12/10/2008 – OLAĞAN DEVRE - 28. PAZAR GÜNÜ – A

Birinci okuma Yşa 25,6-10 Mezmur 22 İkinci okuma Fil 4,12-14.19-20 İncil  Mt 22,1-14

 

“Kiliseye inanıyorum”. Bunu söylediğimizde çok insanın ve kendini Hıristiyan olarak gösteren çok kişinin de düşüncesine ters düşeriz. Birçok kişi inatla şunu söyler: “Mesih’e evet ama Kiliseye hayır”. Biz ise “Kiliseye inanıyorum” diyoruz.  Kilisenin Allah’ın bir eylemi olduğuna inanıyorum, dolayısıyla da Allah’a karşı çıkmamak için ona karşı çıkmıyorum. Ben vaftiz olalı Kilisenin bir üyesiyim, bu sebepten onu ana gibi görüyorum, imanda büyüdüğüm yerdir, beslendiğim, affedildiğim, birçok kişinin yorgunluğunun meyvesini tattığım yerdir. Orada İncil’e sadık, aziz ve azizelerin örneğini gördüm, orada Allah’ın diğer evlatlarının imanını ve sevgisini desteklemek için bazı görevler üstleniyorum. “Kiliseye inanıyorum”. Onun hakkında kötü konuşulduğunda, söylenilenlerin küfür olduğunu biliyorum, Allah’ın sevgisini ve merhametini inciten sözler olduklarını biliyorum. O, Kiliseyi İsa’nın ölümü ve dirilişi üzerine inşa etti, kilise Oğlunun kanına mal oldu, Ruh’unun ışığı ve barışı ile ona değer verdi. O, Kiliseyi tüm acı çeken insanlara ulaşmak isteyen sevgisinin çalıştığı yer olarak kurdu: bazıları günah işledikleri için yüreklerinde acı çekerler, bazıları hastalıklardan, bazıları yaşamlarının anlamsızlığı yüzünden veya birlik olmayışından acı çekerler. Kilise herkese Allah’ın sevgisini vermekle sorumludur. Allah’ın kurtuluşa ihtiyaç duyanları topladığı ruhsal binadır. Onlar her yerden gelirler, tüm uluslardan, her kesimden gelirler, hatta her çeşit günahı tecrübe etmiş olanlar da var. Onlar tövbe yolundadır, tövbenin basamaklarını çıkmaktadırlar. Onlardan bazıları iyi yürümekte, bazıları yeni yola çıkmış, günahlarının yükünü hissetmektedir, bazıları halen denenmeler yaşar ve onları daima yenemez. Kilise, ruhani yönden sağlıklı ve sağlıksız kişilerin beraber yaşadığı ve işbirliği yaptığı bir ulustur. Kilisede başkalarının günahına bakıp, kendi bir iyiliğimden gurur duyuyorsam Allah’ın yüreğine acı çektiririm. Ama kendi günahıma bakarsam o zaman başkalarının ki için merhametliyim ve herkesin tek Rabbi İsa’ya ulaşabilmek için herkese yardım etmeye çalışırım. “Kiliseye inanıyorum” diye söylemek “Mesih’e ve O’nunla birlikte olan Kiliseye de inanıyorum” söylemektedir!

 

İsa göklerin hükümdarlığı hakkında başka bir masal da anlatıyor. Gerçekte bu çifte masaldır ve kalabalıklara veya öğrencilere yönelik değildir. Onların buna ihtiyaçları yoktu. Bu masal “prens rahiplere ve halkın yaşlılarına” yönelikti, yani İsrail halkının sorumlularına. Mutlaka İsa’nın aklında ilk okuma metninde okuduğumuz Yeşaya’nın peygamberliği vardı. Allah herkese özel bir ziyafet sözü vermektedir, hatta her ulusa, dolayısıyla da paganlara, yani İsrail halkına ait olmayanlara da! Allah tüm insanları sever ve onlar için kurtuluşu ister, sevinç verecek herkesin yaşamını dolduracak bir kurtuluş vaat eder. Kullanılan simge ziyafettir: karnımız tok olan bizlere fazla bir şey dememekte, ama hiçbir şeyi olmayanlara veya her gün yiyeceği ekmeyi hesap eden için ne anlama geldiğini tahmin edelim!

Halkın başkanlarının ne ilgisi var? Birçok kere Allah’ın Sözünün halka ulaşmasını engelleyen onlardı, peygamberlerin Allah’a itaate ve fakirlere adaletli olmaya çağrılarını da ilgisizlikle ve zulümlerle susturanlar, onlardı. Onlar İsa’nın halka konuşmasını ve halkın İsa’ya dinlemesini engelleyerek yaptıkları kötülüğü anlamaları gerekir. İsa, Baba’nın son olarak yolladığıdır, Oğul’dur: Ondan sonra Allah tarafından kimse gelmeyecektir. O, halk tarafından ret edilirse, ziyafete davet başkalarına yapılacak, sokaktaki “iyi ve kötüler” çağrılacak. Bu misal ile İsa kendi ölümünü önceden söylüyor, bunun sorumlusu da başkanlardır, ayrıca Onu daha hiç tanımamış olanlar, hatta on emri bilmeyen paganların da tövbe edeceklerini belirtiyor.

İsa bir öğreti daha vermek istiyor, bunu özellikle öğrencilerine ve Kiliseye bırakıyor. Allah’ın davetini kabul edenler ve Oğul’un düğün ziyafetine katılanlar yine de dikkatli olmalıdırlar. Onlar düğün kıyafetini giymeye dikkat etmeliler. Bunun anlamı şudur: İsa’yı onunla yaşamın verebileceği sevinç ve heyecanlar için aramak kolaydır veya diğerleriyle kendini iyi hissetmenin zevki için de olabilir. Bu şekilde yaşayan bir Hıristiyan kendini göstermek ister, düğünü her şeyin üzerinde tutmaz, yani Sevgiyi ve Kralın Oğlunu ilk sıraya koymaz! Gerçekten Allah’ın davetini kabul eden kişi sadece Ona bürünen, İsa tarafından kurtarılmayı kabul edendir. Damadın sevgisini belirten düğün kıyafeti, İsa’nın ölümüne ve dirilişine katılmamızı sağlayan vaftizidir. Allah’ın davetini ve sevgisini paylaşmak için düğün kıyafeti gereklidir, bu kıyafet İsa’nın ölümünü paylaşmak ve Onunla birlikte haçını taşımaktır. Kimin bu kıyafeti yoksa, yani kim İsa’ya ait olduğunu göstermezse, Kilisesinin üyesi olamaz, Onunla ziyafete oturamaz, Onunkilerle komünyonu, birliği paylaşamaz.

Aziz Pavlus’un dediği gibi imanı için acı çekmeyen, imanı için zulüm edilenin acılarını paylaşsın.