09/03/2008 - KAREM DEVRESİ - 5. Pazar
Günü – A
1. Okuma Hez. 37,12-14 Mezmur 129
2.Okuma Rom. 8,8-11 İncil Yu. 11,1-45
Yaratıcı
Allah’a imanımız ruhani ve ahlaki sonuçlar bakımından da
zengindir. Her şeyden önce her insana saygı: hatta saygıdan daha
çok...! Gerçekten de her insan, tam eğitimli olmasa da, çocuk, hasta, bir
suç işlemiş olsa da, Allah’ın görüntüsünü
taşımaktadır, Onun sonsuz sevgisini alandır, Onun
tarafından istenmiştir ve dolayısıyla bizim sevgimize
layıktır. Mademki her gördüğümüz Allah tarafından istendi
ve yaratıldı, biz tüm yaratılışı Baba’nın
sevgisinin meyvesi olarak görürüz, bu sebepten ona karşı davranmamaya
çalışırız. Hiçbir şeyi hor görmeyiz, tersine her şeyi
muhafaza edip ilerletmeye çalışırız: bizden sonra gelenler
de Baba’yı tüm eserleri için övecek ve ulu kılacaktır.
Yaratılışın muhafaza edilmesi sadece ülkelerin
sorumlularının veya endüstriyel tasarımcıların görevi
değildir, aynı zamanda her kişi kendi ortamına iyi
bakmaktan sorumludur. Kutsal Kitaptan bizlere bilgeli bir azarlama gelmektedir,
çünkü bizler yaratılışa sadece maddiyatçı yönden
bakarız. Bilgelik Kitabı (13,1.7-9) şöyle
der: “Evet Tanrı’yı
tanımamış tüm insanlar doğuştan aptaldır, görülen
iyi şeylerden “Var-Olan-O”yu bulamamışlardır, veya,
yapıtlarını inceleyerek, sanatçıyı
tanıyamamışlardır. Allah’ın yapıtları
arasında yaşarken, onları anlamak için
uğraşıyorlar, o denli güzellik görünce görünüşe
aldanıyorlar. Öyle olsa bile, kusurlarına göz yumamayız:
dünyayı incelemek için gereken bilgiyi elde etmek yeteneğinde iseler,
dünyanın efendisini bulmakta neden bu derece yavaş
davrandılar?”. Küçük ve büyük şeyler karşısında
sadece teleskop ve mikroskopları açık tutmayalım, aynı
zamanda onları bize vereni görmek için yüreğimizin gözlerini
açık tutalım. Mademki Allah görünmez şeylerin de
yaratıcısı, iyi melekleri ve kötü melekleri, yani
şeytanları, ayırmayı bilelim de, çünkü melekler
Baba’yı tapmamıza yardımcı olur, şeytanları ise
bizi O’ndan uzaklaştırmaya çalışır. Yaratıcı
Allah’a olan imanımız, her türlü büyü, sihir, ruh çağırma
ve satanistlikten uzak kalmamızı sağlar, her çeşit
batıl inançtan uzak tutar, her an Ona doğru sade, sadık,
sevinçli bir sevgiyle bağlı kalmamızı sağlar.
Karem devresi
Pazar günlerinde Kilise, katekümenleri vaftize hazırlar, daha önce vaftiz
olanları da vaftiz lütfunu ve bilgilerini derinleştirmelerine
yardım eder. Bugünkü Söz de bu yolda devam eder ve bizleri
açıkağızla kalmamıza yol açarak bu konuyu tamamlar. Geçen
Pazar günlerinde İsa bizlere, denenmeleri yenerek Allah’ın Oğlu
olarak yaşayan olarak, yaşamını sunarak Baba’nın
hoşuna giden olarak, insanlara en derin susuzluklarını
giderebilen suyu veren olarak, insanlara gerçek ışığı
vererek gerçek hürriyetini veren olarak tanıtıldı. Bugünkü olay
bizi hayrete düşürür. Bugün İsa bize, insanın hastalık,
korku ve ölüme maruz kalmasına rağmen, onu yaşatabilen olarak
kendini gösterir.
Hezekyel
peygamber’in bir bölümüyle litürji, bizleri İsa’nın Lazar’ın
mezarının önünde söylediği sözleri dinlemeye hazırlar.
Hezeykel şöyle müjdeler: “Mezarlarınızı
açacağım; sizleri oradan çıkarıp İsrail
topraklarına yeniden getireceğim”: elbette bu söz, ruhani olarak
anlaşılmalıdır, ama bugün İsa, Lazar’ı
yaşama çağırırken Sözün ciddiye alınması
gerektiğini ve söylediğini gerçekten gerçekleştirdiğini
göstermektedir. Birçok insan dünyevi şeylere bağımlı olarak
yaşarlar, insana yük olan ve diğerleriyle diyalog, birlik
kurmasını, sevinçli bir ilişkiye girmesini engelleyen, yüreğini ve aklını hapseden
şeyler için koşar ve yorulur. İsa gerçekten mezarı
açtırıyor ve ölünün bandajlarını söktürüyor. Ölü
yaşamaya başlıyor, kız kardeşleri İsa’nın
gerçekten Allah’ın Oğlu olduğuna, “diriliş ve yaşam” olduğuna inanıyorlar.
İsa’yı Kudüs’e doğru izlemekten korkan ve orada öldürülmek için
arandığını bilen kendi öğrencileri de
şaşırıyorlar. Hiçbir zaman bir ölünün Onun sesini
dinleyeceğini, sözünün gömülmüş olan ve koca bir taşla önü
örtülmüş birini yaşama döndüreceğini, tahmin etmiyorlardı.
Böylece
İsa’nın öğrencileri ve arkadaşları, Lazar’ın
kinden çok değişik olacaksa da, O’nun dirilişine inanmaya
yardım ediliyorlar. Onlar aynı zamanda tekrarlayacakları
İsa’nın Sözünün, birlik kurmayı ve iman etmeyi bilmeyen
Musevilere ve putperestlere, Efendilerinden ve Öğretmenlerinden
aldıkları yaşamı verebileceğinden emin oluyorlar. Bizler de Lazar’ın mezardan
çıktığını gördüğümüzde, kaybolmuş diye Rab
İsa ile birlikten men edildiğini düşündüğümüz birçok
kişinin, Ona imana açılabileceklerini ümit ediyoruz. Birilerinin
onlara Rabbin Sözünü güçle bildirmesi gerekecektir, birisinin İncil’i cesaretle duyurması gerekecektir!
Böylece aziz Pavlus’un yazdığı devamlı
gerçekleşecektir: “Mesih'i ölüler
arasından dirilten O, sizde bulunan Ruh'uyla ölümlü bedenlerinize de
yaşam verecektir”. Bu iman bizde olsun ve ilk olarak bizler kurtaran
ve yaşam veren Sözü kabul edelim: o zaman başkalarına da
geçirmeye hazır olacağız.