14/03/04 - PASKALYA HAZIRLIK DEVRESİ - 3. PAZAR - C YILI

İlk okuma  Çıkış 3,1-15

Mezmur  103

İkinci okuma  1Kor. 10,1-6.10-12

İncil   Lk. 13,1-9

 

Bizim için, hayatımız için, Allah kimdir? Allah ile bizim aramızda hangi ilişki olabilir?

Bu günkü okumalar bu sorulara cevap vermektedirler. Vaftiz olunca, Allah'la başlanmış olan güçlü bağı derinleştirmemize teşvik eden bir cevaptır. Paskalyaya Hazırlık Döneminin, Vaftizde aldığımız kararları daha bilinçli bir şekilde yenilememize adanmış bir zaman olduğunu unutmayalım! O zaman Vaftizin meyvelerini de daha bilinçli bir şekilde tadacağız!

Allah Musa'ya kendini gösteriyor. Mısır'dan kaçtıktan sonra, Musa hayvanları otlatmak için çölde bulunmaktadır. Kaçmaya mecbur kalınca, kendi halkını, Firavunun köleliğinden ve kardeşlerinin arasındaki düşmanlıktan kurtarma projesini de bırakmak zorunda kalıyor. İnsanın, insan yararına tek başına hiçbir şey yapamayacağının bilincine varıyor. Musa hiçbir şeyi yapmamaya katlanıyor, fakat Allah işini oluruna bırakmıyor!

Haksızlıkların ve ezilenlerin inlemeleri, ne uzak, ne ilgisiz, ne de duyarsız olmayan Allah tarafından görülmektedirler. Allah Musa'nın arzusunu da görmüştür: Musa kendi gücüyle hiçbir şeyi yapamadı, fakat Allah onunla beraber olursa, tahmin edebileceğinden çok daha fazla şeyler yapabilirler!

Her şeyden önce karşılaşmak, tanışmak, bir ilişki kurmak gerekmektedir. İşte Allah kendini Musa'nın gözlerine, kulaklarına ve yüreğine tanıtıyor. Musa da, Allah onu tanımıyormuş gibi, kendini tanıtıyor!

Musa'nın gözleri yanan ve tükenmeyen ateşi görmektedirler. Kulakları ile ise, Allah'ın ismini ve düşüncelerini bildiren sesi duyar. Musa'nın yüreği de, atalarının arkadaşı ve koruyucusu olarak kendini tanıtan Allah'ı sevmeye başlıyor. Allah, "VAR OLAN"dır, eşlik eden ve dinleyendir, halkını kurtarmak için ona dikkat edendir.

Allah kendini tanıtırken, bir göreve çağırıyor. Artık Musa Allah'ın "duyguları"nı tanıyor, bu yüzden Allah'ın emirlerine amade olmaktan başka bir şey yapamamaktadır. Fakat yine de kendi güçsüzlüğünü iyice bildiğinden, bu işbirliğine girmekten kaçınıyor. Ancak Allah'ı bizi rahat bırakmasına ikna etmek, kolay bir şey değildir! O, gücümüzün sıfır olduğunu biliyor, aynı zamanda, içimizdeki O'nun mevcudiyetinin yenilmez bir güç olduğunu da bilmektedir. Bunun için bizi rahat bırakmasını rica ettiğimizde, bizi dinlemiyor.

Musa, Allah'ın adının gücüyle, Allah için ve O'nun halkı için çalışmalıdır: o artık sadece kendini düşünemez. Bizler de, Aziz Pavlus’un bugün söylediği gibi, "kötü şeyleri", yani Allah'ı unutarak, bencil bir hayatı, "ucuz" refahı arzu etmememiz gerekmektedir.

Çölde Musa'nın kılavuzunda özgürlüğe doğru yürüyen halk mırıldanıyordu, Allah'a güvenmiyordu: Sanki Allah onunla ilgilenmeyen biri, hatta onu mahvetmek isteyen biri imiş gibi! Defalarca Allah'ın özenini ve merhametini tecrübe etmesine rağmen, halk O'nun rehberliğine karşı isyan ediyordu. Allah'ın sevgisine güvenmeyenler, "ölüm meleği tarafından yok edilmektedirler". Kendimizi iyi sanmak yeterli değildir, çünkü iyiliğimiz yeteneksizdir: ancak ve ancak içimizdeki Allah'ın gücü bizi, sağlam olarak, ayakta tutmaktadır!

Yeruşalem'liler de bu mesajı öğrenmelidir. Onlar, Tapınağın meydanında Pilatus'un askerleri tarafından öldürülen Celileli'lerden, ve Siloha'daki kulenin üzerlerine yıkılmasıyla ölen on sekiz kişiden daha iyi olduklarını sanıyorlardı. Onlar, böyle bir ölümü, bir ceza olarak, görüyorlar; bu şekilde ölenlerin, kuşkusuz büyük günahkarlar olduklarını sanmaktadırlar. Mesih İsa ise, bunu öğretiyor: "Hiç kimseden kendini daha iyi zannetme! Eğer henüz ölmediysen, Allah'ın sabrına minnettar ol: O, günahlarına rağmen, tövbe etmen için sana hala fırsat veriyor. Senin günahın çok büyüktür. Sen herkesten daha çok günahkarsın, çünkü sen Mesih'i görüyorsun, fakat buna rağmen O'na inanmıyorsun; sen Allah'ın Oğlu'nu görüyorsun, ama Sözünü dinlemiyorsun; Rabbi görüp duyuyorsun, ama O'na hizmet etmiyorsun".

Mesih İsa olmazsa, Allah'ın sabrı bitmiş olacaktı! İsa, Vaftizci Yahya’nın söylediği gibi, "ağaçların kökünden, baltayı" uzaklaştırmak için geldi. İsa,  Peder'den bize bir fırsat daha, bir lütuf yılı daha vermesi için durmadan rica etmektedir. İsa, Göklerin Hükümdarlığında ürün verebilelim diye gerekeni bize sağlamak için, kendi kanını dökmeye hazırdır. İsa, O'nun Mistik Vücudunda, Azizlerin ve Şehitlerin sunuşlarında, kendi kanını dökmeye devam etmektedir. O'nun Kanı "incir ağacı"nın meyve vermesini sağlayan gübredir! O tatlı meyve ise, Allah'ın isteğinin tanınması ve yerine getirilmesidir.

O günlerde İsa, ağaç olan İsrail Halkını düşünüyordu, ama bugün aynen bize ve bizim için aynı benzetmeyi anlatmaktadır! Mesih İsa, bizi tüketmeyip yakan sevgi ateşidir; bütün insanların O'nun sevgisini tanımaları için, kutsal özgürlükte ve sevinçte O'na hizmet etmeleri için, bize, O'nun adını tanıtmaya çağıran sestir!