30/03/2008 - PASKALYA DEVRESİ – 2. Pazar Günü -  A

I okuma Hav. Kit. 2,42-47 Mezmur 117 II okuma 1Pt 1,3-9 İncil  Yuh 20,19-31

 

Allah'ın biricik Oğlu, bir tek Rab olan Mesih İsa'ya inanıyorum.  Baba Allah’a imanımız bizleri İsa’yı dinlemeye yöneltir. Dağda görünüm değiştiren İsa’nın yanında olan üç havari şu daveti duydular: “Onu dinleyiniz!”. Aynı zamanda Onun gerçekleştirdiği mucizeler de Allah’tan gelen açık bir işarettir, ancak “bize yolladığına” güven verip söylediklerine dikkat edersek, Baba’ya imanımız tam ve sabit olur. Zaten Allah’ı Baba olarak İsa sayesinde tanıyoruz ve Onun sayesinde evlat olarak yaşamayı öğrendik. Ona “Rab” unvanını veriyoruz, bu unvan Eski Ahitte “İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Allah’ına” verilirdi. Baba’nın bize yolladığı bu kişi bizler için temeldir, tüm yaşamımızı, düşüncelerimizi, arzularımızı ve eylemlerimizi yöneltmelidir. Bize doğru Allah’ın otoritesini kullanır,  çünkü Allah’ın kendisi “Onu denedi ve kendisine layık buldu”,  Onu ölümden dirilterek ve şana büründürerek Ona tam destek ve otorite verdi. Bizler de Onu “Rab” diye çağırarak otoritesinin tüm evreni kapsadığını tanıyoruz,  Onun tanınmadığı yerlerde ve Onun hikmetine göre yaşanmayan yerlerde insanlar tüm sevgi ve birlik kapasitelerini gösteremediklerine de inanıyoruz. Mademki İsa’da Allah’ın otoritesi var, biz yüreğimizi de Ona sunuyoruz, Onu seviyoruz ve Onunla birlikte Allah’ı Babamız olarak kabul ediyoruz. İsa bizim üzerimize ve evrene hükmünü mecbur etmiyor: hürriyetimizi korumamıza tamamıyla saygılı. Biz onun büyüklüğünü tanıyoruz, çünkü bunun yaşamımızı gerçekleştirmek için ve diğer insanlarla birlik kurabilmek için tek yol olduğunu biliyoruz.  “Rab İsa’dır” derken davranışımızın söylediklerimize uygun olması biraz zordur, fakat günlük çabamızdır. İsa’nın Rab olduğuna inanıyorsak arzuları, sözleri, daima gözümüzün önünde olmalı ve yaşamımızla bize yön gösterenin iyiliği ve hikmeti belirmeli, ait olduğumuz ve hizmet ettiğimizin kim olduğu, gözükmeli! İsa’nın Rab olduğunu söylemek insani otoritelerin bizim için her şey demek olmadığını söylemektir: onların otoritesinden önce tek ve gerçek “Rabbimizin” otoritesi gelir!

 

Bu Pazar günü ile Paskalya’nın haftası tamamlanmış oluyor, aynı zamanda birkaç yıldan beri bu Pazar gününe “ilahi merhamet pazarı” denilmektedir: gerçekten de bugünkü İncil’de İsa’nın iman edemeyen havarisine karşı sevgisini görüyoruz. Bu havari inanamıyor, çünkü gururlu. Tomas, arkadaşlarının ve kardeşlerinin şahitliğine güvenmiyor, hatta Kutsal Yazıların yaşamını Allah’a emanet edenler hakkında söylediklerine de kulak vermiyor. Ama İsa Tomas’ı yalnızlığa, acıya terk etmiyor, ona kucak açıyor. Aynen İsa, bizi de iyilikle ve birçok yolla arıyor, Ona iman etmekten vazgeçmememiz için ve Onun ölümden dirildiğine şüphe etmememiz için denenmelerde güçlü olmamıza yardım ediyor, Onun varlığından, Sözünden ve birlik ve barış armağanından şüphe etmememiz için destek oluyor. İsa Tomas’a yaralarını ellemesine izin verdi: bize de Kilise aracılığıyla ondan her af dilediğimizde huzur vermekte! Bugün Allah’ın merhametini kutlamamızın bir diğer sebebi de budur: Dirilen İsa, havarilerine insanların günahlarını affedebilme yetkisini ve görevini verdi.

“Kutsal Ruh’u alınız; kimin günahlarını affederseniz onların günahları affedilmiş olacak, kimin günahlarını affetmezseniz onların günahları affedilmemiş olacak” . Allah’ın bize karşı merhameti, İsa’nın yüreğinde ilk yeri alır. Dirildiği gün, havarileriyle ilk karşılaşmasında onlara bu ilahi görevi verir: her kim yüreğinde barış arıyorsa, Allah ile birlik istiyorsa, İsa’ya ve verdiği görevlerde sadakatli kalmak için güç arıyorsa onların sözlerinde Baba’nın merhametli sevgisini bulacaklardır. Papa XVI. Benedikt’te bize güvenle şunu söyler: “Tövbe Gizeminde hangi günah işlendiyse, bunu alçakgönüllülükle rahibe itiraf ederek Allah’ın affının barışçı sevincini tecrübe eder”. Bu Gizem dirilmiş İsa ile şahsi bir karşılaşmadır. Bu sebepten İsa ile birleşmek, Onunla yürüyüşe devam etmek ve Onun sabırlı ve güçlü eliyle yönlendirilmek amacıyla yaşanır. Kim İsa’yı kendini sunmak için aramıyorsa günahlarını itiraf etmekte anlam bulmayacaktır, hatta bunu şahsi yaşamına bir karışma gibi görecektir. İsa şöyle diyor: “Kimin günahları affedilmezse onun günahları affedilmemiş olacak”. Bu bir kapris değil, ama rahibin affetmediği biri olursa sebebi karşısındakinde İsa’nın Sözünü dinleme ve Kilise’nin birliğine dönme arzusunu bulamayışıdır.  Affı ile Rab bizleri cemaate tekrar dahil eder, yani havarileriyle başlattığı ve yeni bir hayat yaşamaya devam eden cemaate: burada karşılıklı sevgi vardır ve katılana sevinç verir. Gerçekten de insanın birliğe son derece ihtiyacı vardır, bu uğraşı gerektirse de. İlk okuma Yeruşalim’deki ilk cemaati izlememize yarar, orada İsa’ya sevginin kardeşleri nasıl sevmeye ittiğini görürüz. Cemaatlerimizi, o zamanlardaki cemaate benzetelim, alçakgönüllülükle ve sevinçle onlardan birlikte dua etmeyi, birliği, kardeşçe yaşamayı ve havarilerin Sözünü dinlemeyi öğrenelim!