OLAĞAN DEVRE (27. PAZAR GÜNÜ) – A -
İlk Okuma İşaya 5,1-7 Mezmur 79/80
İkinci
Okuma Filipelilere
4,6-9 İncil
Matta
21,33-43
Haftaya pazar günü de Efkaristiyayı kutlamaya döneceksiniz! Bu
Allah’ın mutlu günüdür. O seninle birlikte olmaktan mutluluk duymaktadır!
Bu günde Allah yarattığı insanlar için mutluluk
duymaktadır: O senin imanından ve O’na olan sevginden, Pazar gününü
kutlama emrine itaatından mutluluk
duymaktadır. Bize bir bayram hediye edildi, bu bayram İsa’nın
dirilişidir! İsa da sekizinci gün Havarilerinin arasına gelerek
onlara barışı verdi, imansız havariye kendini
tanıttı, onlara sevinç verdi, Kutsal Ruh’u verdi. Biz de sekizinci
günde mutlaka O’nunla karşılaşmak için toplanıyoruz, O’nun
Sözünü dinliyoruz ve Bedeni ve Kanı ile besleniyoruz. Biz gerçekten de
Rabbin günü olmadan yaşayamayız, o gün kimliğimizi
belirtmektedir. Biz Hıristiyan mıyız? Bu pazar günü belli olmaktadır. Biz İsa’nın
Bedenini sevmeden kendisini sevemeyiz. O’nun arzu ettiklerini istemeden, O’nun
başlattıklarını devam ettirmeden, O’nu sevmeyiz. O kiliseye can verdi, ve Kilisenin
başı olmaya devam etmektedir: biz O’nun arzularına göre
yaşarsak O’nu seviyoruz, demektir. Denize, dağa gitmekten vazgeçip bu
günün sevincini yaşarsan, Mesih İsa’nın ve Kilisesinin
değerinin şahidi olacaksın.
İşaya bize Allah’ın halkı için olan sevgisini
göstermektedir. Allah halkını özenle seçerek, diğer halklar
için, dürüstlük ve birlik örneği olmasını istemiştir.
Peygamber bunu bağ örneği ile anlatmaktadır. Çiftçi yorgunluk
dinlemeden onu özenle ekip, biçmektedir ve sonucunda özel üzümler elde etmeyi
ümit etmektedir. İsa da aynı örneği kullanarak kendisinin
bağcı olduğunu ve havarileri sayesinde bol ürün elde
edilebileceğini anlatmaktadır.
Ve işte
Allah şöyle sormaktadır: “Bağımda
yapmadığım ve daha yapabileceğim ne var? Tatlı üzüm
versin diye umuyordum, niçin yabani üzüm verdi? Evrenin
Tanrısının bağı, İsrail Evidir. Sevdiği
fidanlar Yahuda oğullarıdır. Rab hak ve adalet bekliyordu, oysa
ne görüyoruz? İşte, zorbalık!
Doğruluk bekliyordu, oysa ne duyuyoruz? İşte, feryatlar!”
(İşaya 5, 1-7).
İsrail halkı sadakat örneği olacağına
ahlakını bozdu ve insanların kötü
alışkanlıklarını ve egoizmlerini örnek alarak
Allah’ını tanımayan halkların davranışlarını
örnek aldı. İsa bunun farkına varıyor: O, peygamberler
tarafından beklenendi, ilahi sevginin tamamı onda idi, ve bunu
çeşitli işaretlerle göstermesine rağmen kabul edilmedi ve
yargılandı. Halkın başkanları O’nu tanımayı
ret edip, O’nu yok etmenin yollarını aradılar.
Bazıların tövbe edip iman etmesi, ve zayıf ve alçakgönüllülerin
imanlarının da engellenmemesi için O, sevgi ile
yalancılığı gösterdi. Bu sebepten de bir masal
anlattı. İşaya’nın daha önce kullandığı
bağcı örneğini kullandı. Bağ iyidir, ama kötü
bağcılar kendi karları için efendilerinin haklarını
tanımadılar. Efendi birçok kere iyilikle onları uyardı.
Onlara sadık kişiler yolladı. Ama sonunda saygı
duyacaklarını düşünerek oğlunu da yolladı. Burada
İsa’nın kendisinden konuştuğunu anlıyoruz. Kendi
görevini ve kimliğini göstermektedir, aynı zamanda nasıl
öleceğini de önceden söylemektedir.
İsrail’in başındakilerin artık çok mali
avantajları vardır ve Allah’a bağımlı olmak
istememektedirler. Yaşamlarının gidişatından kendileri
sorumlu olmak istemektedirler. İsa onların da maaf
olacaklarını söylemektedir: onlar Allah tarafından seçilmiş
olanı, ret ediyorlar, bu sebepten Allah da onların kimliğini yok
edecektir. Bu kimlikleri başka bir halka verilecektir: bu halkı
İsa seçti ve temelini havariler üzerine inşa etmiştir. Dünyaya Allah’ın doğruluğunu getirerek
Allah’a şan verecek olan halk “Kilise”dir: Ancak Kilise de daima
Allah’ın Oğluna bağlı yaşamak için dikkat etmelidir.
Aziz Pavlus Kilisede değerli inşaatçılar olmamız için
bazı tavsiyeler vermektedir: Kendi kendimize yetinemeyiz, bunun için Allah’a
arzu ve şükran duaları yapmalıyız. Böylece Allah içimizde
yeni bir yürek yaratacaktır, bu yürek “gerçek, saygıdeğer, doğru, pak, sevimli ve
hayranlık uyandıran ne varsa, erdemli ve övülmeye değer ne
varsa, onu düşünüp benimseyin”. Bunun örneğini azizler göstermiştir, hatta birçok zorlukla
karşılaşmış olan Aziz Pavlus da bunun güzel bir
örneğidir: kardeşlerimizin, alçakgönüllü, uysal, kuvvetli örneklerini
daima gözümüzün önünde tutalım.