11/09/2005 OLAĞAN DEVRE (24. Pazar Günü) – A -

İlk Okuma               Ben Sirak 27,30 - 28,9               Mezmur           102/103

İkinci Okuma          Romalılara 14,7-9                      İncil                 Matta 18,21-35

 

Ayin’in kapanış bölümü kısadır. Rahip halkın üzerine ellerini kutsama için uzatmadan önce dördüncü defa için “Rab sizinle beraber olsun!” der. Kutsama anı önemli bir andır. Değişik günlerde, değişik sözlerle verilir, ama daima cemaatın Kutsal Üçlük adına haç işareti ile işaretlenmesi ile tamamlanır. Bu işaretle, Allah’ın sevgisi herkese ilan edilir çünkü O “dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik Oğlunu verdi”. Her imanlı aynen Ayinin başında olduğu gibi, kutsamayı da haç işareti yaparak alır. Kutsama, Allah’ın hükümdarlığında kendi görevini yapabilmek için kuvvet ve neşe verir. Bu görev daima yenidir, cemaat, aile ve sosyal ilişkiler için değerlidir. Kutsama şu sözü gerçekleştirmeye de yardımcı olur: “Barış içinde gidelim! Bu bir ayrılma mesajı değil, görevin verilmesidir: “Yaşam Sözü ve Ekmeği ile beslendikten sonra, şimdi git ve karşılaştığın kişilere hikmetini ve gücünü ilet. Şimdi ki Allah’ın ile birleştin, git ve nuru ile etrafı aydınlat. Şimdi ki göksel değerlerle zenginleştin, git ve onları daha tanımayanlarla paylaş. Şimdi ki gerçek barışı yaşıyorsun, onu dünyaya taşı. Şimdi Allah’ın misyonerisin, Oğlu gibi yollanıyorsun, sayende başkalarının O’nu tanımasını ve O’nunla karşılaşmasını sağla. Vaaz yapman gerekmiyor, yaşamın öyle güzel bir örnek olmalı ki, bunun açıklamasını sorsunlar ve o zaman sen Rabbinden ve O’nunla her gün karşılaşmanı sağlayan Kilisen’den bahsedeceksin.

Geçen Pazar günü Rabbimiz İsa kardeşlerimizin hatalarını uyarmamızı öğretti, bugün ise dikkatimizi kendi hatalarımıza çeviriyor. Nerdeyse hatalarımız düzeltilemez boyutta: Ne güçle Allah’ın Sözüne karşı geliyoruz... Petrus’un yedi kere af etmek doğru mu, diye sormasına hayret ediyoruz. Üç kere affetmenin bile aşırı olduğunu düşünüyoruz. Biz, gerçek ve tam bir affı iki kere bile vermek istemiyoruz. Ancak İsa affın gereğini ve güzelliğini anlamamıza yardım ediyor ve eğitici bir masal anlatarak da bize yardımcı oluyor.

On bin talent borcundan affedilen kişi, kendisine sadece yüz talent borcu olana merhamet etmiyor. Bu hikayeyi dinleyen herkes, kalpsiz hizmetkarı anlayamıyor. Ancak genelde onun gibi davranıyoruz. Allah bize verdiği yaşam armağanı veya iman armağanı için mükafatlandırılmayı beklemiyor, bizi küçük veya büyük günahlarımızı da tamir etmeye zorlamıyor. Bu faydaları hemen unutuveriyoruz. Ancak yanımızdan geçenlerin veya yanımızda çalışanların kabahatlerini görmeye daima hazırız. Hikayedeki adamdan çok çok daha kötüyüz. Madem ki İsa’yı dinliyoruz, değişik olmalıyız, O’nun bize davrandığı gibi biz de başkalarına öyle davranmalıyız. Sirak Kitabının sözleri çok anlamlıdır: “Öç alan kişiden Allah da öç alacaktır; Rab onun günahlarının hesabını sıkı bir şekilde tutacaktır. Sana karşı haksızlık yapmış olanı bağışlarsan, senin günahların da, dua ettiğin zaman, bağışlanacaktır. Bir insan başkasına karşı öfke beslerse, Allah tarafından bağışlanmayı nasıl isteyebilir? ve “Yaşamın sonunu hatırla ve kin beslemekten vazgeç”!

Aziz Pavlus bize bir tavsiye daha vermektedir, onu dinlersek af etmemiz kolaylaşıyor. “Hiç birimiz kendisi için yaşamıyor”, diyor ve şunu ekliyor: Bu gerçektir, ben Rab için yaşamaya başladım ve birçok kere ona yaşamımı vermeye karar verdim. Bunu göstermenin güzel bir yolu aftır. Kim bana kötülük yaparsa, veya benim hakkımda kötü konuşursa kurtarılmaya ve böyle davranmasına sebep olandan kurtarılmaya ihtiyacı vardır.  Kim bana iftira ediyorsa ve adıma kötülük için leke sürüyorsa Allah’ın iyiliğinden uzaklaşıyor ve Ruh’unu ret ediyor: onun yardıma ihtiyacı var! Ben bulunduğu durumu anladığım için, ona sözle, iyilikle, gülümseme ile ve duam ile yardım edebilirim. Ben Rab için yaşıyorum ve bu sebepten kardeşime yardım etmeliyim! Rabbin sevgisinin de ona ulaşması için Rabbe de “yardım” etmeliyim! “Rab için yaşayalım!” ve böylece sevinç kalbimizden uzaklaşmayacaktır!