22/08/2010 - Olağan Devre (21. Pazar Günü) - C  -

 

 

1.Okuma Yeş. 66,18-21   Mezmur 116    2.Okuma İbr. 12,5-7.11-13    İncil Lk. 13,22-30

 

“Peder, bana verdiklerinin de bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını ve benim yüceliğimi, bana verdiğin yüceliği görmelerini istiyorum. Çünkü dünyanın kuruluşundan önce sen beni sevdin”. İsa, Baba ile çok samimi. Bu sebepten Ondan bunu dilemekle kalmıyor, bunu Ondan güçlü bir şekilde istiyor. Tanrı’ya yöneltilen o “istiyorum” çok güçlüdür. İsa Zeytinlik dağında iken kederli olayların acı kupasını kendisinden uzaklaştırılmasını dilemedi, ama şimdi söylediklerinin kabul edilmesini istiyor. Şakirtlerini yanında istiyor: bunu onlara söylemiyor, çünkü onlar halen kibirli ve uyanık kalmaya kabiliyetli değiller, O’nun yanında kalamıyorlar. Ama bunu Baba’ya söylüyor, çünkü Onun için hiç bir şey imkânsız değildir; O, kaçan ve İsa’yı terk eden şakirtleri tekrar İsa’ya iade edebilir. “Bulunduğum yerde benimle birlikte olmalarını istiyorum”; İsa, nerede? Bu soruya birçok cevap verebiliriz: İsa Baba’nın yüreğinde, İsa insanlar tarafından ret edildiği için ıstırap çekmekte, İsa haçta, İsa zaman ve dünyanın ötesindeki yeni yaşamda, İsa milletleri yargılamak için tahtında! O, şakirtlerinin kendisiyle olmalarını istiyor: o halde bizler de Tanrı’nın bizi koyabileceği acı durumlarını ve yeni yaşam durumlarını kabullenmeye hazır olalım. Bu durumlarda İsa’nın yüceliğini görebileceğiz. İsa’nın yüceliği, bildiğimiz gibi, O’nun Baba ile yaşadığı sevgi tamlığıdır. Bizler de acı durumlarında büyük sevgi yaşayabiliriz, karşılıksız büyük bir sevgi! İmanla yaşadığımızda tamamen karşılıksız bir sevgi verebiliriz, karşılığında minnettarsızlık görsek de... Dünyaya İsa’nın Sözü ışığında baktığımızda, yani ruhani bir yargıyla seçim yaptığımızda, Rab’bin Yüceltilmesinin yeniliğini ve güzelliğini tadabiliriz. Bizim yüceliğini görmemiz sadece gözlerle bakmak değildir, yaşamımızla tecrübe etmektir; O’nun yaşadığı sevgi boyutunu yaşayarak, “içeriden” örüyoruz. Bu şekilde Tanrı’nın ebediyetini de tadacağız!

 

Peygamberler Mesih’i müjdeliyorlar. Bu onların İsrail halkındaki rolleridir. Allah’ın niyetine göre halk, Mesih’in doğup büyüyeceği ve sonra herkese kendini göstereceği, tüm insanlar için kutsama ve kurtuluş olacağı, ortam olma görevini üstlenmektedir. Yeşaya kitabının sonunda bu çok güzel vaat duyulmaktadır: “Her milletten ve her dilden” insanlar Tanrı’nın şanını – yani, O’nun herkese ulaşmak isteyen sevgisini - görmek için toplanacaklardır. Eğer İsrail halkı her insana kurtuluş getirme arzusunu ulaştırmakta iş birliği yapmaya hazır değilse, Tanrı başka ulaklar, mesaj getirenler seçmekte hür. Bunları paganlar arasından da seçebilir ve paganlardan bazılarını “kahinler ve levililer” olarak bile alabilir.

Yeşaya’nın bu sözleri bizleri İsa’nın uyarılarını dinlemeye hazırlamaktadırlar. Bazı kişiler O’nun halkına ait olmakla yetiniyorlardı, ama Allah’ın sözünü dinlemeye çalışmazlar, isteğine itaat etmezlerdi; onlar, O’nun Mesih olarak, O’nun ışığı ve sözcüsü olarak “yolladığını” bile kabullenmezlerdi. Bunun ne anlama geldiğini biz de biliyoruz, çünkü şöyle düşünmeye yatkınız; Ben Hıristiyan’ım, ebeveynlerim ve dedelerim çok sadıktı, ben de onlardan bir şeyler öğrendim ve kiliseye gittim; bu yeterlidir”. İsa bugün bize açıklıkla şunu söylemektedir, ebeveynlerimizin çok sadık olması veya bizim O’nun hakkında bir şeyler bilmemiz, mucizelerini duymuş olmamız, evimizde dini resimlerin veya haçların olması yeterli değildir.

Bu şeyler yolumuzu hükümdarlığına açması için sebep olmayacaklardır. Hatta O’na dua etsek de yaramayacaktır; O, bize şöyle diyecektir: “Kim olduğunuzu, nerden geldiğinizi bilmiyorum”. O bizi, ancak “dar kapıdan girmeye” çalışırsak, tanıyabilecek, yani O’nun yanından yürüyerek kendimizi, ihtiraslarımızı inkâr edersek ve kararlılıkla O’na ait olmaya karar verirsek! İsa, merakla O’na sorulan, kaç kişi kurtulacağı hakkındaki soruyu herkesi kendi sorumluluklarına bakması davetiyle cevap vermektedir. (Onun bana söylemek istediği şudur, Onun yanında değilsem, ne yaparsam yapayım, kurtulmayacağım). İsa bana da şunu söylemek istiyor; eğer ben O’nunla birlikte kalmazsam - her ne pahasına olursa olsun – kurtulmam. Ben şunu da biliyorum, İsa ile kalmak haçta olmama mal oluyor; kapı gerçekten dar! Çok düzeltmelere ihtiyacım var, Rab de bana onları eksik etmiyor. Düzeltmeler bize acı veriyorlar, ama kapıyı geçmemize yardım ediyorlar, çünkü geçmemizi engelleyen birçok bağı yok etmektedirler. Rab, bizim ebedi kurtuluşumuz için endişeli gerçek bir baba gibi, O’nun yardımını kabul etmemiz için her şeyi yapmaktadır. O, iyi ve kötü, her şeyi kullanmaktadır: bir arkadaşın sözünü, bir iflas, bir hastalık, bir haksızlık, bir acıyı... kaç kere bu tür şeyler kibirli insanların O’na dönmesini, alçakgönüllü olup Rab İsa’yı kabullenmelerini sağlamıştır! Daha sonra acı ve keder için de teşekkür edeceğiz, çünkü onların sayesinde İsa’nın üzerimize koyduğu bakışlarının huzurunu tatmış olacağız.

“Sana inananların yüreklerini ümit yolunda birleştiren yüce Allah, sana yalvarıyoruz. Bu geçici dünyada yüreklerimizin gerçek mutluluğa bağlı kalması için emirlerine seve seve uymamızı ve vaatlerinin gerçekleşmesini sabırla beklememizi sağla”.