20/03/2005 – İSA'NIN YERUŞALEM'E GİRİŞ BAYRAMI - A Yılı
Matta 21,1-11
İlk
Okuma İşaya
50,4-7 Mezmur 21/22
İkinci
Okuma Filipililer
2,6-11 İncil Matta 26,14 - 27,66
Okumaları dinlemek için
oturduktan sonra İncil’i
dinlemek için ayağa kalkıyoruz. Neden önce oturup İncil için
ayaya kalkılıyor? Bizim
hareketlerimizin de anlamı mı var? Ayin sırasında meydana
gelen herşey bir armağan, bir sevgi meyvesi ve Tanrı’nın
bize olan sevgisinin işaretidir ve aynı zamanda bizim de O’na olan
sevgimizin bir göstergesidir. Oturmak, rahat bir şekilde bir
şeye daha fazla ilgi göstermek ve dinlemek gibi bir anlam taşır.
Tıpkı bir arkadaşla oturup düşünceleri paylaşmak gibi…
Ayakta durmak ise hazırda beklemek gibi, harekete geçmeye ve
birşeyler yapmaya hazır olmak gibi bir anlam taşır.
İsa, bizimle konuşmak istiyor ve bizi kendi yolunda yürümeye davet
ediyor. Aynı havarilerini bazı köylere gitmeden önce gelişini
hazırlamaları için gönderdiği gibi, ya da bazılarını
şenlik hazırlamaya gönderdiği gibi…! Biz hazırız!
Haçın yanında ayakta durup Rabbin işaretini bekleyen Meryem gibi
hazırız! Az sonra iyileşen cüzzamlı gibi ve O’nu Rab olarak
kabul eden herkes gibi biz de önünde diz çökeceğiz. O, sadece dostumuz ve
kardeşimiz değil, aynı zamanda Rabbimizdir de. Bunun için onu
övmemiz gerekir, onun önünde dizlerimizi kırıp saygıyla
eğilmemiz gerekir. Diğer bir pozisyonumuz da O’na doğru yürümek
olacaktır ki bunu komünyon sırasında yapacağız. O’na
teker teker yaklaşıp hayatımızın ekmeği
olduğuna tanıklık edeceğiz.
Bugün de, hacını izleyerek, İsa'yla birlikte yürüdük ve
neşe içinde O’nun kralımız olduğunu şarkılarla
duyurduk! Yaptığımız tüm vücut hareketleri dua,
Tanrı'ya ve Gönderdiği Kişi’ye olan bağlılığımızın
ve sevgimizin simgesi olabilir.
Çarmıhın arkasından, İsa’nın
düşmanımız üzerinde kazandığı zafer için
neşe içinde dallar kaldırarak yürüdük. O’nun zaferi, çektiği
sıkıntılar ve ölümü aracılığıyla
gerçekleştirdiği zaferdir. O, çölde kendisinden uzaklaşıp
yeniden oraya çıkan şeytanı yendi. Başkahinlerin, gardiyanların, Yahuda’nın ve
Pilatus’un yüreğinde Şeytan'ın nasıl zafer
kazandığını gördük. İsa’nın kalbinde ve
eylemlerinde ise şeytan yenildi. İsa'nın kalbinde ne gurur, ne
intikam, ne nefret, ne egoizm ne kızgınlık ne de Baba’ya
karşı itaatsizlik vardı! Düşman, İsa’da kendine ait
hiçbir şey bulamadı. İsa, kendine yöneltilen tüm
aşağılamaları ve acıları kabul etti.
Bunları, kendisini Baba’ya sunma fırsatı olarak kabul etti.
Kendisine en yakın havarilerden biri olan Petrus’un kendisini terk
etmesini bile Tanrı’ya kendini sunmak için bir fırsat olarak
değerlendirdi: yalnız kaldı. İsa, Tanrı’nın
ışığında son ana kadar kalabilen tek insandır.
İsa kendini yalnız başına sundu ve dünyayı yalnız
başına kurtardı.
Biz O’nu çile çekerken düşünüyoruz ve önümüzdeki günlerde de böyle
devam edeceğiz.
Bu dünyanın bize sunduğu duygulardan arınmış bir
şekilde Kutsal Hafta’yı yaşayalım. Bu haftanın
farkını hissedelim ve İsa’yla birleşelim. O’na biraz
daha sevgi verelim ve minettar olalım. Çünkü O’nun yaralarıyla kurtulduk.
Bu hafta içerisinde dizlerimiz daha çok bükülecekler, daha sessiz ve dingin
bir zaman geçireceğiz. İsa’nın son akşam yemeğinde,
zeytinlik bahçesinde ve çarmıha gerilme zamanında söylenen az
kelimeleri yüreğimizde tutalım ve dilimiz, bütün imanlılarla
birlikte "Peder Allah'ın yüceltilmesi için", şu
sözleri söylesin: "Mesih
İsa Rabdir!"
Bu şekilde Paskalya Gecesinde kendimizi yenilemeye hazır
olacağız; dünyanın karanlığını
aydınlatan Paskalya mumu'nun batırılacağı suyla
arınmış ve yeni ateş tarafından
aydınlanmış olacağız