01/10/06 - OLAĞAN DEVRE 26. Pazar Günü – B

İlk Okuma                   Say. 11,25-29                Mezmur                   18/19

İkinci Okuma   Yak. 5,1-6                   İncil                    Mar. 9,38-43.45.47-48

 

Hırsızlık yapan bir kişi Allah ile ve insanlarla barışmak istiyorsa elbette çaldığını iade etmesi gerekir. İncil bize Zakay’ın örneğini vermektedir: Zakay İsa ile karşılaştıktan sonra mutluluğundan, daha önce çaldığı kişilere dört katını iade etmekle kalmaz, zenginliklerinin yarısını da fakirlere dağıtır. İşte İsa’nın evimize ve yüreğimize gelmesinin meyvesi bu olmalıdır: O bizi zenginlik hırsından kurtarır, sevincin, zengin olmaktan geldiğine inanmaktan kurtarır, yaşamımızın tek zenginliği, sevgiyi arttırmamızı öğretir. Kim hırsızlık yapıyorsa veya yüreğinde zenginleşme hırsı taşıyorsa, daha İsa’ya kavuşmamıştır. Kendini imanlı ilan ediyorsa ve zenginlikler hayal ediyorsa, kendi kendini aldatmaktadır: imanı hasta ve zayıftır, boşunadır, ufacık bir denenme karşısında yok olacaktır. “Hırsızlık eden artık hırsızlık etmesin. Tersine, kendi elleriyle iyi olanı yaparak emek versin; böylece ihtiyacı olanla paylaşacak bir şeyi olsun!”. (Ef 4, 28). Hıristiyan çalışarak kazandığını sadece kendi ailesi için değil de fakirler ve hakları verilmeyen fakir ülkeler için de çalıştığını bilmektedir. Bunun için Hıristiyan genç yaşından itibaren mesleğini seçerken, sadece egoizmle kendi faydasını düşünmemelidir, birçok kişiye faydalı olacak bir iş bulmalıdır. Mesih İsa’ya iman eden bizler, Kudüs’teki ilk Kilisenin örneğini gözümüzün önünde tutmalıyız. İlk Kilisenin üyeleri kazançları ve mallarını havarilere veriyorlardı, bunlar da eşit şekilde herkese dağıtılıyordu. Kilisede, aramızda gururla gördüğümüz ve taklit etmek istediğimiz kişiler vardır: bunlar aziz Fransua ve daha birçok aziz gibi fakirliği seçerek cemaati Kutsal Ruh ile zenginleştiriyorlar ve Rabbimiz İsa’ya olan sevgileri için abartısız, örnek bir yaşam sürüyorlar.

İki kişinin peygamberlik yapmasından endişe duyan gence, Musa bu cümle ile cevap verdi: “Keşke Rab tüm halkın üzerine Ruh'unu indirseydi de, tüm halk peygamber olsaydı”. Onlar resmen bu göreve atanmamışlardı, ama Allah’ın Sözünü bildiriyorlardı. Bunu daima tövbeye çağıran Allah için cesaretle ve sevgiyle yapıyorlardı, yani Allah’ın Ruhu ile yapıyorlardı!

İsa’nın, havarisi Yuhanna’ya öğretisi de buna benzerdi. Yuhanna İsa’nın öğrencisi olmadığı için İsa’nın adına şeytanları kovan birine bunu yapmayı yasaklamıştı. Keşke herkes İsa’nın adını ağzına alsa! “Mucizeler” çoğalacak ve Allah’ın hükümdarlığı güçle kendini gösterecek. Kim İsa hakkında iyi konuşuyorsa ilahi bir eylem yapmaktadır ve Peder’in sevgisine işbirliği yapmaktadır. Aynen İsa’nın öğrencilerini sevenler ve onlara yardım edenler, Peder’in sevgisini gerçekleştirirler ve mükâfatlandırılacaklardır. Kim İsa’nın adını sevgiyle söylüyorsa gerçek bir peygamberdir, dünyaya Allah’ın sevgisini ekmektedir. Onun İsa ile birliği artacaktır ve O’nu daha iyi tanıyacaktır. Tersine, sakın başkalarına kötü örnek olmayın veya kötüleri örnek almayın! Bunları anlatırken İsa çok tatlı davranmıyor! Kötü örnek olmak O’na giden iman yolunda bir engeldir.

Birinin İsa’ya yaklaşmasını engellemektense ölmek daha iyidir! Birinin kurtuluşunu engellemek veya durdurmak en büyük günahtır! Kendimize de dikkat etmeliyiz: elimiz, ayağımız, gözümüz İsa ile birlik olmamızı engelleyebilir.  Eğer işimiz, gittiğimiz yerler veya seyahatlerimiz, merakla gördüğümüz şeyler İsa’yı dinlememizi veya itaat etmemizi engelliyorsa, onlara mutlaka mani olmalıyız. Hiçbir şey O’ndan daha değerli değildir. Yaşamımızda hiçbir şey İsa’nın yerini almamalı. Hatalı, antika, cahil, hazırlıksız sayılmak O’ndan uzak olmaktan iyidir. Yüreğimizden imanımızın zenginliğini uzaklaştırmaktansa fakir kalmak iyidir!

Aziz Yakup zenginliğin bizi birçok kötü davranışa sürüklediğini söylemektedir. Etrafımıza bakarsak bizlerin ve Kilisemizin özellikle zenginler tarafından hor görüldüğünü görürüz. Biz de onların arasında olmak ister miyiz? O halde aldatıcı zenginlik hırsından arınalım.  Daima aradığımız, arzuladığımız hazinemiz Rab olsun! O zaman yaşamımız ve davranışımız devamlı bir peygamberlik, birlik ve ümit mesajı olacaktır, küçüklere ve fakirlere bir sevgi habercisi olacaktır.

Yaşamımızın her anının Peder’in sevgisinin bir işareti, İsa’yı gösteren ufacık bir ışık olabileceğini bilerek yaşamak ne güzeldir! Peygamber veya şahit olmak seçimlerimizin ve eylemlerimizin ana ölçütü olacaktır: Bunu mu, onu mu yapayım? Peder’in merhametini en çok hangisi bildiriyorsa, İsa’nın öğretisini en çok hangisi gösteriyorsa, hangisi Allah’ın güçlü ve hikmetli sevgisini “söylüyorsa” onu yapacağım!