16/05/2010 - İSA’NIN GÖĞE ÇIKIŞ BAYRAMI - C

 

1.Okuma Hav. İşl. 1,1-11 Mezmur 46 2.Okuma İbr. 9,24-28;10,19-23 İncil Lk. 24,46-53

 

Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, Kötü’den korumanı istiyorum”. İsa, şakirtlerinin dünyaya ait olmadıkları ve dolayısıyla Şeytan’a ait olmadıkları için onlardan da nefret edileceğini söyledikten sonra onlar için yükselttiği duaya devam ediyor. Baba’nın onlar için ne yapmasını arzuluyor? “Onları dünyadan uzaklaştırmanı değil, Kötü’den korumanı istiyorum”. İsa dünyayı kurtarmak için geldi, o halde dünyada Onun mevcudiyetinin işareti ve armağanı kalmalıdır, ve bu, şakirtlerinin mevcudiyeti sayesinde olacaktır. Bunun için Baba’dan onları dünyadan çıkarmasını dilemiyor: bunu Baba’dan istemiyor çünkü o halde dünyanın kurtulması için gerekli olan, “on doğru kişi” bulunamayacaktır. İbrahim’in duasını anlatan Yaratılış Kitabının bölümünü mutlaka hatırlıyoruz: Eğer Sodom ve Gomora kentlerinde on doğru kişi bulunsaydı o kent ateşten kurtulacaktı. İsa’yı seven ve ardından gidenler gerçek “doğru” kişilerdir, onlar Tanrı’nın eserini gerçekleştirmekteler, yani Onun gönderdiğine iman ederler. Bir avuç Hıristiyan her şehrin, her ortamın kurtuluşudur. İsa onları oradan almak istemiyor çünkü O her şehrin, her ortamın kurtulmasını istiyor. Onlardan nefret edilecek, hor görülecekler, zulüm edilip belki öldürülecekler: ama onların yeri orasıdır, bu şekilde yaşamlarının en derin anlamı gerçekleşmektedir. Dünyanın çeşitli kuvvetlerinin durmadan Hıristiyanlardan, bizden nefret ettiklerinden üzülmemeliyiz. Nasıl ki İsa’nın sevgisi ölümün derinliklerine kadar dalıp insanlığı kurtardıysa, aynen böylece alay edildikleri ve zulüm edildikleri yerde sevgiyle yaşayan Hıristiyanlar da kurtuluş gizemine katılmış olurlar. Bizlere karşı yapılan iftira ve büyük düşmanlık dalgasına karşı kendimizi veya Kilise ve üyelerini kaygıyla savunmakla ilgilenmemeliyiz. Bunu yapmak için kılıç kullanmaya yeltenebiliriz ve İsa’da bize şunu diyebilir: “Kılıcını kınına koy”. İsa, Baba’sından bizi Şeytan’dan korumasını diliyor. İşte o, bize gerçekten zarar verebilecek düşmandır.

 

“Yukarı yükseldi ve bir bulut onu alıp, gözlerinin önünden götürdü”. Bu sözler bizleri, imanımızın sürekli bize eşlik eden bir gizemini anlatan bir metnin girişine götürür: artık İsa görülemez, duygusal bir şekilde O’nu tecrübe edemeyiz. Bununla birlikte O, bize söz verdiği gibi, daima yanımızdadır: Dünyanın sonuna kadar her gün yanınızda olacağım”. Gerçekten de O, Kilisesini beslemek, korumak ve yönlendirmek için, onda etkili bir şekilde mevcuttur. Çünkü O: “İlk ve Sondur, Diri Olandır”. Biz O’nu “yukarıda” yani “gökte”, “Baba’nın sağında” olduğu için göremiyoruz. Artık şahsiyeti bizim, O’nun eşliğinde yaşadığımız yeryüzünü, O’nun olduğu ve bizleri beklediği “gökyüzüyle”, ayrılmaz bir birlik içerisinde birleştirmektedir. Mademki O, gökleri doldurmaktadır, yaşam ve ebediyet için, O, bizim güvenli dayanak noktasıdır. Onsuz hiçbir şey yapamayız, ne O’nun yaşamı dışında bir şey düşünemeyiz ne de O’nu göz önünde tutmadan bir insanın veya tüm insanlığın tarihi için herhangi mantıklı bir şey söyleyemeyiz. Kim Onsuz bir şey yapıyorsa boşunadır, meyve vermeden yorulacaktır, tüm düşünceleri anlamsız kalacaktır. O, bizleri terk etmeden, gideceğimiz yere önceden gitmektedir, biz orada yargılanacağız. Yargımız da O’nun sözleri ve sevgisi temel alınarak yapılacaktır.

Bugün kutladığımız gizem Pentekost’ta tamamlanacaktır. Bize Kutsal Ruh’u yollamak için İsa göğe çıkmalıdır, bakışlarımıza saklanmalıdır. O, ayrılmıyor, sadece saklanıyor. Biz artık yalnızmışız gibi hareket etmeye başlamalıyız, ama düşüncelerimizin kaynağı ve eylemlerimizin varış noktası hep O, O’nun sevgisi olmalıdır. Bu içimizdeki değişiklik ani ve otomatik bir şekilde gerçekleşmiyor; bunu, güçlü ve bizi yenileyen eylemi ile Kutsal Ruh yapmalıdır. O, arzularımızı yenilemelidir, çünkü arzularımız genelde kendi egomuzdan çıkarlar ve kişimizi merkeze koyarlar. Tersine Kutsal Ruh arzularımızın merkezine Tanrı’nın Hükümdarlığını ve kralı Mesih İsa’yı koyar: bizleri Onun tanıkları kılar. Kutsal Ruh sayesinde İsa’ya iyi tanıklık etmeye dikkat ederiz ve Baba’nın sevgisine yer veririz. Ruh’un bizi bu kadar çok değiştirebilmesi için bizlerin İsa’yı göremememiz gerekiyor: eğer O’nu “görürsek” hala kendimizi, gözlerimizi, duyularımızı düşünürüz ve egomuz dünyamızın merkezi kalır.

İsa gidiyor ve böylece bizler de, kendimizi O’nun, dünyayı düşmanın elinden kurtarma eylemini devam ettirmeye çağırılmış hissediyoruz ve her insanın Babanın sevgisini tadabilmesi için çalışıyoruz. Bunun için Kutsal Ruh’u almaya hazırlanalım: nasıl? Dua ederek. Havariler de böyle yapmıştı. “Sürekli olarak Mabet’te Tanrı’yı övüyorlardı”. Önümüzdeki hafta Baba’dan Kutsal Ruh’u dilemek için çok dua edelim. Tanrı’nın bizleri Hükümdarlığı için kullanması için hazırlanalım. Biz biliyoruz ki, tek başımıza bir şey yapamayız, devamlı olarak Ona ihtiyacımız var, bunun için Ruhu kendimiz ve kardeşlerimiz için diliyoruz!

 

Home Page