01/03/09 – PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ - 1. Pazar – B

1. Okuma Yar. 9,8-15 Mezmur 24 2.Okuma 1Pet. 3,18-22 İncil Mar. 1,12-15

 

Duaya “Baba” diyerek başladığımda bu dünyada kendimi ne kadar da yalnız hissetsem, artık yalnız olmadığımı anlıyorum. İsa da Havariler tarafından terk edildiğinde ve diğer şakirtleri tarafından anlaşılmadığını gördüğünde şöyle dedi: “Ben yalnız değilim, çünkü Baba benimle birlikte” (Yu. 16,32). Seni gerçekten yalnız bırakan diğer inanışlardan farklı olarak İmanımız ne kadar güzel! Doğu dinleri senin Allah’ın “kıvılcımı” olduğuna inandırıyorlar ve sevinçli oluyorsun, yani ilahiyatın bir parçası olduğunu sanıyorsun. Ancak böyle ise Allah bir kişi, ilişkiye girebileceğin bir kişi olmuyor: o zaman da kimse ile konuşma imkanın olmuyor, kimse seni dinlemiyor, kendini gerçekten yalnız hissedersin. İlkel dinler ise yaşamının değişik evrelerinde veya bulunduğun yerlere göre çeşitli ilahlar teklif eder, onlar da seni sadece korkutabilirler veya arzularını gerçekleştirebilirler: onlarla kendini birlik içersinde hissetmiyorsun, hatta birlik içersinde olmayı bile arzulamıyorsun. İslam dininde ise Allah çok büyük ama bir şekilde çok uzaktır, nitekim O baba lakabını ret edecektir ve senin onun evladı olarak görmeni kabul etmeyecektir. Bizler gerçekten İsa’ya minnettar olmalıyız, çünkü bize dikkatli, yaşamımız ve sevincimizle ilgili, sevgi dolu mevcudiyetini iletmek isteyen bir Allah’ın çehresini tanıtmaktır. Hatta Allah’a şükredelim, çünkü bize sevgisinin ve yakınlığının somut ispatını İsa’yı vererek gösterdi. Zamanında Musevi halkına, İbrahim’den itibaren Musa’ya, Davut’a, İlyas’a, Elişa’ya ve Yahya’ya kadar tüm peygamberlerin belirttiklerinin gerçekliklerini İsa destekliyor ve kuvvetlendiriyor. İsrail halkının yaşadığı tüm olaylar ve özellikle duaları, yani mezmurlar, bizler için hazinelerdir, çünkü gerçekten bizimle ilişki içersinde olmak isteyen Allah’ın varlığını anlamamıza ve bundan zevk almamıza yardım etmektedirler; Onun merhameti gerçektir ve sadakati somuttur! Bu sebepten İsa tarafından yönlendirilmiş olarak şöyle deriz: “Baba!” Duamızın birçok zamanını sadece Baba, diyerek de geçirebiliriz. Bu sözün yüreğimizde  uyandırdığı sevgi ve birlik duygularını görerek Baba mutlu olacağını düşünebiliriz.

 

Aziz Petrus, hıristiyan cemaatlerine yazarken evrensel tufanın suyundan, kurtarıcı bir su diye bahsetmektedir. Gerçekten de o su, tüm dünyaya yıkım ve ölüm getirirken, Nuh’u ve ailesini yok olmaktan ve ölümden kurtarıyordu: gerçekten de bu adam, herkesin hor görmesinden ve alay etmesinden acı çekmesine rağmen Allah’ın Sözünü dinlemişti ve itaat etmişti. Aynı su, itaatsız yeryüzün kötülüğünü yok edip arındırırken itaatkâr ve uysal adam için kurtuluş aracı oluyordu. O Allah’ın arkadaşlığından faydalandı, hatta günümüze kadar tüm insanlar onun itaati sayesinde Allah’ın ona verdiği söze güvenebilmektedirler. Aziz Petrus İsa’nın ölümden sonra ölüler diyarına inişini ve Nuh zamanında iman etmeyi ret eden günahkarlara gelişinin müjdesini vermesini anlatırken, yine aynı suya değinir. Onlar Baba’nın sevgisinin müjdesini hiç alamayan tüm insanları, diğer dinlerin takipçilerini ve vaftiz olmadan önce ölen tüm insanları temsil ederler. Allah günahkarlara merhamet edip onları kurtarırsa, bunu Mesih İsa’nın kurban oluşu ve kendini sunması sayesinde kurtaracaktır.

Allah’a itaat yolunu yeniden kat etmeye başlayan O oldu. Çünkü Adem ve Havva yılana uydukları gün bu yolu terk etmişlerdi. İsa kırk gün çölde kaldı ve Şeytan Onun, Baba’ya itaat etmemesine teşvik etti: Şeytan Onu çölden çıkıp insanlar arasında şan ve güç elde etmeye çağırıyordu, kendi faydası için yeryüzünün nimetlerinden faydalanmasını, hatta sihirli bir gücü kullanmasını istiyordu. Ama İsa çölde kaldı, Allah’ı aramaya devam etti; Musa gibi Allah’ın Sözünü, İlyas gibi Onun gücünü aramaya devam etti. Rab İsa düşmanın teklif ettiği itaatsizlikleri yeniyor. O, Urdun Nehrinde vaftiz olunca insanların kötülüklerinin mezarı olan suya girerek, o suyu kutsadı ve Allah’ın evlatlarının yaşam kaynağı olmasını sağladı.

İsa, vahşi hayvanların ve düşmanlığın simgelediği zorlukları aşmak ve Şeytanın yalancılığını ve kandırmalarını yenmek ve bizim için savaşmak için çölde kalıyor. O Baba’ya dönen yolu kat etmeye başlıyor ve bizim için çoban ve rehber oluyor; dönüş yolunda ona tutunabiliriz. Bize doğru yolu gösterebilecek güvenli tek kişi O’dur. Bu sebepten O, insanlar için hazırladığı Hükümdarlığa varabilmemiz için, Sözüne iman etmemiz gerektiğini hem alçakgönüllülükle hem de otorite ve açıklıkla bildirebilir. İncil’e iman etmek yeni bir içsel boyuta girmektir: kurtuluşumuzu güçle ve kendi teşebbüsümüzle kazanmamalıyız, Baba’nın bedava armağanı olarak kabullenmeliyiz; yol, hakikat ve yaşam olarak gönderilen İsa’yı kabul ederek kurtuluşa kavuşmuş oluruz.

İsa tarafından yönlendirilerek Paskalya’ya Hazırlık Devresini uysallık ve kararlılıkla yaşayacağız, Allah’ın Sözünü dinleyeceğiz ve Ona oruç tutarak ve tapma duasıyla cevap vereceğiz.