28/08/2005 OLAĞAN
DEVRE (22. Pazar Günü) – A -
İlk Okuma Yeremya 20,7-9 Mezmur 62/63
İkinci
Okuma Romalılra 12,1-2 İncil Matta 16,21-27
Komünyona katılanlar sunak
masasına doğru ilerlerler. Ama aralarından bazıları
banklarda kalır ve ruhani bir komünyon yapar: “İsa içime gel. Tövbe
ile seni layık bir şekilde almaya hazırlanamadım... içimde
büyük bir günah var... tüm haftayı dalgın geçirdim... evli
olmadığım bir kadınla yaşıyorum ve şimdilik
durumumu değiştiremem... ama sen Rabbim, bana merhamet et ve beni
gerçek bir Allah’ın evladı yap”. Komünyon yapmak için sıraya
girenler ise rahibe yaklaşırlar ve kutsal Ekmeği imanla
alırlar. Doğrudan ağza alınabilir veya sol el, sağ el
üzerinde, haç şeklinde uzatılır. Aziz Agostinos şöyle
derdi, “böylece Rabbi ellerinden yapılmış bir taht üzerine
alırsın”; dönmeden önce de başını eğerek
ağzına götürürsün. Hangi şekilde yapmak sana daha çok huzur
veriyorsa, komünyonu öyle yap. Rahip sana: “Mesih’in bedeni” der, sen de
“Amin” diyerek tasdiklersin. Yediğin Mesih’in bedenidir, onu sana
Mesih’in bedeni olan kilise sana sunar ve sen de Mesih’in bedeni olursun! O
yediğin basit bir ekmek parçası değildir, sen de artık
basit bir insan değilsin, cemaat ta sadece bir insan topluluğu
değildir, çünkü artık Mesih İsa oradadır! Sen O’nu yiyerek
O oldun ve O’na layık bir şekilde yaşayacaksın çünkü sana
bu gücü O verecektir! Cemaat da Allah tarafından sevilen bir azizler
ordusudur ve Mesih’in Bedenini teşkil eder, O’na sevgiyle cevap verir.
Komünyon işte budur: Cennetin gölgesi ve
aydınlığıdır!
Yaşadığımız dünya
imana ve onu belirtmek için yaptığımız şeylere ve
söylediğimiz sözlere karşıdır. Bazen dünyanın imana bu
denli karşı konuşması ve düşünmesi bizi hayrete
düşürür, çünkü bu iman kardeşlerimize olan sevgimizin
kaynağıdır ve onun sayesinde bir şekilde bizi deneyen
kötülüğe karşı savaşmaktayız. Biz buna
şaşırıyoruz, ama İsa kendi de bizi buna
hazırlamıştır. O
iyiliğin ta kendisidir, buna rağmen şeytanın
ayarladığı kötülüğü ve kini üzerine
almıştır. Peygamberlerin de önceden bildirdiği kaderine karşı
gelmedi. Petrus İsa’nın bildirdiğine karşı gelmeye
kalkışınca, İsa onu “şeytan” diye
çağırdı. “Sen Allah gibi değil insanlar gibi
düşünüyorsun”. İsa’nın bu sözleri beni
şaşırtıyor: Kaç kere bu cevabına ben de
layığım. Bir çok kere insanlara göre konuşuyorum. Çok
sık da insanlara göre hareket ediyorum. Birçok kişinin övgülerini
duymak istedim, daima sevdiklerimi yiyip içmek istedim, uykusuzluktan
şikayet ettim, yorulma korkusundan yardımımı esirgedim...
Başkalarının ve kendimin arzularına bakarak, Rabbimin
arzularını unuttum!
Aziz Pavlus Romalılara mektubunda
bizi dünyada bir yenilik olmaya hararetle davet etmektedir. Herkes gibi olursak
hiçbir şeye yaramayız. Değişik olmalıyız ve
değişik düşünmeye başlamalıyız, düşünce
tarzımızı değiştirmeliyiz. Bu Peder’in
arzularını gerçekleştirmeye çalışarak, sevgisine cevap
vererek ve iyiliğini örnek alarak hareketlerimizde yansıtarak,
mümkündür. Bu aynı zamanda yaşamımızı maddi ve
duygusal yönüyle de Allah’a adarsak da
mümkün olur. Biz Allah’a sadece bizim dışımızda olan bir
şeyi değil de kendimizi, İsa gibi sunmalıyız. İsa
kendi arzularını Peder’e sunmuştur. Biz de İsa’yı
takip ediyoruz ve O’na yaşamımızdan mümkün olanı sunuyoruz.
Bu daima kolay değildir. Ama sevinçle yapıyoruz, çünkü bunun
İsa’nın hoşuna gittiğini biliyoruz, aynı zamanda
insanlar için de yararlı olduğunu biliyoruz, bizimle dalga geçenler,
alay edenler de oluyor veya bizi iman ettiğimiz ve dua ettiğimiz için
çocuksu görüyorlar, arkadaşlığımızdan kaçıyorlar.
Ama birçok kere de bu kişiler acıda ve denenmelerde,
yaşamlarının zor günlerinde veya
kararsızlıklarında bizi arıyorlar, çünkü acının
ne anlama geldiğini biliyoruz ve onu aşmak için alınacak yolu
tanıyoruz. Bunun için ve
kardeşlerimize olan sevgimiz için İsa’nın yolundan ve haç
yolundan şaşmamalıyız, zorluklara rağmen imanda güçlü
kalmalıyız.
Şikayet
etmeyelim ve şu duayı kararlılıkla söyleyelim: “Bütün
ruhumla sana bağlanıyorum, sağ elin bana destek oluyor.”