http://www.cinquepani.it

09/07/2006 – Olağan Devrenin 14. Pazarı B Yılı

İlk Okuma                        Hezekiel 2,2-5                        Mezmur                        122/123

İkinci Okuma                        2 Kor. 12,7-10                        İncil                         Markos 6,1-6

 

Bugün okunan mezmur, eğer dikkatli bakılacak olursa Peygamberin, İsa’nın ve havarinin duasında tekrar ediliyor. “Gözlerimiz Rabbimiz Allah’a bakar... Rab bize merhamet et… Gördüğümüz hakaret yeter de artar.Peygamber, Tanrı tarafından kendisini dinlemeyen bir halka gönderiliyor. Ne kadar zor bir görev. O, Allah’ın Sözünü vaaz etmeye gönderiliyor. Halk bu sözleri zaten biliyor ama yerine getirmek, itaat etmek istemiyorlar. Bu vaazın tek etkisi, halkın Tanrı’nın onları unutmadığını hatırlaması olacaktır. Onları itaatsizlikleri için cezalandıran bir yargıç da olsa Tanrı’nın hala onların efendisi olduğunu hatırlayacaklar. Tanrı’nın kelamıyla onlara hala ulaşabildiğini bilecekler. Eğer Tanrı’nın kelamını dinlemek isteyeceklerse, Tanrı onlara konuşmaya hazır olacak!  

İsa da peygamber ile aynı durumda yaşıyor, hatta İsa’nın durumu daha açık. Sözlü bir biçimde ilan ettiği Tanrı Sözü’nün ötesinde, yaptığı işlerle de Tanrı’dan gönderilmiş bir kişi olduğu anlaşılabilir. Ellerinin işleri öyle büyük ki, yeryüzünde kimse benzerlerini görmemiştir. Dudaklarından çıkan bilgelik daha önce kimse tarafından işitilmemiştir. Bu yüzden herkes O’nun Tanrı tarafından gönderilmiş olduğunu anlayabiliyor. Buna rağmen kalpleri kapalı kalıyor.Kim O’na güveniyor? Kim O’nun sözlerini Tanrı Sözü olarak kabul ediyor? O’nu bir birey olarak tanıyorlar. Onlardan biri olduğunu biliyorlar. Yaptığı işi, alışkanlıklarını, hareketlerini, damak zevkini biliyorlar, ebeveyinlerini ve sesini tanıyorlar. Bilgelik ve yaptığı mucizeler birçoklarını cezbetmiyor ve O’na iman etmiyorlar. Ya da insanları etkiliyorlar ama kalpleri İsa’yı Baba’nın sevgisinin bir aracı olarak kabul etmek için yeterince alçakgönüllü değil. 

İsa şaşırmıyor. Bütün peygamberlerin çektiği sıkıntıları çekmeye razı. İsa’nın sevdikleri ondan uzaklaşıyorlar. Bu durumda İsa, onlara vermek istediği lütufları, hayatını ve kurtuluş neşesini veremiyor. Sadece küçük ve mütevazi insanlar bunları kabul etmeyi biliyor. İsa vatandaşlarının arasında daha birkaç mucize yapıyor ama onlar hala imansızlıkları içinde kalıyorlar.

Nasıra’da oturanların imansızlığına hayret ediyorsun. Ama belki sen de aynı yanlışın içindesindir! Tanrı bütün bilgeliğiyle senin bir tanıdığının aracılığıyla, bir akrabanın ya da bir pederin aracılığıyla konuşabilir. Neden Allah’ın seninle konuşmak için kullandığı insanlara yaklaşmıyorsun ve onların sözlerini ciddiye almıyorsun?

Peygamber dinlenmediği için çok acı çekiyor. Hem Allahın Sözü’nü istemeyenler için acı çekiyor, hem de kendini geri çevirilmiş ve dışlanmış hissediyor. Bugün bu geri çevirilmiş duygusunu bir çok peder de çekiyor. Çünkü birçok Hiristiyan Allah’ın nuruna, lüflarına ve Kilise’ye sırt çeviriyorlar. Bu acı çekme, daha sonra şeytan tarafından ayartılmaya dönüşebiliyor. Çünkü pederler bu şekilde cesaretlendirilmemiş oluyorlar. Ama yanı zamanda, pederlerin vaazlarını çok kişiler dinlediğinde de onlar kendini beğenmişlik gibi bir tuzağın içine düşebiliyorlar. Aynı şekilde Havari Pavlus da gurur onun hayatını ve kutsal görevini mahvetmesin diye, hastalığı ve zayıflığı Allah’ın bir lütfu olarak kabul etti. Onun söylediğine göre bu acıları ona “şeytanın gönderdiği biri” tarafından verildi ama o bu acıyı Allah’ın bir lütfu olarak kabul etti. Bu şekilde Allah’ın alçakgönüllü ve O’nun lütfuna devamlı muhtaç olan bir kulu kalabildi. Ve ayrıca onun güçsüzlüğü Allah’ın gücünü göstereceği mucizeler yapması için bir fırsat oluyor Eğer bizim söylediğimiz sözler, güçsüz, yorgun ve yeteneksiz olduğumuzda birilerine İsa’yı gösterebiliyorsa, bu İsa’nın çabasıdır! Bu yüzden Aziz Pavlus zayıflığı, hakaretleri ve aşağılanmayı kabul ediyor. İşte bizim bu güçsüzlük anlarımızda Peder Allah insanları kendine çekmek için taşıdığımız haç’ı kullanıyor. Havari sözünü şöyle sonlandırıyor: “ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm!”

Bugünkü mezmurun bize söylediği gibi, gözlerimizi Rabbe çevirili tutalım ki ondan gelen isteğinin işaretlerini anlayabilelim. O bizim için ve Hükümdarlığı için neyin gerekli olduğuu biliyor. O’na itaat edersek, sevgisinin gücüyle çalışacak ve bizi hastalığımızda sağlığımızda, zenginliğimizde ve fakirliğimizde kullanacak. Eğer O’na itaat edersek,onun bilgeliğini ve sevgisini bizde, bizim aracılığımızla yansıtacak!