olurlar ve imansızlık denenmelerini aşmamıza yardım ederler.

İsa’nın kendisinden önce gelen için, Yahya için, söylediği söz dikkatimizi çekiyor: “Kadından doğanlar arasında, Vaftizci Yahya'dan üstün olanı ortaya çıkmamıştır, ama bununla birlikte Göklerin Ülkesinde en küçük olan, ondan üstündür". Yahya’ya yöneltilen övgü, bir insan için söylenebilecek en üstün övgüdür: kimse ondan büyük olamaz, insanların “Büyük” diye hitap ettikleri kişiler bile. Ancak normal gördüklerimizle karşılaştıramayacağımız değerler vardır: Göklerin Ülkesindeki büyüklüklerdir! İsa acaba neyi düşünüyordu? Vaftiz olan ilahi yaşama bürünür, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına batırılır. Vaftiz olan İsa’nın ölümüne ve dirilişine katılır: bu yeni ve bu dünyanın insanlar için tanınmayan bir büyüklüktür, Allah’ın büyüklüğüdür! Yahya, İsa’nın kral olduğunu, göklerin hükümdarlığına hazırlamak için bir tövbe vaftizi yaptırıyordu.  Ancak o, bu hükümdarlığa giremedi, İsa’nın havarileri tarafından vaftiz edilemedi ve Paskalya gizemine katılamadı, Mesih’in bedeni ve kanı ile beslenemedi. Bu sözlerle İsa, Yahya’yı küçük düşürmek istemedi, o mutlaka göklerdeki azizlerin arasındadır, bize sadece öğrencileri olma arzusunu uyandırmak istedi.

Yahya’nın hapiste olma sebebi, herkese, güçlüler dâhil, Allah’ın Sözünü hatırlatmak istemesiydi. O, Mesih’i müjdelediğini biliyordu, ama Ondan beklenen işaretleri göremiyordu. Bu sebepten öğrencilerini İsa’ya yolladı, emin olmak istiyordu. İsa’nın cevabı çok güzel oldu. O da ne evet ne de hayır dedi: gözlerinle bak ve göreceksin, dedi. Yaptıklarıma bak ve peygamberlerin müjdeledikleriyle karşılaştır. O zaman kendin bile benim kim olduğumu söyleyebileceksin. Yahya peygamberlerin sözlerini biliyordu ve Allah’ın Hizmetkârının körlerin gözlerini açacağını, dilsizleri konuşturacağını biliyordu, o günlerde topalın koşacağını ve felçlinin ayağa kalkacağını biliyordu. Peygamberler bu hayret edici şeyleri bildirmişlerdi, şimdi de bunlar İsa vasıtasıyla gerçekleşiyor. Onun kimliğini tanımak zor değil! Yazılar ve eylemler çakışıyorlar; bu, tüm olayları ve zamanları emin bir şekilde anlamak anlayabilmek için yardımcı olur. Bununla İsa’nın Yazıları tanımaya verdiği önemi de anlıyoruz. Onlara karşı büyük bir sevgi beslersek, gerçekleşen olayları daha kolaylıkla anlayabileceğiz ve dünyaya hizmetimiz daha verimli olacak!

Aziz Yakup da mektubuyla bize seçmeyi bilme örneğini vermektedir: Allah’ın Sözlerinin gerçekleşmesi gecikmektedir, insan Oğlu’nun gelmesi gecikmektedir. Ne yapalım? Peygamberlere bakalım: onlar, “sabır ve dayanma örneğidirler”, bu sebepten biz de sabrımızı canlandıralım. Doğadan gerçekleştirenden de örnek alabiliriz: çiftçi, ektiği andan ekin zamanına kadar uzun zaman için sabrediyor. Biz de aynen, Allah’ın Sözünü ekelim ve yaşamımızı dualarla donatalım, sabırlı olalım, birbirimizden şikayet ederek Rabbin sabrını taşırmayalım. Sevinçli ve mutlu olalım, çünkü Allah’ın Sözleri gerçekleşecektir: “Cesaret! Korkmayın, işte Allah’ınız… O sizi kurtarmaya gelmektedir”. Vaftizci Yahya’nın yorgunluğu ödüllendirilecektir, şüphesi çözüldü: İsa gelmesi beklenen, gelen ve gelecek Olan’dır!