10/03/2002
- Paskalya
Hazırlık Devresi - 4. Pazar - A Yılı
Birinci okuma: 1.Samuel
16,1-13
Mezmur 22
İkinci
okuma: Efes. 5,8-14
İncil: Yh.
9,1-38
Birinci okuma İsrail'in Kralı olmak için seçilmiş olan
genci arayan Peygamber Samuel'i anlatmaktadır. Samuel, peygamber olmasına
rağmen, iyi görmez, Rab tarafından seçilmiş olanın kim
olduğunu anlamaz, çok defa yanılır. Çünkü insan dışsal,
maddi ve yüzeysel görünüşlere bakar. Rab ise, insan gözleri tarafından
görülemeyen yüreğe bakar. "Rab insanın gördüğü gibi
görmez: insan yüze bakar, ama Rab yüreğe bakar"!
Bu öğreti bugünkü İncil'de daha da anlaşılıyor.
Okuduğumuz olay sadece bir mucizeyi değil, bir insanın imana doğru
yürüyüşünü anlatmaktadır. Bir insanın nasıl imana vardığını,
imana vardıktan sonra İsa'yı izleyebilmek için nasıl başkalarının
koşullanmalarından, akrabaların ve yetkili kişilerin
otoritesinden kurtulduğunu anlatır.
Her zaman başkalara muhtaç olan, gerçeğe kendi gözleriyle
bakma yeteneğinden mahrum olan, doğuştan başkalarına bağlılık
durumunda yaşayan bu fakir insan İsa'yla karşılaşınca
hemen özgür olur. Gerçekten de İsa kurtarıcıdır, insanların
kurtarıcısıdır, haysiyet ve gerçek özgürlük veren Odur.
Okuduğumuz olaydaki en büyük mucize kör adamın gözlerinin açılması
değil, bunun belirttiği anlamdır! Yani en büyük mucize İsa'ya
iman etmekten gelen ve O'nun isminde vaftiz olmakla gelen yaşam yeniliğidir!
Bu günkü İncil'i bu bakış açısından okursak,
hakikatten neşe içinde olabiliriz! Hem Hıristiyan imanına yeni
katılmış olanların yürüyüşünü, hem de, kendi aile
geleneğinden Hıristiyan olanların imanlarını olgunlaştırarak,
Rab İsa'ya canlı ve kişisel bir imanla varan Hıristiyanların
yürüyüşünü görebiliriz.
İsa'nın çağdaşları tarafından körlük,
ailenin veya kişisel suçun sonucu olarak, görülüyordu. Bu mantık
onları, görmeyen insana karşı ilgisiz ve yardım etmeye
yeteneksiz kılıyordu.
Günümüzde de Hıristiyanlar, kendisini ateist olarak beyan
edenlere veya Peder'in şefkatliğini
tatma yeteneksizliğinde olan ve karanlıkta tutan aldatıcı
inançlarına ait olanlara, İncil'i ilan etmekten kaçınıyorlar.
Fakat İsa dikkatlidir! O iyileştirmek ve aydınlatmak için yaraya
ve ışıksız gözlere dokunur.
Bugünkü İncil'deki kör adam İsa'nın emrine itaat edip
gerçekten Siloha havuzuna yıkanmak için gider. Putperestlikten İbrahim'in
imanına, yani Yahudiliğe geçen insanlar, geçişi gerçekleştirmek
için o havuzda yıkanırlardı. Bu kör adam buna ihtiyacı
olmadığını söyleyebilirdi, ama söyleneni yaptı. Bu
itaat eyleminden tamamen değişmiş dönüyor! Artık ne başkalarının
ona yol göstermesine, ne de sadakaya ihtiyacı
var artık!
Vaftizi almaya karar veren insan, ciddi bir şekilde yaşamaya
karar veren kişidir ve yeni bir hayata başlar. Şu ana kadar zaman
kaybettiğini hisseder çünkü sadece şimdi gerçek bir özgürlüğü,
Tanrı'nın oğlu olarak dünyada olmanın neşesini buldu!
Okuduğumuz olaydaki kör adam mucizesinde olduğu gibi, yalnız
o (kendisi) mutludur, başkaları ise şüphelenip, bu değişimi,
bu yeniliği kabul etmezler. Aynen günümüzde de bazı kişiler bu
yeni hayatı veren İsa'yı kabul etmezler! Şifa veren, başkalarını
bağlılık durumundan kurtaran, zavallı ve değersiz
insana saygınlık veren İsa mahkûm edilir. Hem iyileşmiş
kör adam, hem de kör gözleri açan İsa günahkâr olarak görülür! Gerçekten
insanlar iyi görmez, kör olurlar. Öyle ki üzüntü ile İsa, "'Görüyoruz'
dediğiniz için günahınız duruyor" demeye mecbur kalır.
Gerçek körler, günahkârlardır; çünkü gurur yüzünden, İsa'nın
sunduğu tanrısal ışığı ve imanın gerçeğini
ve güzelliğini kabul etmek istemiyorlardır!
İsa tarafından tamamen insan kılınan kişi
denenir: fikirlerini belli etmelidir, o zaman da arkadaşlarını
kaybeder, insanlardan ve akrabalarından bile, hoş görülmez: acı,
alay, zulüm ve dışlama ile karşılaşır! Fakat
İsa'nın yüzünü tanıdığından ve O'nun sesine
itaat ettiği için başkalarının yargılarından
korkmaz. Tersine o, dünyayı yargılayabilenler arasında bulunur
çünkü o, gerçek hayatın nerede olduğunu bilir. Başkaları
ise bunu daha bilmez. Onlar da kendi körlüklerini anlamaları, kurtuluşa
ihtiyaçları olduğunu tecrübe etmelidirler. Ancak o zaman alçak gönüllü
olup, Kurtarıcıyı arzulayacaklar ve kabul edeceklerdir!
Efeslilere mektupta Aziz Pavlus İsa'ya iman edenlere, İsa'yı
tanımadan önce "karanlıklarda" olduklarını
unutmadan, alçak gönüllü, itaatli ve "ışık çocukları
gibi" yaşamalarını tavsiye eder. Onlara, aldıkları
ve uğruna acı çektikleri iman armağanını küçümsememelerini
söylüyor, yoksa tekrar kör olabilirler! Daha sonra da buna belki çare
olmayacak!
Bu Paskalya Hazırlık Devresi İsa'ya daha derin bir şekilde
inanmaya ve daha tutarlılıkla yaşamaya başlamak için uygun
bir fırsattır. Haydi! Başlayalım!