01/09/2002
- OLAĞAN
DEVRE -
22. PAZAR -
A YILI
Birinci okuma
Yeremya 20,7-9
Mezmur 63 (62)
İkinci okuma
Rom. 12,1-2
İncil
Mt. 16,21-27
Geçen pazar günü Petrus'un verdiği güzel
cevap, aklının Peder'in lütfü tarafından aydınlanmış
olduğunun belirtisi olduğu için İsa'yla sevindik! Bugün Havari'nin
kullandığı terimleri açıklayan Rabbi dinliyoruz: "Var
olan Allah'ın Oğlu Mesih" olmak ne demektir?
Petrus, Kendi ağzı ile söylediği sözleri
tam anlayamadı; buna rağmen henüz aldığı övgüden
yetki alarak, acıları reddetmeyi ve ölümü kendisi için öngören
İsa'yı azarlama vazifesinde hissediyor! Ama İsa insanların
ve zihniyetlerini hoşuna gitmek için konuşmayan gerçek
peygamberlerin sözlerinden emindir! Bu yüzden O, "Mesih" ve "Allah'ın
Oğlu" terimlerinin yaygın anlayışını değiştirmekten
ve bunu engellemekten korkmuyor. "Allah'ın Oğlu", güçlü
ve diktatör olan bir Allah'ın değil, ama İbrahim gibi kendi
biricik oğlunu sunmaya hazır, merhametli ve iyi olan bir Peder'in oğludur!
Bunun için İsa açıkça Yeruşalem'e doğru kendi yolculuğunu,
orada onu bekleyen ıstırapları ve ölümü bildiriyor, aynen de
üçüncü günkü dirilişten söz ediyor. Bütün bu olaylar Peder'in isteğine
uygundur. Bu sevgi isteği, bu sevgi projesi Kutsal Yazılar'da ilan
edildi; herkes için, hem günahkarlar hem de 'doğru' denilen insanlar için
kurtuluş arzusudur. İsa Peder'e güvenir; Peder'in aldatmadığını,
ve insan aklının Peder'in sevgisinin katettiği yollarını
anlaması zor olmasına rağmen, O'nun sevmeye devam ettiğini
sevdiğini bilir.
Petrus, İsa tarafından tasvip edildiğinden
kendini emin hissederek, Hocası İsa'yı düzeltmek istiyor!
Petrus'un itirazı, insan hayatını ve
Allah'ın bereketini refaha doğru, şeref koltuklarına, üstünlük
ve prestij yerlerine doğru bir yarışma veya bir yürüyüş
olarak saymaktan geliyor. Petrus da herkesin düşlediği şeyleri düşler.
O bu tür ümitlerle İsa'yı izliyordu ve Mesih'i dünyanın
zenginlerinden ve "büyükler"'inden şerefi ve yetkiyi alan biri
olarak görüyordu.
Rab kararlılıkla, güçle, açıkça
konuşmaktan çekinmeden karşılık veriyor. Petrus'un düşünceleri,
Allah'ın değil, herkesin düşüncesidir. O şakirt, tanrısal
hikmetin yeniliğini dinleyip öğrenmek değil, insancıl
hayallerin peşinde koşmak istiyor. Dolayısıyla zihniyetini,
düşüncelerini ve arzularını değiştirmelidir. Kendi içinde
olan ve şimdi gösterdiği düşünceler, Allah'a itaat etmememiz için,
bizi isyankar kılmak için, Peder'le içimizdeki benzerliği yok etmek
için, kendini sunabilen O'nun sevgisini kabul etmemizi engellemek için, Şeytan
tarafından kullanılan düşüncelerdir. Bu düşünceler
İsa'dan çok uzak kalmalıdır: kendi hayatını "kurtarmayı"
ve "korumayı" düşünse, hiç kimseyi kurtaramazdı!
Bu durumda artık öğrencileri
bilgilendirmek şarttır. İsa'yla kalmak, O'nu izlemek, O'nun olmak
isteyen, O'ndan ne maddi konuda ne de sosyal mevki için kendi çıkarını
aramamalı. İsa'nın Hükümdarlığı bu dünyaya ait
değildir! İsa'yı izleyen, ebedi hayatından, yeni dünyanın
geleceğinden gözünü ayırmamalıdır, bu yüzden herkesten
reddedilmiş ve küçümsemiş İsa Golgota'ya çıktığında
bile O'nunla birlikte kalmalıdır. Şakirt de haçı taşıyacak:
alay edilecek, arkadaşları tarafından terk edilecek, haksızlığı,
alçaltmayı, hakareti, şiddeti çekecektir. Bu durumlar ilahi Öğretmenine
tanıklık etmek için, değerli fırsatlar olacaklar. Bu
zamanlarda kendi hayatı Allah'ın Hükümdarlığına
faydalı olacak, bazılarına Peder'in sevgisinin ve İsa'nın
Ruh'unun güzelliğini farkına varmasına yardım edecektir.
Senin
sevgin, yaşamından daha faydalıdır": mezmurun bu sözleri gerçekten doğrudur! Hayatımız içimizde
taşıdığımız Allah'ın lütfundan dolayı
değerlidir. Bunu kaybetmektense, hayatı kaybetmek daha iyidir!
Aziz Pavlus Romalılara yazarken, İsa'nın
aynı öğretişini hatırlatıp, bedenlerimizi kurban
olarak sunmamızı teşvik ediyor. Yani sık sık Allah'ı
unutan, O'na isyan eden dünyadan ve maddi şeylerden somut olarak ayrılmak
için bir şeyi yapmamıza teşvik ediyor. Aklımızı,
insanların hoşuna gitmek için değil, Peder'e itaat etmek için
kullanalım diye, zenginliklerden ve yetkiden engellenmiş olmayalım
diye, düşüncelerimizi değiştirmemize teşvik
etmektedir.
Peygamber Yeremya'nın örneği, kendi sesi
aracılığıyla Rabbin eseri ile işbirliği yapmak için
benliğinden ve yetkili insanlardan arınarak özgürlük örneği
olmaktır! O, Allah'ın düşüncelerini zorla benimsedi. Fakat
onları kabul ettikten sonra, kendi içinde "bir ateş yanar
gibi" oldu ve herkesin kurtuluşu için büyük bir arzu kaldı.
Biz de bu ateşin bizi alevlendirmesine izin verelim! Bu ateş bizim içimizde
de yansın!