25/12/06 – NOEL’E HAZIRLIK DEVRESİ 4.Pazar- C

İlk okuma            Mik. 5, 1-4                                          Mezmur           79

İkinci Okuma                        İbr. 10, 5-10                        İncil                         Luk. 1, 39-48

 

Eski zamanlarda da Hıristiyanların azizleşmesi için yol önerenler oldu. Horev Dağında yaşamış olan Yuhanna adındaki bir keşişin eseri meşhurdur. O, “Cennete çıkan merdiven” adlı eseri yazdı ve Hıristiyan yaşamını, dik ve uzun bir merdivenin basamaklarından çıkmak gibi tasvir etti. Bunun için o ‘Climaco’ çağırıldı: latince dilinde ‘Clımaco’ ‘merdiven’ demektir. Ben böyle bir şeyi düşünemem bile, çünkü hem o merdivende ilerlemiş olmak gerekir ve ben öyle değilim, hem de sizler, her çeşit kutsallığın örneği ve kaynağı olan Mesih İsa’nın sevgisinde ilerlemiş durumdasınız! Ancak mükemmel olmayan bir şeyin de faydalı olabileceğini düşünüyorum, bunun için size bu konuda bazı şeyler söylemek istiyorum. Durumumuzun ne olduğunu anlamakla işe başlayalım.

Bizler insanız, Âdem’in mirasçılarıyız. Allah ile kendi arasına biraz düşünce, şüphe bile koymuş olan Adem’in. O, Allah’ın kendi hürriyetini kıskandığını zannederek, Baba gibi sevgisinden şüphe ederek, kendisine yaklaştırmak istemediğinden şüphe ederek öğretilerini görmezlikten geldi. Kaç kere bizler de bu aynı şüphelere kapılıp Allah’ın planlarına kendimizi emanet etmiyoruz. Hatta, bazen Allah’a karşı  yargılarda da bulunmamıza sebep oluyorlar: “Allah niçin şunu yapmıyor, niçin buna izin veriyor, yapmaması gerekirdi, bir Allah olsaydı bunlar olmazdı…” gibi. Bu düşünceler ve şüpheler kalbimizi O’ndan uzak tutuyor ve aklımız da artık Baba’nın Sözünü ve hikmetini aramıyor. Belki hala “Göklerdeki Pederimiz…” diyebiliyoruz, ama söylediğimiz sözlere önem vermiyoruz, o zaman onlar yüreğimizi değiştiremiyor. Vaftizden beri armağan olarak aldığımız kutsallık, bu düşüncelerimiz yüzünden engelleniyor.

“Doğurması gereken doğuracaktır!” Bu Allah’ın evlatlarının gerçek hürriyet anıdır. Çünkü doğacak olan “başkalarının gücünden” acı çeken halkı kurtaracaktır! Bugün dikkatimize doğuracak olan kadına çevirelim. Doğurmasını hevesle bekliyoruz, çünkü gerçek hürriyeti ümit ediyoruz. Başkalarının gücü, insani bir güç değil, daha çok günahın gücüdür ve bu, her insana, tüm insanlığa acı çektirmeye devam etmektedir. Peygamber bir anne müjdeliyor… biz bugün bu annenin tepeleri aşarak başka bir anne ile buluşmaya gidişini görüyoruz. İkisi de beklenmedik şekilde anne oldular, Allah’ın eli ve lütfü ile ansızın karşılaştılar. İkisi de sevgiyi kabul ettiler ve şimdi onlar sevmeyi öğreniyorlar, kendilerini sunmayı öğreniyorlar, çünkü içlerinde taşıdıkları yaşam yukarıdan gelen bir armağandır. Peygamberlikler gerçekleşiyor. Halkın yüzyıllarca süren bekleyişi şimdi bu iki annenin sessizliğinde ve sırrında gerçekleşiyor. Elizabet Meryem’i kabul ederken, Yahya da İsa’yı kabul ediyor! Elizabet’in Meryem’e söylediği sözler karnındaki çocuğun kim olduğunu belirtmekte. Bu çocuğun şimdiden büyük, ilahi bir ismi var. Yaşlı annenin çocuğunun sevinçten hoplamasını sağlayan sevinç bu ismin anlamını açıklamaktadır: Kurtaran Allah! Allah sözünü tutuyor, Allah burada ve eylemlerine devam etmekte!

Meryem, yeni durumunun yarattığı korkuları artık bırakabilir, tüm dünyanın tatmak üzere olduğu sevinci paylaşabilir. Elizabet, Meryem’i suçlamıyor, eleştirmiyor, yargılamıyor, tersine onu anlamakla kalmıyor, onu överek kutsanmış ilan ediyor. Kurtarıcının annesi Meryem, gerçekten de Allah tarafından kutsanmıştır! Tüm varlığıyla lütuf doludur! O, sevincini belirtiyor. O sevinç ki, Allah’ın iyiliğine hayretle bakarak, büyüyor ve dünyanın durumundan dolayı onun da bu dünyada çekmesi gerektiği acılar önünde azalmıyor.

Meryem’in sevincini belirttiği ilahi yüzyıllar boyunca Hıristiyanlar tarafından kabul edilip tekrar edildi. İmanlılar, bu ilahi ile, her sevgi eyleminin mükafatı olan ve gün boyunca faydalandıkları gerçek güneş olan Peder’e şükrediyorlar. Onlar da her gün zenginlerin ve güçlülerin kibirliğinden ve sertliğinden acı çekiyorlar ve her gün fakirlerin ve acı çekenlerin, temiz kalplilerin ve merhametlilerin mutluluklarını paylaşıyorlar.

Meryem, Oğlunu ve Kurtarıcımızı beklerken tüm Kilise için dua öğretmeni oldu. Gerçekten O dua ve sevgi öğretmenidir. Dua yüreği cömertliğe açar, yaşanmış sevgi de duayı gerçek ve somut kılar. Meryem’in duası kendisini sunan Allah’ın Oğlunun isteğini benimsediğinde başladı. Allah’ın Oğlu İsa, dünyaya gelirken şöyle dedi: “Allah’ım, işte, isteklerini yerine getirmek için geliyorum”. Meryem de yüksek sesle: “Ben Rabbin kuluyum. Her şey, dediğin gibi olsun!” dedi. Biz de bugün tüm Kiliseyle bu sözleri tekrar edelim ki sevinç dolu olanları da söyleyebilelim: “"Canım, Rabbi yüceltir, ruhum, Kurtarıcım Allah sayesinde sevinçle coşar!".