09/12/2007 - NOEL BAYRAMINA HAZIRLIK
DEVRESİ -
2. Pazar Günü – A
1. Okuma İşaya 11,1-10 Mezmur 72 (71) 2. Okuma Rom. 15,4-9 İncil
Mt. 3,1-12
İnsan
Oğlu İsa, döneceği zaman Sözünü yaşayan ve sevgileriyle
bunu dünyaya gösteren kişiler ve uluslar bulmak isteyecektir. O,
öğretilerini gerçekleştirerek yaşayan cemaatler bulmaktan, hatta
Ona bağlı, Baba’nın her insana karşı olan sevgisini
göstererek misyonunu gerçekleştiren cemaatler bulmaktan sevinecektır.
İman ve sevgi değişik davranışlar olmalarına
rağmen birbirlerinden ayrılamazlar. Kim iman ediyorsa, bunu
Allah’ın sevgisini gerçekleştirerek yapar, kim seviyorsa da, bunu
sadece Allah için yapıyorsa gerçekten seviyordur. Sadece imana dayanan bir
sevgi karşılık
beklemeyen, bedava, hür bir sevgi olabilir. İman etmek de gerçek sevginin
temelidir, onu var eden ve devam etme gücünü verendir. Bunun için İsa iman
edeni arar. Sevgi önemlidir, çünkü bizi Allah’ın özünü
paylaşmamızı sağlar, ama gerçek sevgi olmalıdır,
imana dayanan bir sevgi!
“İman
etmek” derken sadece üzerimizde bir Allah olduğuna inanmak veya herhangi
bir ilaha inanmak değildir. Yeni Ahitte “imanlılar” İsa’yı,
Rab ve ölmüş ve ölüler arasından dirilmiş Allah’ın
Oğlunu kabul edenlerdir. Bu terim Hıristiyanları, Musevilerden
bile ayırır. Museviler de Allah’a inanır, ama onların
imanı tam değildir: onlar “Baba’nın yolladığına”
iman etmiyorlar. İnsan hayatına iz bırakan inanış
budur. İman etmek insana, ümit verir ve sevgiyi yaşamak için sebep
olur. Bu sebepten Hıristiyan imanı, diğer dinlerdeki inanmadan ayrıdır.
Bazı dinlerde iman etmek sözü kullanılmaz bile, çünkü kişisel
bir Allah’tan bahsedilmez ve O’nunla karşılaşma söz konusu
değildir: örneğin, Budizm gibi. İlk dinlerde, bir veya daha
fazla ilahın varlığına inanılırdı. Evet,
bunlara dua edilebilir, yani bize iyilik yapmaları veya kötülük
yapmamaları istenebilir, ama onlarla ölüm sonrasına uzanabilecek bir
güven ilişkisi olamaz. İslam dininde bile tek bir Allah’ın
varlığına inanılır, ama O, insanla canlı bir
ilişkiyi kurmak için kendini küçültmez, o zaman ölümün
varlığının meyvesi olan tüm insan korkuları
kalır.
Yahya’nın
sözleri, bugün en güzel ve ümit dolu sayfalarını okuduğumuz
peygamber İşaya’nın sözleriyle aydınlanıp
tamamlanırlar. O, Rabbin Ruhuyla yaşayacak ve o Ruhu dünyaya
getirerek verimli olması ve yenilenmesini sağlayacak Olanın
gelişini müjdeler. Biz ona öğrenmek için tavsiye almak, yaşam
örneği almak için bakacağız. Onun hükümleri güvenli ve sabittir,
bu sebepten Ondan iyiyi ve kötüyü ayırmayı öğreneceğiz. O,
dinlenip itaat edildiğinde tüm insanların rüyaları
gerçekleşecektir, barış, birlik, paylaşma rüyaları!
Peygamber bunu çok anlamlı tasvirlerle söylemekte: vahşi hayvanlar
artık kimseyi korkutmayacak, aralarında anlaşacaklardır:
kurt ve kuzu, inek ve ayı,
yılan ve bebek, panter ve keçi tehlike ve düşmanlık,
korku ve ölüm anlamına gelmeyecektir. Müjdelenen, bizimle birlikte olunca
her şey değişecektir. Şimdi şiddetli, kavgacı
olanlar, kandıranlar, yalancılar acı çektiriyorlar ve
insanın uyanık olmasına, şüphe etmesine, huzursuz ve
korkulu olmasına sebep olmaktadırlar, ama O, Rab gelince, tüm bu
durumlar değişecektir. O
zaman düşmanlık olan yüreklere barış ve antlaşma
arzusu gelecektir, bu da herkes için sevinç ve teselli sebebi olacaktır.
Yapılan
peygamberlik doğrudur; o halde Rabbin Ruh’unu getireni
karşılamaya hazırlanmak gerekiyor! Yahya bu
hazırlığı başlatmakta. O bir peygamber gibi giyinip
sadece ihtiyaç için besleniyor ve bununla insanların dikkatini çekiyor,
çöle giderek yolculuk edenlerle karşılaşıyor, bu
şekilde sözlerinin ve çağrılarının çok yere ve
şehre ulaşmasını sağlıyor. Onun yorgunluğu
Allah’a itaat olduğu için karşılığını
alıyor: büyük bir kalabalık mesajını kabul etmek ve yüreklerinde
tövbe etmek için geliyor. Tövbe günahlarını itiraf ettiklerinde
gerçekleşiyor: Kendi egoizmlerimizi ve itaatsizliklerimizi
doğrulamaya devam ederek Allah’ın gönderdiğini kabul edemeyiz.
Ona sadece merak için gelenlere ve düşüncelerini, Allah’ın
antlaşmasına karşı yaptıkları sadakatsizlikleri
değiştirme arzusu olmayanlara, Yahya şöyle der: “Engerek soyu!”. Her kim tövbeye ihtiyaç duymuyorsa, Allah’ın
gönderdiğine ihtiyaç duymuyorsa ve başkalarını
yargılayabileceğini düşünüyorsa, bu kişiler tehlikeli
kişilerdir, onlardan kaçınmak gerekmektedir, çünkü onlara
yılanlara güvenemediğin gibi güvenemezsin. Biz başkalarında
bu davranışları aramayalım, sadece içimizde bu
duyguların olmamasına dikkat edelim! Rab İsa’dan öğrenmeye
çalışalım ve içimizde Onun duygularını koruyalım!
Çünkü O’nun duyguları iyilik, hoşgörü, sadakat, merhamet ve Allah’a
övgüdür! Havari Pavlus da, Romalılara mektubuyla bize bunu tavsiye eder.
Ayrıca o, Allah’ın büyük armağanları olan Kutsal
Yazıların değerini anlamamıza yardımcı olur.
Kutsal Yazıları okuyarak Rabbimizi tanırız, teselli
edilerek imanda güçlendiriliriz. Kutsal Yazılarla beslenerek ümidimizi
besleriz, çünkü onsuz yaşam tadını kaybeder, arzu yok olur,
irade zayıflar. Kutsal Yazıları sevelim, devamlılıkla
onları okuyalım!