04/08/2002  OLAĞAN DEVRESİ  -  18. PAZAR  -  A YILI

Birinci okuma   İşaya 55,1-3        Mezmur  145 (144)

İkinci okuma    Rom. 8,35.37-39  İncil        Mt. 14,13-21

 

"Açarsın elini Rabbim ve doyurursun tüm canlılarını". Bu günkü mezmur ile böyle dua ediyoruz: Allah'ı bütün yaratıklarına karşı olan sabırlı dikkati ve şefkati için övelim!

Allah'ın sevgisi tamdır. Bu yüzden mutlaka insanın her ihtiyacına dikkat eder. Yiyecek ve içecek ihtiyaçlarımızı da düşünür. Buna kimse şüphe duymaz, yeter ki İsa'nın Celile tepelerinde kalabalıkla karşılaşıp, ona nasıl acıdığına baksın: O, kalabalığın açlığını düşündü.

İsa'yı yürüyerek izleyen kalabalık, karnını doyuracak bir şeyin olmamasına rağmen, ıssız yerlerde de O'nunla birlikte kalıyordu. O insanlar için İsa, tok karından daha önemliydi. Şakirtler ise tasalanıp, Rabbe endişelerini söylediler. İsa da duyarsız kalmadı, tersine! Ancak kalabalığı salıvermeyi de hiç düşünmedi. O da, O'nunla beraber kalmanın, midenin dolu olmasından daha tatminkâr olduğundan emindi.

İsa'nın bu sorun için çözümü şaşırtıcı oldu: "Onlara siz yiyecek verin". Beş bin erkek, artı kadın ve çocuklar vardı! "Beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok!"

İsa var olandan daha çok şey istemiyor. Ellerinde bulunan şey için Peder'e şükrediyor, o birazcığı takdis edip, dağıtıyor. O, Allah ile oğul gibi, insanlarla kardeş gibi davranıyor. Sonuç olarak o beş ekmek herkese yetti.

Böylece İsa bize nasıl yaşamamız gerektiğini gösteriyor ve öğretiyor: Allah'la oğul gibi, başkalarıyla kardeş gibi davranmalıyız. Bu şekilde hem maddi ihtiyaçlar çözülür, hem ruhsal olanlar yok olurlar. Oğul ve kardeş gibi yaşayanlar, birçok sorunu çözer!

Açlık ve mutsuzluk sorunları, oğul ve kardeş olduğumuzu unuttuğumuzda, başlıyorlar ve büyüyorlar. O zaman da yüzler kederli, yürekler boş olur, ve ruhlar umutsuzluğa kapılmaya başlarlar. O zaman ekmek de sadece birkaç elde birikir; ve bu eller açgözlü olur, hep para dilerler ve fakirler açlıktan ölebilecek kadar daha fakir olurlar.

Dünyanın devletleri bir sene boyunca silahlar için para harcamasalar, yeryüzündeki açlık problemini çözmek için gereken paraları olabilirdi. "Hıristiyan" Avrupa'daki erkek ve kadınlar güzellik kremleri için, sigara için, içki için harcanan parayı bağışlasalar, fakirlere acı veren birçok sorun yok olabilirdi.

İsa kardeşliğe yol açıyor! O beş bin kişiyi beş ekmekle doyurarak, ilk bakışta imkansız olanın imkansız olmadığını göstermektedir. Çünkü kardeşlik eylemlerimizi kullanan Peder'in sevgisinin gücü de vardır! Ayrıca İsa o eylem aracılığıyla kendisini Peder'in Elçisi olarak, Allah'ın otoritesinin sahibi olarak tanıtmaktadır: bu yüzden O'na inanabiliriz, hatta O'na tamamıyla güvenmeliyiz!

Bunu anlamamıza peygamber İşaya yardım etmektedir: "Bana kulak verin ve yanıma gelin. Sözlerimi dinleyip hayata kavuşun". Neler dinliyorsunuz? "Neden ekmek olmayan şey için para harcıyorsunuz?". Çok faydasız şeyler için yoruluyorsunuz! Bana gelirseniz, her şeyi bedava bulabilirsiniz: "Gelin, şarap ve süt alın. Parasız ve bedelsiz alın"! Rabbin yanında sevinç (şarap) ve yürek tokluğu (süt) vardır!

Rabbi tanıyan Hıristiyan, artık O'ndan uzaklaşmak istemez. Barış, sevinç, karşılıklı paylaşma yollarında bizi götüren O'dur! Günah işleyerek yarattığımız sorunları, hepimizin yüzeyselliğinden gelen sorunları atlatmak için yolu gösteren O'dur! O'ndan artık ayrılamayalım! Eğer biz bunu arzulamıyorsak, hiçbir şey bizleri O'ndan ayıramaz! Aziz Pavlus bunu kesinlikle vurgular. O çok tecrübeliydi; yorgunluk, zulüm, esaret, tehlike ve fakirlik onu korkutamadılar, Rab İsa'yı sevmesini vazgeçiremediler! Aksine kendisine ayakta tutan şeyin İsa'nın ona karşı beslediği sevginin olduğunu hissediyordu! "Gerçekten, eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne... bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Allah'ın sevgisinden ayırabilir".

 

Rab İsa, sana bağlı kalmak istiyorum. Sen beni Peder'in oğlu ve insanların kardeşi kılacaksın. O zaman hayatım uluslara gereken anlaşma ve adalet için küçük bir yardım olacaktır!