05/10/2008 - OLAĞAN DEVRE - 27. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş. 5,1-7 Mezmur 79 2.Okuma Fil. 4,6-9 İncil  Mat. 21,33-43

 

“Kilise'ye inanıyorum”. Biz güvenimizi ve yaşamımızı sadece Allah’a emanet ediyoruz. Baba’ya, Ona daima itaatkar olan İsa’ya ve Baba ile Oğul’un sevgi ruhu olan Kutsal Ruh’a emanet ediyoruz. Kendimizi üç ilahi Şahsa emanet ederek tek bir sevgiye, bizi arındıran tek Allah’a, bizi kurtaran, değerlendiren ve yaşam tamlığına kabul eden Allah’a emanet oluyoruz. Kilise’ye inanıyorum” diye söylemek, Allah’ın, insanlığı değiştirmek için, Oğlu İsa’yı kabul edenleri bir araya getirmek ve onları, cemaat olarak, kullanmak istediğine inanmak demektir.  Bu toplanan insanlar Kiliseyi meydana getirir.  Kilisenin Allah’ın bir eylemi inanıyorum; Baba’nın arzusu olduğuna, Oğul tarafından birleştirildiğine ve Kutsal Ruh tarafından canlandırıldığına, inanıyorum. Eski Ahit’in peygamberleri Allah’ın, bütün ulusların insanlarını, kaybolan kuzuları toplayan tek bir çoban gibi toplamak istediğini bildirdiler. İsa gelmeden önce Allah bu projesini gerçekleştiremedi, çünkü bu olayı gerçekleştirmeleri gereken, İsrail halkının başkanları bunu anlamadılar. Birlik daima herkes için, uluslar için de, zordur, bazı şeylerden vazgeçebilme ve çaba gerektirmektedir. Bu sebepten İsa’dan önce bu gerçekleşemedi. İsa’nın acılarını ve ölümünü, sevgi için sunmasıyla ve Ruhunun armağanı ile insanların birlik içersinde olma imkanları doğuyor. Sevgi ve merhamet Allah’ının yeni halkı olarak Kilise İsa’dan doğuyor.  İsa ilk öğrencilerini çağırmaya başlıyor, onların arasından havarilerini seçiyor, onları öğretileriyle eğitiyor, onlara Ruhunu veriyor ve etraflarına Ona iman edenleri topluyor. İşte Kilise böyle doğdu. Kilise, tüm uluslara sevgisini ve armağanlarını getirmeye devam etmek için Allah’ın bir aracıdır. İsa Kilise hakkında da çok önemli öğretiler bıraktı. Önce beş bin kişi için ve sonra dört bin kişi için ekmekleri çoğalttığında ekmekleri dağıtmalar için öğrencilerine verdi. İsa’nın ekmeğini isteyenler bunu doğrudan Ondan almaz, öğrencilerin ellerinden almalılar. Böylece Allah’ın arzusunu da anlıyoruz: Kim Onun armağanlarını almak istiyorsa Onun Kilisesine yönelmelidir.

 

İsa’nın masalı ve Yeşaya’nın metni, ikisi de bir bağdan bahsetmektedir. Her iki metinde de bağ sevgi ve özen ile yetiştirilmektedir. Yeşaya’nın metninde bağa sahip olan ve yorularak ve devamlılıkla bakan “sevgili dostum”dur. İsa’nın masalında ise bağın sahibi çok hizmetkarları ve tek oğlu olan biridir. Yeşaya’da bağ, bağcıyı o kadar hayal kırıklığına uğratır ki o üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara emreder bile. Bağcının Allah’ın kendisi olduğunu anlıyoruz, bağı O ekti, O yetiştirdi ve hayal kırıklığına da uğrayan O, Allah’tır. Her şey çok açık: bağ İsrail halkıdır, Allah’ın gösterdiği sevgiye ve dikkate itaatkar bir sevgiyle karşılık vermez. Aynen İsa’nın masalını da adım adım dinlerken, İsa’nın bahsettiği halkın Baba’ya sevgi ile cevap vermeyen halkın olduğunu anlarız. Başkanlar halkı ne örneklerle ne de öğretilerle uyardı. Yüzyıllar boyunca halkın başkanları peygamberlerin bildirdiği Allah’ın Sözünü ret ettiler, peygamberlere kötü davrandılar, hatta şimdi Oğlunu, Baba’nın yolladığı biricik Oğlunu öldürmeye hazırlanıyorlar. İsa bu şekilde kendi acı çekişini ve ölümünün anlamını bildiriyordu, ama aynı zamanda Allah’ın niyetlerini de açıklıyordu: “Allah’ın hükümdarlığı sizden alınacak ve onun meyvelerini yetiştirecek başka bir halka verilecektir”.  

İsa’nın zamanında gerçekleşenleri düşündükçe her şey çok açık! Ama bu sözün bugün de bildirildiğini düşününce bizim için ne anlam taşıyabileceğini düşünelim. Gerçekten de onda öyle bir uyarı var ki sakin oturamayız. Tarihe baktığımızda, birçok kere Kilisenin yaşamının “tatsız” olduğu zamanlarda, yani Hıristiyanların dünyevi ilgilere ve zevklere kapıldıklarında, orada Hıristiyan cemaati yok oldu ve birbirlerine güvenen, yardımlaşan cemaatin varlığı artık mümkün olmadı. Tüm Avrupa’daki toplumda yavaş yavaş İncil’in tadı kaçtı: gerçekten de İsa’yı inkar etmekte! O halde ona Allah’ın halkı denilemez, Hükümdarlığının tanığı değildir . Göksel Hükümdarlık artık başka uluslara verilecektir, onlar İncil’in var olmasından ve meyvelerinden sevinecekler, Baba’ya da karşılıklı sevgi ve barış eylemleri sunacaklardır. Biz buna boyun eğemeyiz: Baba’nın bize yolladığı Oğul’u kabul ederek yaşamımızı İsa’nın Sözü ile doldurmaya çalışalım, o zaman toplumumuza yeniden yaşam vermek için yeryüzünün tuzu ve dünyanın ışığı olmaya devam edeceğiz.

Bulunduğumuz durum çok ciddi, ama bugün Havari Pavlus’un bize emrettiği gibi üzüleceğimize, dualarımızı çoğaltalım ve Allah’ın Sözünü dinleyelim; Onun düşünceleri aklımızı doldursun. O zaman halen dünyada maya olarak mevcut olacağız, yeni yaşam verebileceğiz ve Allah’ın yüreğini sevindiren iyiliği doğuracağız, çünkü bu Onun evlatlarının yaşamını güzel ve kutsal kılar!