08/12/2010  MERYEM ANA’NIN GÜNAHSIZLIĞI BAYRAMI

 

1.Okuma Tekvin 3,9-15.20 Mez 97  2.Okuma Efesliler 1,3-6.11-12  İncil Lk 1,26-38

 

Bugünkü kutladığımız Bayramın duaları Tanrı’dan, günah ve günahın içimizde yarattığı derin yaralardan kurtulmamız için ısrar etmektedir. Bunu bizler güvenle dilemekteyiz, çünkü biliyoruz ki, Tanrı bunu gerçekleştirebilecek güçtedir. Nitekim O’nun sayesinde bakire Meryem günahı hiç tanımadı bile. Tüm hikayemiz, hem kişisel hem de evrensel açıdan, günahla hesaplaşmayı gerektiren bir hikayedir – günah nedir? Günah, Tanrı ile olan; dolayısıyla insanlarla da olan iletişimin yanlış bir şekilde kurulmasıdır-.Tanrı, sevgi Tanrısı’dır, ama bizler O’nu, farklı bir şekilde hayal ettik: O’nu, bizleri kısıtlamak isteyen ve bizi kıskanan, bunun için de bizi kandıran bir Tanrı gibi gördük. Bu, Adem ile Havva’nın hissettiği ayartmadır. Onlar da bu denenmeye karşı direnmeyi ne bildiler ne de istediler. Bu, günahın köküdür, bu kökten de tüm hayatımızdaki alanlarda olan bütün itaatsizlikler ortaya çıkmaktadır.

On Emir, bu itaatsizliklerin hepsini sıralamaktadır, itaatsizliklerin hepsini kapsayan bölümlerin başlıkları gibi. Bu itaatsizlikler olağanüstü düzensizlikleri hayatımızda gerçekleştirmekte, onu hüzünlerle doldurmakta, yaratılışın ve insanın yaşam güzelliğini yok etmektedir. Tanrı’ya karşı yapılan tüm itaatsizlikler, birbirini sevmiş olan insanlar arasındaki birlik ilişkisini yıkmaktadır. Bu insanlar, günah işledikleri andan itibaren, artık birbirlerini sevmeyi beceremiyorlar. İki kişi, her konuda anlaşmış olmalarına rağmen, itaatsizlik etmek için anlaştıkları, o andan itibaren ise birbirinden nefret etmeye ve suçlamaya başlıyorlar. Günah, hiçbir zaman kutsama sağlamaz. İnsanın kendi düşüncesini veya kararını izleyerek işlediği günah; onun hayal ettiği rahatlığı hiçbir zaman gerçekleştirmez. Tam tersine, günah bizleri ölüm sokağına atar: Aziz Pavlus’un söylediği gibi, ölüm, günahın bedelidir. Günah, hayatımızı gerçekleştirmiyor. Bizler, kutsal olmaya çağırılmaktayız, o halde sadece kutsallık, yüreği sevinç ve huzurla doldurur. Bugün Havari şunu da söylemektedir: Bizler, kutsal olmak için yaratıldık. Doğal hedefimiz kutsallıktır; o kutsallık ki sevgi sayesinde, yani bize İsa’nın örnek verdiği karşılık beklemeyen sevgisi sayesinde, gerçekleşmektedir.

“İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım”. Tanrı bizleri, sevmeyi bilen ve sadece sevmek ile gerçekten kendimizi gerçekleştirebilen insan olarak yaratmıştı; O, bizim mahvoluşumuzdan sonra da bizleri aramıştı. Adem günah işlemiş, yani izlemesi gereken yoldan uzaklaşarak; korkuya düşüren, kederlendiren, düzensizlik içinde bırakan, birlik içinde yaşamaya izin vermeyen bir yola yönelmiştir. Tanrı Adem’i kendi başına bırakmaz, O’nu terk etmez: Onu arar ve ona kendini bulabilmesi için yeni bir imkan vaat eder. Bu vaadin, günahkar olan insanlar tarafından kabul edilebilmesi için de zamana ihtiyaç vardır.

Bugün, Melek Cebrail’in Meryem’e söylediği sözleri duyduk,“Sevin...”! Meryem hemen yeni bir mevsimin yaklaşmakta olduğunu anlıyor; anlıyor ki Tanrı, herkesin beklediği şeye başlamaktadır: İnsanlar arasında bir krallık olacak; onun, bu dünyada kendisini kral olarak çağırtanlara benzemeyen bir kral olacak, yani bir kral ki insanların üzerine, yine insanların kendi günahlarının meyvelerini dökmeyecektir! Tanrı, herkesin ümitlerini gerçekleştiren bir kralı gönderip, herkes tarafından beklenen krallığı kurmaya başlayacaktır! Sevinç, bu krallığın önde olup, ona eşlik eden üründür. Bu sevinci Meryem şimdiden yaşamalıdır. Çünkü onda krallık daha şimdiden meyve vermektedir. Meryem’in sevinmesi gerekir, çünkü onda isyan, günah ve itaatsizlik için yer yoktur. O, günahkarın hüznünü bilmemektedir. “Sevin, ey Meryem”! Meryem tertemiz, güvenen itaatkarlık tarafından aydınlatılmış olmaktadır! Bugün onun günahsız olduğuna hayranlık içinde bakmaktayız! Meryem Tanrı’dan uzaklaşmamış; O, O’nun Söz’ünü yargılamadan, O’nun Söz’ünün aldatmayı saklayabileceğini düşünmeden, tereddüt etmeden, bu Söz’ü kabul etti. Tanrı’nın Söz’ü Meryem’de; insanın, oluşun kurallarını izleyerek, beden, yani insan, yani insani şahsiyet olmak için yer buldu. Meryem ile birlikte bizler de beden olmuş Söz’ün doğumunun bekleyişini yaşayalım! Bizler de Meryem’in sevgi dolu itaatini kabul etmeye karar verelim!

Meryem’e hayranlık içinde bakıp, Baba’ya teşekkür edelim: O, Meryem’de, itaat ettiğimizde, olacak görünümümüzü gösterdi.

Meryem’e sevgi dolu bir saygıyı gösterelim: Bu şekilde Baba’nın bizim için yaptığını ve istediğini arzulayalım! Meryem’in saflığına sevgi ve sevinç ile bakarak, kendimizi arıtmaya ve yenilemeye hazırlayalım, öyle ki, tıpkı onun yaptığı gibi içimizde Oğlu taşıyabilelim. İtaatli olan ve Tanrı’nın isteğine tümüyle adanmış olan Meryem, bizim için örnek, güç, sevinçtir: O, bizler günahkar olmamıza rağmen, bizim kutsallık yolunda yürüyebilmemizin ve kurtulabilmemizin garantisidir.

 

Meryem, Tanrı’nın şanı, bizim için şefaat et ve yüreklerimize, seni yaratılışın sevinci kılan güzelliği, saflığı ve neşeyi dök! Senin duan sayesinde, bizler de Baba’ya itaat edip, dünyanın üzerine Oğlun İsa’nın ışığını yansıtacağız!