19/11/06 - OLAĞAN DEVRE – 33. Pazar Günü – B

İlk Okuma         Dan. 12, 1-3               Mezmur      15/16

İkinci Okuma İbr. 10,11-14.18        İncil       Mar. 13,24-32

 

“Göz dikme…”,”Arzulama”! Son iki emir yüreğimizin en şahsi kısmını ilgilendirir ve bizi nazik, ince bir düşünmeye çağırır. Benim arzularım nelerdir? Yüreğimin hazinesi nerede? Arzusuz yaşayamam: hareketlerime ve davranışıma hamle yaptıran ve teselli, ümit ve güç veren onlardır. Allah’ın arzuları, benim arzularım olacaktır. “Mesih'le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin” (Kol 3,1), diyor bize aziz Pavlus. Şöyle de ekliyor: “Herkesle barış içinde yaşamak ve kutsal olmak için gayret edin” (İbr 12, 14). İşte arzularımızı buna çevirelim: tüm insanlarla barış içinde yaşayalım ve Kutsal Ruh’u yaşamımıza kabul edelim! En derin arzularımız duaya dönüşür! Elbette Hıristiyan’ın duası Rabbimiz İsa’nın bize öğrettiği duada özetlenmektedir: yani “Göklerdeki Pederimiz” duasında. Allah’ı övmek istiyorum, O’nun arzusunu bilmek ve gerçekleştirmek, hükümdarlığının inşasına yardım etmek istiyorum. O’nun ekmeğini arzuluyorum, çünkü O, söz verilen Kutsal Ruh’tur ve beni sevgide Baba’ya benzer kılar. O’nun affını kendim için ve kardeşlerim için arzuluyorum, böylece her evde ve her yerde barış olacaktır.  Kötünün ve şeytanın her insandan uzak olmasını istiyorum ve bunun için ısrarla dua ediyorum. Baba’nın hikmetini arzuluyorum, böylece kutsallık yolunda ilerleyeceğim ve kardeşlerime de yardımcı olacağım. Baba vaftiz anında beni Oğlu İsa’yla birleştirdiğinde, beni bu yola yöneltti ve eğer O’nun beni çağırdığı yolda yürümeyi arzu etmiyorsam, O’nun emirlerini de gerçekten yerine getirmiş olmuyorum.

Bugünkü okumaları anlatmak bana biraz zor geliyor. Çünkü alıştığımız bir konuşma tarzına sahip değiller. Ama yine de deneyeceğim: en azından dikkatimizi Mesih İsa’yı çekmeyi deneyeceğim.

“O günü ve o saati” sadece Peder bilmektedir. Hiç kimse bunu değiştiremez: o gün ve o saatte güneş kararacak ve yaratılan tüm gerçekler hizmetlerini durduracaklardır, çünkü ”İnsanoğlu tüm şanı ile” gelecektir. Bu gizemli bir peygamberliktir: ne ile ilgilidir? Dünyanın sonu mu? İmanlıların zulüm edilmesi mi? Kilisenin yaşamı mı? Biz bunları anlamakta zorluk çekiyoruz: ilk yüzyılda yaşamış Hıristiyanlar gibi zor durumda olsak ve onlarınki gibi İsa’ya karşı çok güçlü bir sevgimiz olsa, bu konuşma tarzını anlayabiliriz. Fakat her durumda “İnsanoğlunun büyük güç ve görkemle bulutlar içinde” gelişinin büyüklüğünü ve yeniliğini tahmin ediyoruz. Bu olay Hıristiyanların kafasını o kadar çok meşgul etmeli ki incir ağacının yapraklarının yeşermesi gibi normal doğanın hareketleri bile bunu hatırlatması gerekir. “O yakındadır, kapıdadır”!

Dünya tüm önemli şeyleriyle ve ilahlarıyla geçmektedir: güneş, ay, yıldızlar ve güçler insanların rüyalarını, arzularını, zenginliklerini, kötü huylarını ve yalancı büyüklüklerini gösteren imaj ve görüntülerden başka nelerdir ki? Dünyanın büyüklerine bakın, milyonlarca kişiler yönetip, kocaman milletleri yönlendirmişlerdir, kanunlar ve hükümdarlıklar kurmuş, yıkmışlardır, yıllarca tarihe hükmetmişlerdir! Hepsi yok olmuştur, çökmüştür, hükmetmek ve başarılı olmak, ilahlaşmak isteyen herkes de aynı sona mahkûmdur.

Her şeyin, herkesin üzerinde daima var olan, İsa’dır, çünkü O kendini alçalttı ve haçta ölmeyi kabul etti. O, Golgota tepesinde haç olan şanlı tahtında ayakta kalmaktadır. O, haçtan bize sevginin tamlığını ve Allah’ın gerçek çehresini gösterdi. O gelmeye ve ilk, en arzulanan ve en beklenen olmaya devam etmektedir: O, bulutlar üzerinde gelmektedir, hiç kimse O’nu deviremez ve yerini alamaz. Bakışlarımız O’na çevrilidir. Arzumuz O’dur. O bizi mükemmel, Peder’e hoş, gerçek insan olmamızı mümkün kılan kurbanı sundu! O kurban sayesinde günahlarımız affediliyor, böylece hafiflemiş oluyoruz ve geleceğe sevinçle bakabiliriz. Evet, geleceğe bakabiliriz, ölümü de geçen, geleceğe korkusuzca ve meraklanmadan bakabiliriz. “Milletin evlatlarına dikkat eden” Mihail de orada olacaktır. Yani tarihin her devresinde Allah’ın yanılmaz ve sevgi dolu gücü bizim yanımızdadır. Hiçbir şey ve hiç kimse unutulmayacaktır, çünkü herkes uyanacaktır: “Kimileri ebedi hayata, kimileri ise ebedi utanca”! Hikmetliler güneşin ve yıldızın yerini alacaklardır.

Kutsal Yazı yazarlarının ve Rabbin de kullandıkları büyük ve acayip, korkutucu ve güven verici imajlar, bu dünyanın karışıklığında doğru yönü bulmamızı sağlar. İsa gerçekten de bizim tek güvencemiz ve sevincimizdir. Mezmurun söylediği gibi: “Rabbim, sen mirasım ve bana düşen payım, kaderim senin elindedir. Rab her zaman gözlerimin önündedir. Hiç sarsılmam, o benim sağımda oldukça”.

O zaman Peder’in bize yolladığı Emanuel’i korku ile değil, kararlılık ve denge ile takip edelim!