18/06/2006 – EFKARİSTİYA BAYRAMI – B YILI -

İlk Okuma                        Çıkış 24,3-8                        Mezmur                        115/116

İkinci Okuma                        İbr 9,11-15                        İncil                         Markos 14,12-16.22-26

 

 

Öldürmeyeceksin! Maalesef bazen birileri yaşamlarına son verirler. Bu çok ciddi bir günahtır: sanki Allah’a bizi yaratmakla kötü bir şey yaptığını söylemektir. Biz yaşamımızla, istediğimizi yapmaya hakkımız yoktur, çünkü yaşamımız Peder’e şan vermemiz ve Oğlu İsa’yı onurlandırmamız için verilmiştir. Ancak yine de kendilerini öldürenleri yargılamayalım: biz hangi kötü güçlerin ellerine geçtiklerini bilemeyiz, denenmelerin ne kadar güçlü olduklarını, psikolojik hastalıkların ne kadar ağır olduklarını bilemeyiz ve onlara dayanmanın zorluklarını, zayıflıklarını tahmin edemeyiz. Kimseye kabahati atmayalım: hatta Allah’a bu aşırı hareketi yapmış olanları af etmesi için dua edelim. Ama özellikle gençlere intihar etmenin büyük bir günah olduğunu, Allah’a ve kardeşlere yapılmış bir hakaret olduğunu, söylemeliyiz. Bir intihar, akrabalara, tanıdıklara, arkadaşlara, cemaate çok büyük bir acı verir! Bir intihardan sonra etrafta hissedilen rahatsızlık, kendiliğinden konuşur: intiharın ne kadar büyük bir günah olduğunu göstermektedir. Bu günahı işlemek isteyen birini duyarsak, ona yardım etmek için her imkânı kullanmalıyız: sadece onunla ilgilenmek ve insancıl bir şekilde ona yardım etmek yeterli değildir, onun dua etmesi için yardımcı olmalıyız, kutsanmayı arzulamasını sağlamalıyız, belki de rahibe gidip şeytan çıkarma duasını istemesini önermeliyiz. Çünkü intihar etme arzusu elbette şeytandan gelir, şeytan şiddetli baskılar ve sabit fikirlerle insanın kalbini köle edebilir.

“Öldürme” emri bizi sevmeye çağırır, Allah’ın diğer emrini tüm boyutlarında yaşamaya çağırır: “Komşunu kendin kadar seveceksin!”. Acı çeken komşumuzu veya iyi olan komşumuzu sevelim ve özellikle onların İsa ile karşılaşmalarını sağlayarak sevelim. Çünkü İsa, gerçek kurtarıcıdır, yaşamın en derin anlamlarını tanıtan tek kişi de O’dur. Yaşamımıza sevinç verir ve bizi bekleyen Peder ile karşılaşmamızı sağlar.

 

Bugünkü üç okuma, mezmur dahil, kurban ve kandan bahsederler. Musa, on iki taştan inşa edilen sunağı ve sonra da halkı, kurbanın kanı ile ıslatır. Allah’ın varlığının sembolü olan sunak ve halk aynı kanla ıslatılır. Böylece bir antlaşma yapılır. İbranilere mektupta da kan ve antlaşmadan konuşulur. Arınma ve azizleştirme gerçekleştiren, Kudüs’teki tapınakta öldürülen kuzulardan elde edilmeyen başka bir kandan konuşulur: bu kan Mesih’indir, kurban ve rahip kanıdır, O, Allah’ın varlığının sadece bir işareti olan tapınağa girmez, çünkü O daima Allah’ın önündedir! İsa kendi kanını, yaşamını sunarak, arınma ve azizleştirme sağlayacak yeni bir antlaşma kurmuştur. Bu antlaşmadan paskalya yemeğinde, havarilerine şarap kupasını vererek Peder’ini överken, kendi konuşmuştur.

Antlaşma! Kutsal Kitapta kullanılan en güzel ve en sorumluluk yaratan kelimelerden biridir. Allah’ın bizim için sorumluluk aldığını gösteren bir sözdür. Allah, insanların sadık kalabilmede yaşadıkları zorluğu görmüşlerdir, bunun için de onlarla ilişkiyi bozmamaya, kendi iyiliği sebebiyle, bağlanmaktadır. İsa, kanı ile Peder’inin bu sadakatini garantilemektedir. Büyük ihtimal, Havariler son yemekte İsa’nın dediklerini ve yaptıklarını, az anlamışlardır. Biz de o gece, İsa’nın hareketlerini tam olarak kavrayamıyoruz. Bu gerçeklere sadece biraz yaklaşabiliyoruz, ama meyvelerini tam olarak alabiliyoruz.

Bugün bu gizeme tapıyoruz, her birimizin yaşamında ve cemaatimizde büyük değişiklikler yaratmasını arzuluyoruz. Bunun için bugün Efkarestiya ile yürüyüşler yapıyoruz, yollarda O’nu dolaştırıyoruz, kapılarımızın önünden geçmesini arzuluyoruz.

Hıristiyan ülkelerde, bugün, Ayin’den sonra imanlılar hep birlikte yollarda Efkaristiya’yı taşıyarak, İsa’ya övgü ilahileri söylerler: bu şekilde Efkaristiya’daki İsa’nın mevcudiyetinin aramızda yarattığı mükemmel bağının önemini daha iyi anlayabilmekteyiz. Sık sık cemaatin birliğini mahveden ve yüreğimizden Allah’ın sevgisini uzaklaştıran ‘haklarımız’ ise, hiç önemli değiller. Bugün belki yürüyüş esnasında kalbimizde bulunan ve aramızdaki birliği bozan duygular yok olabilir. Birlik Gizemi aramızdadır, Allah ile ve kardeşlerimizle birliğin Gizemini dolaştırıyoruz: günlük işlerimizde bunun önemli olduğunu hatırlayacağız ve kardeşliği engelleyen tüm engelleri yok etmemize yardım edecektir. Mesih’in Bedeninin ve Kanının Gizemi bizi Peder ile ilişkiye koyar ve Rabbimizin kanı ile kardeşlerimizle birlik olmamızı sağlar.

Egoizmimizin, Allah’ın dünyada sağlamak istediği birliğe karşı yeni engeller koymamamız ve dünyaya sevgisinin ve varlığının yeni işaretlerini verebilmemiz için dua edelim ve tapınalım!