6/11/2005 OLAĞAN DEVRENİN 32. PAZARI  -  A Yılı

İlk Okuma               Bilgelik 6,12-16                          Mezmur           62/63

İkinci Okuma          1Selanikliler 4,13-18                  İncil  Matta 25,1-13

 

Hastalar ve yaşlılar çoğu zaman Efkaristiya Ayini’ne katılamazlar. Yeni doğum yapmış anneler, hasta çocuğu olanlar ya da bırakamayacakları işi olanlar Ayine gidemeyebilirler. Cumartesi akşamı bile Ayine gidemeyecek olanlar hafta içinde herhangi bir gün Ayine gitmeye çalışacaklar. Hastalar, eğer yapabiliyorlarsa radyo ya da televizyondan Ayini izleyebilirler. Bu, Ayine katılmanın yerini tutmaz, fakat kişi kendini cemaatin bir parçası gibi hisseder,  dua eder ve Tanrı Sözü’nü dinler. Eğer evinizde bir yaşlı ya da hasta Kutsal Ayin’i dinliyorsa onu rahatsız etme. Onun yanında otur. O kişi kendini daha mutlu ve Kilisenin üyesi olarak hissedecek. Özellikle eğer o gün kiliseden rahip veya başka görevli ona Efkaristiyayı-Mesih’in Bedeni’ni getirecekse!

 

Kilisenin liturjik yılının sonuna yaklaştık ve bu yüzden yaptığımız okumalar bizi “son” üzerine düşünmeye teşvik ediyorlar. Bu ”son”, herşeyin sonu, yeryüzündeki hacılığımızın sonu, hayal ve planlarımızın sonu... Bu düşünce bizim sıkıntı ve tasalarımızı ateşleyecek mi? Umutsuzluğa düşmemize neden olacak mı? Hayır! Tanrı Sözü, şeylerin ötesine bakmamıza, aslında bu “Son”un bize mutluluk verecek bir başlangıca işaret olduğunu görmemize yardımcı oluyor. Bu mutluluk İncil’in amacıdır ve aslında biten, sona eren şey bize bu güne kadar acı veren, korku duymamıza neden olan şeylerdir. Sonra ise, bu dünyanın boş işleri geçtiğinde, Tanrı’nın hazırladığı kalıcı ve neşeli bir durumda yaşayacağız, dolayısıyla mutluluğumuz daha büyük olacak. Şimdiye kadar yaşadığımız mutluluk, gelecek mutluluğun sadece en ufak belirtisidir.

 

Bunun üzerine kafa yormak bilgeliğin bir meyvesidir ve bilgelik kaynağıdır. Gerçek bilgelik, onu ‘sabah erken saatlerden itibaren aramaya başlayanlar’ için, yani onun son derece gerekli olduğuna inananlar için,  Tanrı’nın bir lütfüdür ve onu bulmak zor değildir. Kutsal Yazılar, tüm yüreğinle bilgeliği arayanlar konusunda şöyle der: “sabah onun için erken kalkanlar;” “onu kapılarında otururken bulacaklar”. Şunu hatırlayalım; İsa, sabah erken vakitte kalkıp çöle giderdi. Peki ne yapıyordu? Bilgelik mi arıyordu? Kesinlikle dua ediyordu, yani Peder’i dinliyordu ve O’nun isteğini yapmak için kendini O’na sunuyordu. Biz de Hıristiyanlar olarak, İsa gibi uyandığımızda, yenilenmiş gücümüzle O’nu dinleyip, O’ndan uzaklaştıran tüm işlerden bir ara sakınıp, kendimizi Tanrı’nın hizmetine sunalım. Bu, her gün birinci işimiz olması gerekiyor!

 

Oysa bugün okunan İncil parçası bize geceden bahsediyor. Gece vakti “hazır” olmalıyız. Güveye eşlik edecek on kız her saat için hazır olmalılar. Oysa sadece beşinin lambaları için yağı kalıyor. O beşi hazır, çünkü kendi problemlerine dalıp tedbirsizlik yapmadılar ve önlem aldılar. Onların aklında ilk olarak güvey vardı. Onların lambalarının sönmesi gibi bir durum söz konusu değildi. Ben, İsa’nın, küçük kaplardaki yağdan bahsettiğinde ne demek istediği konunda çok kafa yordum. Kutsal Kitap’ta bir çok kez “Sözün benim yoluma ışıktır” sözü geçiyor. Acaba aydınlatan lambanın alevini diri tutan yağ, Rabbe olan sevgimizi besleyen Tanrı Sözü değil mi? Güvey, tam da geceleyin, lambanın ihtiyaç olduğu zaman geliyor! Bir lambadaki yağı bir diğerine geçirmek de mümkün değil! Benim ruhumu dolduran ve seçimlerimi yöneten Tanrı Sözü ve Tanrı Sevgisi bir kişinin yüreğini göz açıp kapayıncaya kadar hazırlayamaz; özellikle eğer o kişi daima egoizm ve yüzeysellik içinde yaşayıp, sadece maddi refaha önemsemeye alışmış olduysa.

 

Güvey, geç gelene  ve O’nun için yaşamayana kapıyı açmıyor. İsa’nın bu sözleri bize geleceğimizi düşünmek için, bedensel olarak ölümümüzden sonraki hayatı düşünmemiz için söylüyor. Peki biz bunu nasıl yapmalıyız? Biz, tam olarak o ana odaklanmalıyız ve Güvey ile karşılaşmaya hazırlanmalıyız. Rabbin gelişi kesindir ve biz O’na gideceğiz. Bu konuda Aziz Pavlus bize güvence veriyor. Rab için enerjimizi kullanalım, çünkü O herkesin sevgisine layıktır.  O zaman O bizi arkadaşları olarak tanıyacak, Şanını ve sonsuz mutluluğunu bizimle paylaşacak!