30/04/2006 PASKALYA DEVRESİ - 3. Pazar Günü – B -

İlk Okuma              Hav. Kit. 3,13-15.17-19           Mezmur          4

İkinci Okuma         1Yuh. 2,1-5a                             İncil                 Luka 24,35-48

 

 

Annene ve babana saygı duy, böylece Rabbin Allah’ın sana verdiği ülkede günlerin çoğalsın.

Dördüncü emir, insanlara karşı sorumluluklarımızı hatırlatan ilk emirdir. Allah’ın Sözünün de karşımıza çıkarttığı ilk insanlar ebeveynlerimizdir. Allah yanımızda ilk önce bize yaşamı verenleri görür, onlar sevgisinin ve her şeye kadir oluşunun araçlarıdır. Niçin onlara saygı duymalıyız? Çünkü Allah onların sevgisinden faydalanarak bize yaşamı verdi. Onlara saygımızı nasıl göstermeliyiz? Biz de Allah’ın sevgisinin araçları olarak onlara saygımızı göstermeliyiz!  Emir, “Annene ve babana itaat et” dememektedir. Çünkü anne ve babalar da insandır ve onlarda egoizmin veya dünyanın kötülüklerine boyun eğebilirler. Allah yersiz itaatler istemiyor bizden, bunlar anne ve babalardan gelseler bile. Anne babamıza nasıl saygı göstermeliyiz? İsa’nın Sözüne ve örneğine bakalım: onun da ebeveynleri oldu. Çocukken, onlara acı çektirerek de olsa, kendisinin onların malı olmadığını ve Allah’ın çağrısına sadık kalması gerektiğini açıklayarak anne ve babasına saygı duydu. Sonra yıllarca onların yanında kalıp, onlara itaat ederek, çağrısına cevap vermek için hazırlanarak onlara saygı gösterdi. Her şeyden önce onun fiziksel anneliğinin değil de, Allah’ın Sözüne itaat etmesinin önemli olduğunu söyleyince annesine saygı gösterdi. İsa annesine haçta ölünceye kadar saygı gösterdi ve o anda ona havarisini emanet etti, sonra da annesini havariye emanet etti.

Bugünkü tüm okumalar, günahlardan, daha doğrusu günahların affından konuşmaktadırlar. Bu, İsa’nın dirilişi ile mümkün olmuştur. Petrus, ilk kere için halk arasında konuşarak Rabbin ölümünü arzu etmiş olanları pişman olmaya, tövbe etmeye ve günahların affını almaya davet etmektedir. Gerçekten de af olmadan yaşamımız nedir ki? İnsanlar üzüntülü, çünkü af edilmeleri gerektiğini hissetmektedirler. İnsanlar kızgın ve tedirgin, çünkü yüreklerini sıkıştıran bir yükleri var ve onları bağlı tutuyor. İnsanlar birbirlerine şüphe ile bakıyorlar, çünkü bir şey saklamaya mecbur oluyorlar. Korku insanlara hükmediyor, çünkü ölmekten korkuyorlar, bu korku yüzünden de Allah ile berrak ve huzurlu bir ilişkileri yok; bu ilişki günah tarafından bozuluyor.

İsa ölümü bize karşı bir sevgi eylemi olarak kabul etti. Çünkü ölümü ve dirilişi ile affı ve dolayısıyla yaşamı elde edeceğimizi biliyordu. Af ailelerde, karı ve koca arasında, kardeşler arasında, çocuklar ve ebeveynler arasında gereklidir. Aynen sosyal yaşamda, iş çevresinde, arkadaşlar arasında, her yerde gereklidir. Af, yaşamdır, barıştır, sevinçtir, gerçek birliğe doğru ilk adımdır. Af verilmeyen ve af alınmayan yerde karşılıklı güven, huzur ve hürriyet olamaz. Bir ailede af yoksa, sosyal yaşamda af yoksa, orada herkes içine kapanmaktadır ve yalnızlığa, umutsuzluğa itilmektedir.

Af edilmek mümkün mü? Aziz Yuhanna, İsa’yı, Baba Allah ile aramızdaki bir savunucu avukat gibi göstermektedir. Yani O, biz günahkârlar ile aziz ve doğru Baba arasında bir avukat! Baba günahlarımızı bize yüklemiyor, çünkü İsa aramıza giriyor. Biz İsa’yla birleştirdik çünkü O’na iman edip O’nun adına vaftiz olduk! İşte bunun için O’nu seviyoruz; Sözünü dinleyerek ve emirlerine uyarak, O’nu seviyoruz. Sözünü dinleyerek sevgimizi mükemmelleştiriyoruz, dolayısıyla Allah’a daha benzer oluyoruz!

İncil’de İsa’nın Havarilerine söylediği son sözleri dinledik. Bu sözler onların dünyadaki misyonları ile ilgilidir: “Onun adıyla günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalem'den başlayarak tüm uluslara duyurulacak”. İsa, dirilmiş olarak Havarilerini şu görevi vermek için gözüktü: tüm halkları tövbe etmeye çağıracaklardır ve Peder’in af arzusunu müjdeleyeceklerdir! Bunu Yeruşalem’den yapmaya başlayacaklar, yani onlara düşman olarak davranan kişilerden. Gerçekten de, ilk onlara tövbe teklif etmek ve af müjdelemek gerekir! Hıristiyan’ın kalbinde kin veya antipatilere yer yoktur, sadece Peder’in arzusu önemlidir: Peder’in arzusu da herkesin, Oğlu’nun etrafında toplanmasıdır! İnsanlar, her şeyden önce günahkâr olduklarının farkına varmalılar, yani Allah’ın istediği gibi olmadıklarını kavramaları gerekir. O’na uygun evlat olarak davranmadıklarını ve sevgi ile hareket etmediklerini anlamalılar. Kim günah işlemediğini söyleyebilir?

Biri Allah’a itaatsizlik ediyorsa, O’nu sevmez, bunun için de tam olarak Allah’ı tanıyamaz. Tersine ne zaman O’nun Sözünü gerçekleştirsek, o zaman O, içimizde mükemmel sevgisiyle kalır! O zaman kardeşlerimizi çağırmak için gücü ve sevinci de buluruz, O’nu tanımayanlara affını almaları için tövbeye çağırırız.

Rabbimiz İsa teşekkürler! Bize af olma imkânını tanıdığın ve af dilemek ve affetmek için bize cesaret verdiğin için teşekkürler. Bu sayede bizler de Peder’in sevgisinin işbirlikçileri oluruz!