24/07/2011 - OLAĞAN DEVRE - 17. Pazar Günü  -A-

 

 

1.Okuma 1Kr. 3,5.7-12 Mezmur 118 2.Okuma Rom. 8,28-30 İncil Mt. 13,44-52

 

Sorumluluklar taşımak ne zordur! Hükümet görevleri gerçekten zordur. Otoriteye sahip olanlar başkalarının yaşamlarını etkilerler, övgü ve eleştiri alırlar, aynı anda çok kişi sevindirir ve aynı ölçüde çok kişiyi mutsuz kılarlar. Bunu İsrail üzerinde hükmetmeye başlayan Süleyman, çok iyi bilirdi. Hatta bu sorunu sebebiyle uykuları bozulmuştu. Ancak alçakgönüllü olduğundan Allah onun duasını kabul etti ve ona bilgelik ve iyiyi ve kötüyü ayırma kabiliyetini verdi. Süleyman diğer insanlar gibi kendisinin de hata işleyebileceğini, hatalarının da birçoklara acı verebileceğini biliyordu. Bu sebepten Allah’tan ne güç, ne de zenginlik istedi, Allah’ın düşüncesine uygun iyi ile kötüyü ayırabilme yeteneğini duasında diledi. Bu gibi duaları Allah gerçekleştiriyor.

Süleyman’ın zorlandığı şeyler herkes için zordur. Yaşamımız, kardeşlerimiz için ya Allah’ın bir armağanı ya da acı sebebi olabilir. Ne arzulamalıyız? Baba’ya dua ederken ne istemeliyiz? Çevremizin etkisiyle istediğimiz şeyler egoizmden etkilenmektedir, zengin olmak, sağlıklı ve uzun yaşamak, düşmanın olmaması veya onların bizi yenmemesi, gibi. Allah bu isteklerimizden mutlu olmuyor, çünkü onlar herkese olan sevgisinin güzelliğini ve zenginliğini yansıtmamaktadırlar. Allah, kendisiyle işbirliği yaparak birlik kurmak ve çevreye sevginin damgasını vermek isteyenlerin sesini dinlemektedir. Bunlar, Oğlu İsa’nın yüreğindeki arzulardır; O, Baba’nın sevgisini gerçekleştirmek ve Onu herkese göstermek için kendini sundu. Bizler, “Oğlunun görüntüsüne uygun olduğumuzda”, yaşamımız tam olarak gerçekleşmekteyiz ve tam, gerçek sevince ulaşmaktayız. Bu bizim kaderimizdir, yorgunluğumuzun ve tüm sorumluluklarımızın varış noktasıdır.

İsa, anlattığı örnek hikâyelerle Allah’ın düşüncesini anlamamıza yardım etmektedir.

Bilge insan kimdir? En iyisini seçmeyi bilendir. Hazineyi bulan ve değerli incileri arayandır, aynen yenmeyen balıklarla iyi balıkları ayıranlar, gerçek, aldatmayan bir bilgeliğe sahiplerdir. Çalıştığı tarlada, saklı hazineyi bulan, onu elinden kaçırmayacaktır: hiç kimse onun hazineyi bulduğunu bilmesin diye, tarlayı  satın alır. Tarlanın değeri çok olmasa da ve onu kimse istemese de o, her şeyini satarak, onu satın alır. Kim çok değerli bir inci bulduysa, ona sahip olmak için, tüm diğerlerini satar. Kim ağla balık avlıyorsa, ağa takılan her şeyi eve götürmez, önce iyi balıkları, yenmeyeceklerden ayırır. Balıkların hepsi karışık kalsa, onları satmayı da beceremez.

Benim satın alabileceğim veya almam gereken tarla hangisidir? Yaşamımı değiştirebilecek olan hazineyi saklayan tarladır. O tarla İsa’nın saklandığı yerdir. Ben, İsa’nın merkezde olduğu durumları, arkadaşlıkları, işi ve faaliyetleri arıyorum. Kimse bu çeşit durumları, arkadaşlıkları veya işleri beğenmiyorsa da, ben onları kaçırmıyorum, benim için değerlidirler, çünkü yaşamıma anlam ve huzur doldurmaktadırlar. İsa bu durumlarda bana haçı getiriyorsa da, orada sevinç ve yaşam vardır.

Onu satın almak için tüm incilerimi sattıran çok değerli inci hangisidir? Yine İsa’dır: Onsuz yaşayamam, Onsuz ne ışık ne de barış vardır. Başka hiçbir zenginlik veya iyilik beni mutlu edemez.

Balıkların arasına oturarak eve götürülecek balıkları veya atılacakları ayıran kimdir? O da benim: düşüncelerimin ve planlarımın arasından iyileri ve kötüleri ayırmam gerekmektedir; iyiler, İsa’yı yaşamıma getirenlerdir, beni Onunla birlik içersinde tutanlardır, sözlerini ve arzularını gerçekleştirenlerdir, başkalarına İsa’yı tanıtanlardır.

Allah’tan bilgelik ve sağduyu isteyelim, O da bize İsa’yı sunarak cevap verecektir: “Onu dinleyiniz!”. Rab İsa kendisi de bize şunu diyerek güven vermektedir: “Kim bende kalırsa çok meyve verir!”.