25/09/2005 – Olağan Devrenin 26. Pazarı – A Yılı
İlk
Okuma Hezekiel
18,25-28 Mezmur 24/25
İkinci
Okuma Filipililere
Mektup 2,1-11 İncil Matta 21,28-32
Kutsal Ayine gittin, Tanrı
Sözü’ni dinledin ve O’nun ekmeği ile doydun. Şimdi de lütuf ile dolu
meyvelere sıra geldi! Ayindeki kutsal ve büyük olaylar sonuçsuz kalmazlar
ve ayinden sonra da devam ederler. Tanrı’nın işlerinin, içimizde
uyardırdığı duygular listelemekle bitirilemez! Tecrübe
ederek şunu söyleyebiliriz ki Ayin’in meyveleri çok bol ve çok güzeldir;
barış ve sakinlik getirerek insanı güzelleştirir. Bu uyum
ve esenlik insanın içinden gelmektedir ve bu meylever insanlar
arasındak iletişimi de kuvvetlendirerek barışı,
yardım severliliği esinlerler
ve Rabbin ışığından habersiz yaşayan kimselere
karşı dikkatle yaklaşmamızı sağlarlar. Sen de
Ayin’in sana getirdiği ruhsal meyveleri keşfet ve Tanrı’ya
bunlar için şükret! Efkaristiya’nın kendisinin meyve
olmasının yanında, diğer meyveleri de keşvet ve
tadını çıkar! Eğer Tanrı sana yapılması
gereken bazı sevgi ve yardımseverlik işleri gösteriyorsa sana o
işleri yapma düşüncesi ve yeteneğini de verecektir. Sen de O’nun sevgisi uğruna bu işeri yap.
Bu işler sana bilgelik, doğruluk ve kutsallık getirecektir!
Bugünkü okumada Peygamber Hezekiel, bize çok basit ama çok sert bir düşünce bırakıyor. O insanların sıklıkla Tanrı’ya küfrettiklerini biliyor ve “Tanrı’ya böyle davranmak doğru değildir” diyor. Bir insan, yerin ve göğün yaratıcısı olan Tanrı’yı nasıl yargılayabilir? Bir insan, O’ndan daha iyi olabilir mi? Ya daha bilgili olabilir mi? İnsanları büyük itaatsizliklere götüren ve hayatlarının mahvolmasını sağlayan şey bu düşünceler değil midir? Sen kendini doğru sanarak Tanrı’yı yargılıyorsun. Sadece cahil değil, aynı zamanda günah işliyorsun ve büyük bir yanlış içindesin. Oysa bunun tam tersini yapanlar, yani günahkar olduklarını kabul edenler, hayatlarını geri kazanırlar.
Peygamberin bu sözleri, İsa’nın okuduğumuz vaazını tamamlıyor. İki oğul aynı hizmet için çağırılıyorlar. Çalışacakları bağ, Tanrının toplanması, aklanması ve kutsalması gereken halkını temsil ediyor. Yapılacak iş şudur: İnsanları bir araya toplamak, onları putlarından arındırmak, Tanrı sözü ile barıştırıp Kutsal Ruh’u zenginliği ile kutsanmalarını sağlamak.
Burada iki oğul babaları tarafından çağırılıyor. Havariler, İsa sevilen oğul derken İbranileri, haylaz oğul derken de puta tapan halkları kastediyor zannediyorlardı. Oysa Peder herkesi çağırmaktaydı. İsa’nın zamanı da bu çağrı zamanı idi.
Hangi oğul koşup babasının isteğini yerine getirecek? İkisi de mi? Yoksa sadece sevilen oğul mu? İyi oğul, söz ile herşeyi yapacağını söylüyor. Oysa tembelliği ile babasını yaralıyor. Haylaz olan ise ilk başta babasının iş teklifini reddediyor ama sonra fikrini değiştiriyor ve kendisini canla başla babasının hizmetine koyuyor.
Bu bir anlatı, bir simge ama
gerçeğe çok yakın. İsa,
hemen gerçek bir örnek veriyor. Vergi görevlileri (o zamanlar vergi görevlileri
ahlaksız bir iş yapıyorlardı ve günahkardılar) ve
fahişeler, yani açıkça Kutsal Yasa’ya karşı
yanlış şekilde yaşayan insanlar, birçok din adamından
daha iyilerdi. Onlar, Vaftizci Yahya’nın davetini kabul edip vaftiz
olmuşlardı ve gelecek olan İsa’yı Mesih olarak kabul etmeye
hazırlardı.
İsa’nın bu değerlendirmesi bizim için de geçerli mi? Bunu
anlamamız için ikici okuma bize yol gösteriyor. İçimizde ruhsal
birliği ve kardeş sevgisini koruma isteği var mı? Yoksa,
Tanrı’nın Kilisesi’ni bölmek adına cemaatlerimizde
kırgınlıklar yaratıyor, bizi üzen kardeşlerimize
karşı sevgimizi kaybediyor ve selamlaşmayı kesiyor muyuz? İsa’yı
sevdiğimizi söylüyoruz ama sanki o başarısız ve
koyunlarını bir araya toplamaktan aciz bir
çobanmışçasına onu küçük düşürüyoruz. İsa, kendisini
alçattı ve bizim sevgimiz uğruna şanını
bıraktı. Biz ise onu sevmek için hiçbir şeyden vazgeçmiyoruz. Kardeşlerimiz
karşısında kendimizi alçaltmıyoruz. Oysa İsa bunu
yaptı ve bize de böyle öğretti. Biliyoruz, onlar günahkar. Onlarla tek bir aile
olmak için hiç çaba sarfetmemiz gerekmeden azizler olmalarını mı
beklemeliyiz?
Senin bağında çalışmak istiyorum, BABA: beni sevmeyen
biri ile beraber senin bağında çalışmak istiyorum. Lütfen!