31.07.05 -  OLAĞAN DEVRE 18. Pazar Günü – A

 

İlk Okuma              İşaya 55,1-3                   Mezmur     144/145

İkinci Okuma              Romalılara 8,35.37-39             İncil                    Matta 14,13-21

 

Mesih’in Bedeni sunak masasında iken, İsa ile birlikte Peder’e, Kilisenin vaftiz olduğumuzda bize şahsen teslim ettiği ve İsa’nın Havarilere öğrettiği cesur sözlerle hitap ederiz. Bu sözler niçin cesaret isterler? Bir an için putperest, Musevi veya Müslüman olduğunuzu düşünün. Bunlardan hiç biri Allah’ına bu sözlerle hitap etmeyi hayal bile edemez, bu sözler ona göre kibirlilik, kendini beğenmişlik veya hakaret gibi gözükebilir. Göklerdeki Pederimiz... Bu duayı size açıklamaya başlamayacağım, çünkü bu çok uzun sürer. Sadece şunu söyleyeyim, ilk bölümünde bize yaşamı veren ve bunun için ona “Peder” diye hitap ettiğimiz Allah’ın arzularını ve isteklerini yerine getirmek için hazır olduğumuzu söylüyoruz. Sanki şunu söylüyoruz: evlatlarınla toplanarak adını yüceltmek istiyorum, hükümdarlığını gerçekleştirmek istiyorum, ve acı çekmem gerekse de İsa ile birlikte arzularını yapmaya hazırım. İkinci bölümde ise kendimizi dilenci yapıyoruz: her birimiz için ve tüm Kilise için maddi ve özellikle manevi ekmeği dileniyoruz. Kiliseyi besleyen ve birlik içersinde koruyan ekmeği ve Efkaristiya aracılığıyla aldığımız Kutsal Ruh’u istiyoruz. Bu ekmek Kiliseyi her gün besler, kuvvetlendirir. Af diliyoruz ve af ediyoruz, böylece Peder’in sevgisi tüm Mesih’in bedenine yayılır. Kuvvetlendirilmeyi istiyoruz, çünkü denemeler çoktur ve günah işleyerek ona uyduğumuz için bedenimizde hak iddia eden Kötülükten kurtulmak istiyoruz.   

Bugün dinlediğimiz sözler Peder’e yönelttiğimiz duayı daha da iyi anlamamıza yol açar. İsa’yı arayan kalabalık gerçekten de birçok kötülüğünden Rab ve Havariler sayesinde kurtulur. İsa ona doğru gelenlerin, hastalıktan veya ruhani sorunlardan acı çektiklerini biliyor. Onları hastalıklardan iyileştiriyor ve öğretisini ile eğitiyor. Son olarak da açlıklarını gideriyor ve paranın köleliğinden kurtarıyor. Beş ekmek ile iki balıkları olan havarilere, “onları doyurun” diyor. Ve o ekmekler O’nun merhametli ellerinde herkes için yeterli oluyor. Paylaşmak, her problemin çaresidir. Tarih boyunca bunu anlamış olanlar, bunu yapmışlardır. Hıristiyanlık tarihi boyunca elindeki azı da dağıtarak dayanışma zincirleri başlatan ve binlerce kişinin acılarını azaltan kişilerin örnekleriyle doludur. Ancak biz bu kişileri cennetteki azizler olarak düşünürüz ve onların da bizim gibi olduklarını ve dünyamızda yaşadıklarını unuturuz.  Örneğin Kalkütta’lı  Madre Tereza’yı, ondan evvel aziz Yuhanna Bosko’yu, Aziz Don Oryone’yi ve birçok başka kişiyi hatırlayabiliriz.

O ekmekler İsa’nın “çocuklar ve kadınları saymadan beş bin erkeği” sadece doyurmaya yaramamış, aynı zamanda Efkaristiya’yı, ellerinden çıkıp Havarilere geçen ve kalabalığı doyuran gerçek ekmek olarak göstermeye yaramıştır. İsa’nın ekmeklerle yaptığı hareketleri her Efkaristiya da tekrar ediyoruz. Ekmeği alarak, gözlerini göğe çevirdi, şükran duasını okudu, sonra böldü ve havarilere verdi, Havariler de kalabalığa dağıttı.  Efkaristiya Allah’ın aç, hasta, yaşamı ve birliği arzulayan kalabalığa armağanıdır. Efkaristiya kardeşlerle bir birlik anı olarak kutlandığında ve İsa’nın kurbanına dayandığında tüm insanları besleyerek onlara  kuvvet, ve sevinç verir.

Efkaristiya kutlamasında peygamber İşaya’nın yaptığı davet gerçekleşir: Ey, susayan ve parası olmayan sizler! Hepiniz gelin! İşte, size bol su vardır. Gelin, şarap ve süt alın. Paranız olmasa da alın. Parasız ve bedelsiz alın. Fiziksel ve ruhani yaşam için ihtiyacınız olan şarabı ve sütü yani mutluluğu ve besini alın. Hepsini Efkaristiya kutlamasında bedava alıyoruz. Elbette ona gerektiği gibi katılırsak! Biz onunla Rabbimiz İsa’nın, Peder’e kurban oluşuna, en büyük sevgiye katılmış oluruz. Hiçbir şey bizi ondan ayıramaz, ne denemeler, ne takipler ne de geçmiş veya gelecek için sorunlar.  Böyle tecrübeler yaşamış olan Aziz Pavlus bize cesaret verir: İsa ile birlik içersinde olursak bize ve imanımıza karşı gelen her düşmanı yeneceğiz. Bu sebepten Pazar Ayinine katılmamızı ne güneş, ne deniz, ne dağlar ne de yolculuklar engelleyecektir. Bizim için en önemli olanı seçmeyi bileceğiz.