16/11/2008 - OLAĞAN DEVRE - 33. Pazar Günü – A

1.Okuma Özd. 31,10-13.19-20.30-31 Mezmur 127 2.Okuma 1SeL. 5,1-6 İncil  Mat. 25,14-30

 

Kutsal Kiliseye inanıyorum. Mademki Kilise kutsal, onun eylemleri de kutsallık damgasını taşır. Özellikle de Kilise’nin, Rab İsa’ya itaat için, gerçekleştirdiği bazı eylemler kutsaldırlar ve kutsallaştırırlar. Bunları söylerken Kutsal Gizemleri düşünüyorum. Kilise onlar sayesinde Babanın sadık sevgisini göstermekte ve iletmektedir. Vaftiz Gizemi insanı, Allah’ın yaşamına “daldırır”, sevgisinin mükemmelliğine sokar. Kuvvetlendirme Gizemi bu yeni yaşamın tanığı olsun diye, insanı ‘mesheder’ ve kutsallaştırır. Efkarestiya Gizemi ise imanlıyı, İsa’nın kendisini ölüme kadar Baba’ya sunarak gösterdiği sadık sevgiyle besler, Barışma Gizemi imanlıya işlediği günahtan sonra Allah ile ve cemaatteki kardeşlerle tekrar birliği verir. Hastaların Kutsal Yağ ile sürülmesi Gizemi, bedenin hastalıklarının verdiği acıları kutsallaştırır ve Rab İsa’nın haç üstünde dünyanın kurtuluşu için sunduğu acılarla birleştirir. Ruhbanlık Gizemi, insana ilahi bir otorite verir ve bu sayede Kilise, Allah’ın evlatları için yaptıklarını gerçekleştirebilir. Evlilik Gizemi ise eşlerin sevgisini kutsallaştırır ve ilahi sevginin yararlı bir işareti haline getirir. Bu şekilde aile kutsal olur ve aynı zamanda kutsallaştırıcı. Kilisenin kutsallığı ailenin kutsallığında yansır, aile Allah’ın eyleminin öncelikli yeri olur: burada evlatlar Allah’ın babalığını tanımaya başlarlar, itaatkar Oğul ile birlik içinde yaşamayı öğrenirler; evli çift sadık sevgileriyle herkese, sadık kalmak için haçını taşımaya hazır olan İsa’nın sadık sevgisini gösterirler. Kilisenin kutsallığı tüm evlatlarına değişik boyutlarda ve derecelerde iletilmektedir, bu değişik ‘tonlar’ Kiliseyi rengârenk bir çiçek buketine dönüştürür. Ancak Kilise, kutsallığını en çok gösterdiği an zulüm edildiği ve acı çektiği anlardır, dünyanın onun İsa’ya sadık kalmasını ve Hıristiyanların herkese sevgilerini sunmalarını engellemeye çalıştığı anlardır. O anlarda sevinç ve gururla şunu demeliyiz: Kutsal Kiliseye inanıyorum.

 

Yaşamımız nasıl sona erecek merak etmemiz doğrudur! Bugün dinlediğimiz Söz, işte bundan bahsetmek ister ve zamanımızı uygun harcamamıza yardım etmek ister. Allah yaşamımızın nasıl sona ereceğini söylememekte! Ama mümkün olan iki yolu ve bunların götüreceği varış noktasını bize belirtmektedir. Sonra da biz seçimimizi yapmalıyız. Bu dünyada Allah’ın bize bahşettikleriyle yaşıyoruz: zaman, maddi şeyler, fiziksel ve entelektüel özellikler, ruhani kabiliyetler, v.s. Biz bu dünyada sadece bir şeyler almak için yaratılmadık, ama vermek, başkalarına yaşamımızı armağan etmek için buradayız. İsa bize bunları uzun bir hikâye ile anlatmaktadır. Zengin bir adam, mutlaka döneceği uzun bir yolculuğa çıkmaktadır. Zenginliklerini hizmetkârlarına emanet eder, her birine kapasitesine göre dağıtır. Bu hizmetkârlar yokluğu sırasında ne yapacaklardır?

İsa’nın kendisinden konuştuğunu anlamak zor değil. Bu dünyada ayrılan ve sonra şanla tekrar dönen, O’dur. Giderken, elindeki büyük zenginlikleri, hizmetkârlarına verir. Bunlar Onun yokluğunda neler yapacaklardır? Biz her şeyden önce Rab İsa’nın hizmetkârlarına yani şakirtlerine, emanet ettiği zenginliklerin neler olduklarını kendimize soralım. Onun ne parası ne de mülkü var. İsa’nın emanet ettiği zenginlikler tüm insanlara doğru büyük bir sevgidir, Baba’ya derin ve sadık iman, yaşamı değiştirebilen dua etme ve tapma kabiliyeti ve özellikle de Allah’ın Sözü ve Kutsal Ruh’udur! O’nun şakirtleri yanlarında Rabbi görmedikleri bu uzun sürede ne yapacaklardır?

İsa onlara yardım etmeye çalışmaktadır, ayrıldığında Onu unutmasınlar ve Onu görmediklerinde de sadık kalsınlar diye. Tüm zamanını ve gücünü Rab’i bekleyerek geçirecek şakirtler, olacaktır. Bunlar, imanın, duanın, sevme kabiliyetinin ve aldıkları Ruh ve Sözün, İsa’ya şan ve sevinç veren meyve getirmelerine çalışacaklardır. Ama maalesef Onu unutanlar da olacak, aldıkları imanı, duayı, hatta Ruh’u ve Söz’ü bile saklayacaklardır. Bunlar kendi egoizmlerini tatmin ederek yaşayacaklar.

Elbette İsa şanla dolu tekrar geldiğinde birileri ve diğerleri arasında fark olacaktır, çünkü bu fark şimdiden vardır: gerçekten de sadık imanlının etrafında, dua, iman, sevgi, sosyal ortamını değiştiren birlik yaşamı olacak; egoist şakirdin etrafında ise boşluk, karanlık, soğuk olacaktır.

İsa’nın hikayesini okurken birçoğumuz İsa’nın anlattığı talantların maddi zenginlikler olduklarını düşünüyorlar veya zeka, irade güçlüğü, ellerimizin arasına geçeni yönetme kabiliyeti: Bu hatalı değildir, çünkü Allah’ın bu armağanları da Ona şan vermelidirler, her insana olan büyük sevgisinin işaretleri olmalıdırlar, özellikle de küçük, fakir, korumasız ve muhtaç olanlara. İlk okuma hikayeyi bu şekilde de anlamamıza yardım eder: güçlü, hayranlık uyandıran ve güzel kadın, kendini hep işine veren, sadece ailesini değil, düşkünü ve fakiri düşünen kadındır.  Çok zengin olmuş bir kişinin talantlarını çoğaltmış olduğunu düşünmek ise çok hatalıdır!. Kim fakirle ilgilenmiyorsa Allah’ın arzularına göre yaşamıyor! Her durumda, her imanlı kişinin ve İsa’nın şakirdinin yüreğinde Rabbinin sevgi arzusuna hizmet etme kararı olması lazım.