02/01/2005 – NOEL DEVRESİ - 2. Pazar - A Yılı
Birinci okuma Sirak 24,1-4.8-12 Mezmur 147
İkinci okuma Efesliler
1,3-6.15-18 İncil
Yuhanna
1,1-18
Rahip Kutsal Ayin için sunak
masasına (altar) yaklaştığında eğilip onu öper.
Sen, giriş ilahisi diye adlandırılan övgü ilahisini söylerken
yapar bunu. Sen neşe içinde ilahiyi söylerken peder, herkesin adına
sofrayı öper. Bir öpücük bir simgedir, tahtadan ya da taştan bir masa
öpülmez, o masaya anlamını veren Kişi öpülür. Bu öpücük için her
eğildiğimde, İsa’ya “Seni seviyorum. Bütün bu tören senin
hoşuna gidecek bir öpücük olsun, burada toplanmış olan hepimizin
sana olan güveninin, saygısının ve
bağlılığının öpücüğü olsun” diyorum. Bu
öpücüğe hayatında hiç dikkat ettin mi? Altar bir kez daha öpülerek
Kutsal Ayin bitirilir. Buna ruhsal olarak katılmaya hiç
çalıştın mı? O anda beni yalnız bırakma! Bizim
bir araya gelmemiz İsa’ya olan bir sevgi eylemidir. Bunu O’na bu basit
hareket ile gösteriyoruz. Bir aziz, bu öpücüğün O’nun bize verdiği
bir öpücük olduğunu söylüyordu. Zaten, O, bugün bize Aziz Pavlus’un
söylediği gibi, bizi kutsadı ve sevdi.
Baba, bizi kutsadı ve O’nun
kutsaması İsa Mesih’in ta kendisidir! Bu günlerde O’nun dünyaya
gelişini düşünüyoruz. O, bizim aramızda bulunmak için, bizimle
eşit olmak için “beden aldı”. O, bu dünyada hiç yalnız
olduğumuzu sanmayalım diye, bize olan sevgisinden ötürü durumumuza
katılmak istedi ve kendini bize benzetti. O bizimle! Yalnızdan
dolayı acı çekenlere, -ve diğer tüm nedenlerden dolayı
acı çekenlere- bunu tekrarlayabiliriz. İsa bile, insanlar kendisini
terk ettikleri zaman ”Yalnız değilim, Baba benimle!” dedi. İsa’nın
duyduğu bu güven bizde de var. Yalnız değiliz, İsa bizimle!
“Kelam beden aldı ve
aramızda yaşamaya geldi”: Bu, yaşamakta olduğumuz Noel
Bayramının genel mesajı. İnsanlar, birbirlerine olan
benzerliklerine, birlikte yaşamayı arzu etmelerine rağmen,
birbirlerine yaklaşmayı, kardeşlik duygusunu, tek bir yürekte
birleşmeyi, birbirlerinin sadakatine güvenmeyi başaramıyorlar,
başaramıyoruz. Bu şey, yalnızca İsa sayesinde mümkün
olabilir: İsa içimizde ve aramızda olduğu zaman, mümkün ve kolay
olur. İsa’nın bizim gibi insan olması gerçekten gerekliydi. O
olmadan insanlığımız gelişemezdi, kendimizi boş,
kalbimizin isteklerinden yoksun hissederdik. Aziz Augustinus’un şu meşhur
sözünü hatırlayalım: “Kalbim sende dinlenene kadar huzurlu
değil!” Noel bize bu dinlenme fırsatını veriyor. Çünkü
İsa bizimle, bizim içimizde ve bizim aramızdadır.
Kreş, kutlamakta olduğumuz
olayın anlamını taşımak için çok küçük ve zayıf
bir figür. Noel ağacı, üzerine ne kadar ışık ve süs
asarsak asalım, İsa’nın gelişi ve O’nu kabul edenin
bulduğu hazine hakkında az anlam ifade ediyor. “O’na inananlara Tanrı’nın çocukları olma gücü verdi.” Dünyaya
geldiğimizden beri Tanrı’nın çocukları mıyız?
Evet, Tanrı bize O’nun çocukları gibi davranıyor ve seviyor, ama
Oğul İsa’yı kalbimizin ve düşüncelerimizin merkezine
yerleştirmediğimiz sürece, Tanrı’nın çocukları
olduğumuza biz bile inanamayız. İsa’yı Rabbimiz ve
Efendimiz olarak kabul ettiğimiz andan itibaren bir babaya sahip
olmanın, Tanrı’nın çoğunu olmanın zevkini
anlarız. O zaman, hayatımıza giren Baba ve Oğul’un
sevgisinin ne olduğunu gösteren bir şekilde yaşamayı arzu
edeceğiz: O’nun sevgisi bağlılık, merhamet, sevgi,
bağışlayıcılık ve karşılıksız
sevgidir...
Kendim için ve senin için de, Aziz
Pavlus’un duasında dilediği şeyi diliyorum: “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı, Yüceliğin
Babası, kendisini daha derin tanımanız için size bilgelik ve
esin ruhunu versin.”
Bu gerçekleşince, aramızdaki
birlikteliğimiz artıyor, yaşam ve ölüm neşemiz de artacak.
Yaşadıkça Tanrı’nın sevgi planına dahil olmaktan zevk
alacağız, O’nun yüzündeki ışığa kavuşmak
için de erken ölmek isteyeceğiz.
Baba’ya, O’nun Kelamının
aramızda bir çadır kurmasını istediği için
şükredelim. İlk okuma, Tanrı’nın, bu projeyi
gerçekleştirmek için, gösterdiği kararlılıkla bizi
şaşırtıyor. Onu övelim, Ona şükredelim, artık
sonsuza dek aramızda olan Oğluna önem vererek yaşayalım!