08/09/2002
OLAĞAN
DEVRE -
23. PAZAR -
A YILI
Birinci okuma Hezekiel
33,7-9
Mezmur 95 (94)
İkinci okuma Rom.
13,8-10
İncil
Mt. 18,15-20
Hıristiyan kardeşlerimiz benim gibi güçsüz ve zayıf
insanlardır. Rabbi izlemekte ve Allah'ın oğulları olarak yaşamakta
yardım edilmeye, aydınlanmaya, cesaretlendirilmeye ve desteklenmeye
ihtiyaçları vardır! Benim günde yedi kere günah işlediğim
gibi, onlar da bazen Allah'a itaatsizlik edip, yalancı yollarda yürüyorlar
ve bu yollarda aldatmaktan başka aldatılıyorlar. Rabbin Sözü bu
durumları bizi iyice düşündürüp, bize katetmemiz gereken yolu göstermektedir.
İlk önce Peygamber Hezekieli dinleyelim: "Seni İsrail
evinin bekçisi olarak atadım". Allah'a sadık olan ve O'nu
dinleyebilen, kardeşlerine tanrısal hikmetini ve aldığı
ışığı iletmelidir. O dinledi ve dinleyemeyene yardım
olmak görevidir. Bunu yapmazsa, kardeşinin günahının
sorumlusudur.
Yanlış yolları seçen kardeşimi görünce, onu ne yargılama,
ne suçlama, ne de onu küçümseyerek yada ilgilenmeyerek cezalandırma görevim
vardır. İlk vazifem onu sevmektir! Onu, doğru yolu gösteren işaret
levhasını görmesine yardım ederek seviyorum! Yürüdüğü
ve başkalarını sürüklediği yolun hatalı olduğuna
ikna ederek onu seviyorum! Kardeşlerle birlikte Peder'e götüren yola
girmesi için her şeyi yaparak onu seviyorum!
Bütün insanların iyi olduklarını, başkalarının
bütün seçimlerinin kabul edilecek olduklarını veya hatta herkesle
hemfikir olmam gerektiğini, başkalarının bütün yaptıklarının
iyi olduğunu düşünmekle boş umutlara kapılmamalıyım!
Tek insanlar tarafından işlenmiş hatalar vardır, topluluk, tüm
bir halk, bir kültür, hatta bir din tarafından izlenmiş hatalar vardır!
Ben peygamber gibi yapmalıyım: bekçi olmalıyım, dikkat
etmeliyim, yaşayan Allah'ın Sözünü dinlemeliyim!
Bugünkü İncil'in kısa metininde İsa şakirtlerini ayırt
etmek için, kardeşlerinin hatalarının ve günahlarının
farkına varmak için yetenekli olarak sayar. Bu yüzden bu durumlar için
belirli öğütleri verir. Kardeşinin günahının farkına
varan, onu düzelterek onu sevmelidir. Fakat bunu, skandal yaratmamak için ve günah
işleyen kardeşin şerefini lekelemekten kaçınmak için, onun
hatasını yaymadan, yapmalıdır.
Kardeşini düzeltmeye çalışan, çabuk caymamalıdır. Nitekim kardeş kendi durumunda inatçı olup, düzeltmeyi
kabul etmeyebilir. Öyle ise bekçiye başka kardeşler de yardım
etsinler: belki başka bir kişi daha iyi ve inandırıcı sözler
kullanabilir, daha uygun bir şekilde konuşabilir, daha inandırıcı
olabilir. Eğer kardeş gerçekten
inatçı ise, "durumu cemaate bildir". Bütün cemaat, suçlu
insanın hatasının ağırlığını
anlaması için, onu dışarda bırakarak cezalandıracak
kadar düzeltmekle uğraşmalıdır!
Cemaat, Ruh'un yardımından yararlanır, bu yüzden kendi
eylemi gökte de "kaydedilir"!
Allah kendi Oğlu'nun şakirtlerine, kararlarını kabul
edecek kadar, çok önem vermektedir. Allahın onlara beslediği güven
o kadar büyük ki, dileklerini dinler; yeter ki şakirtlerin birliğinin
meyveleri olsunlar ve onların karşılıklı sevgisinden
gelsinler.
İsa da Peder'in bu güvenini, nerede iki ya da üç kişi O'nun
adınla toplanırsa O da orada onların arasında
olmayı söz vererek, vurgulamaktadır!
Bu vaadi değerlendirmeliyiz! Eğer iki ya da üç kişi O'nun
adında toplandığı yerde bizzat Rab orada bulunup, etkinliğini
gösteriyorsa, mümkün olduğu kadar çok bu birliği aramalıyız
ki İsa'ya gelebilecek bir '"yer"' hediye edelim!
Kardeşlerimize olan sevgimiz, onların uğruna sadece kendimizi
sunmakla kalmayarak, aynı zamanda da onlara yardım etmek için (yargılamak
için değil!), onların yaptıklarına dikkat ettiğimizde
gerçekleşmiş olur. Sevme ödevimizi tamamen yerine getirdiğimizi
asla düşünemeyiz; Aziz Pavlus "birbirinizi sevmekten başka,
herhangi bir konuda borçlu olmayın" diye yazmıştır.
Ve bu borcumuz daima var, hiç bir zaman tamamen ödenmiş olamaz! Bu sevgi,
Kutsal Yasa'nın gerçek uygulamasıdır, kısacası, Kutsal
Kitaplar'da bahsi geçen ve ilan edilen Allah'ın sevgisinin gerçekleşmesidir.
Bunu tam olarak sadece İsa gerçekleştirdi; biz O'nu izliyoruz, O'nu
taklit ediyoruz, bize armağan ettiği ışığıyla,
gücüyle ve lütfüyle!