13/08/06 - OLAĞAN DEVRE 19. Pazar Günü – B

İlk Okuma        1 Kr 19,4-8                  Mezmur      33/34

İkinci Okuma   Ef 4,30 - 5,2                    İncil            Yu 6,41-51

 

Allah’ın Sözü açıktır: Aziz Pavlus’un da Romalılara mektubunda yazdığı gibi, cinsel sapıklıklar öldürücü günahlardır ve Allah tarafından yadırganırlar: bu günahlar kendilerine ve başkalarına acı verirler ve bozukluklar meydana getirirler. Eski Ahit’te, Sodom şehrinin yıkılmasıyla insanlara, eşcinsel davranışın ciddi bir günah olduğu anlatılmıştı. Bu günah tüm cemaati bozar (Yar 19)! Ancak Allah’ın Sözü, her türlü ahlaksızlığın, pisliğin da kötü bir şey olduğunu söylemektedir. Ahlaksızlıkların içersinde gençlerin sadece zevk için kurdukları cinsel ilişkiler de dahildir. İşte Aziz Pavlus’un öğrettikleri: “Aranızda hiçbir cinsel ahlaksızlık, pislik ya da açgözlülük anılmasın bile. Kutsallara yaraşmaz bu. Aranızda açık saçıklık, budalaca konuşmalar, bayağı şakalar da olmasın. Bunlar size yakışmaz. Bunun yerine şükredin. Şunu kesinlikle bilin ki, hiçbir ahlaksızın, pisliğe düşkün olanın ya da putperest demek olan açgözlü kişinin, Mesih'in ve Allah’ın ülkesinde mirası yoktur” (Ef 5, 3-5). Gençlerin yaptıkları cinsel tecrübeler niçin günahtır? Çünkü onlar sevgi göstermezler, sevgiye yöneltmezler, hatta yaşamın bir zevk arayışı olduğu düşüncesini yaratır. Kendilerini tutmaya alışmayan gençler bir aile kurmaya hazırlanmıyorlar, kursalar da bunun sorumluluğunu üstlenemeyecekler, egoist olacaklar ve dengesiz kalıp sadece acı çektirmeyi bileceklerdir. Zevk almaktan sıkılacakları zaman veya bu zorluk yaratacağında zina işleyecekler, yaşamın amacını göremeyip, intiharı bile düşüneceklerdir.

 

Bu günkü okumalar bize gıdadan, yemek ve içmeden bahseder: bahsedilen gıdanın belirli bir amacı vardır, insana doyma hazını veren ve güzel bir yemeğin vereceği zevki tattıran bir gıda değildir. Yeme ve içmenin bir amacı vardır: İlyas’ı kalkıp yemeye çağıran melek, onu yürümeye de çağırır ve tepeye çıkarak onu Allah ile buluşmaya davet eder. Bu yürüyüş için gerekli olan su ve ekmek, Allah tarafından verilir. Böylece İlyas o gıdadan aldığı güçle, “kırk gün ve kırk gece yürüyerek Allah’ın dağına, Oreb’e varır”. İlyas ekmeği bir ümitsizlik zamanında bir armağan olarak buldu: kendisi için gördüğü tek çözüm, ölümdü, hiçbir ümidi kalmamıştı, halk için peygamberlik görevinin sona erdiğini zannediyor, kendisini yaşamının amacını gerçekleştirememiş gibi hissediyordu. Kimse onu dinlemek istemiyor gibiydi, çünkü kimse Antlaşmanın Allah’ına sadık kalmak istemiyordu: bunun için yaşaması gereksizdi. Ona verdiği gıda ile Allah durumun böyle olmadığını ona anlattı: o daima itaatkar kalmalıydı, daima Sözü dinlemeye ve aktarmaya hazır olmalıydı, kendisini unutup halka ilahi arzunun işaretlerini göstermeliydi. İlyas itaat etti: yedi, içti ve Allah’ ile yeniden buluşmak için yürüdü.

İlyas’ın yediği ekmeği daha önce tüm halkta yiyip tatmıştı: çölde yedikleri, man! O da Allah’ın verdiği ekmekti, o ekmek sayesinde halk yaşamını ve yürüyüşünü devam ettirmişti. Ancak o ekmek, ölümü halktan tamamıyla uzaklaştırmamıştı: “Herkes öldü!” Bunu İsa, sert kalpliliklerine rağmen, kendisini göstermek istediğinde, Yahudilere söylemektedir. Allah’ın insana vermek istediği gerçek ekmek man değildir: bu, İlyas’a verdiği ekmek gibi, geçici bir armağandır. Esas armağan yaşam ekmeği olacaktır, bu gıda sayesinde insan ebediyete kadar yaşamına anlam ve amaç verecektir. Allah bunu bizim için yapmıştır ve bize vermesi için İsa’yı yollamaktadır. Hatta, yediğimizde bizi Allah’a bağlayan ekmek İsa’dır ve gerçek, tam, ebedi yaşamın sevincini tattıran O’dur. O kalbimizde iken de havarinin dediklerini gerçekleştirebiliriz: İsa ile beslenerek içimizden kızgınlık, kin, öfke, bağırıp çağırma, hakaret sözleri yok olacaktır ve merhamet, af, hoşgörü gibi Allah’a benzerliğimizi gösterecek erdemler doğacaktır. Özellikle sevgi içimizde olacak, yani kendimizi sunmayı, kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamaya hazır olacağız: gerçekten de gökten gelen ekmek, içimizde Baba’nın her varlığına hissettiği sevgiyi besleyecektir.

Belki kalbimizde, Yahudilerin kafasındaki şüpheler vardır: şüphe ve üzüntü, yaşam ekmeği hakkında şüpheler, senin hakkında İsa, şüpheler, senin sözlerinin gerçekliği hakkında şüpheler vardır. Aynı şüphemizi paylaşanlara değil de sadece Sana, bizi aldatmayacak olan Sana, bizi seven Sana, soracağız, Rabbim. Baba’nın sevgisiyle aydınlanan sözlerin kalbimizi ve aklımızı açacaktır ve yaşamını kabul edeceğiz. Gerçek bedenin olan ekmeğini yiyeceğiz, o Baba’nın sana verdiği gerçek ve somut yaşamdır! Böylece seninle tek bir şey olacağız ve yaşamımız birçok kişi için bir kutsama olacaktır.