10/08/2008 - OLAĞAN DEVRE - 19. Pazar Günü – A

1.Okuma 1Kr. 19,9.11-13 Mezmur 84 2.Okuma Rom. 9,1-5 İncil  Mat. 14,22-33

 

“Hükümdarlığı son bulmayacaktır”. İsa’nın hükümdarlığı! İsa bu hükümdarlığı hakkında çok konuşmak istedi, özellikle de hikayelerle konuştu. Birçoğu şöyle başlıyor: “Göklerin Hükümdarlığı … şuna benziyor”. O halde hikayelere bakarak İsa’nın hükümdarlığını, nasıl gördüğünü ve kral rolü hakkındaki düşüncelerini anlıyoruz. Hükümdarlık Sözün ekilmesiyle başlıyor; Söz de sonra büyüyor ve durumlara göre eşit olmayan bir şekilde meyve veriyor! Hükümdarlık, engeller ve kötülükler yaratan tohumlar eken Düşmanıyla da boy ölçüşmelidir, bu kötü şeyler acı getirirler ve Allah’ın elçilerine artı iş getirirler, ama çok kişinin kurtuluşunu engellemezler. Hükümdarlık neredeyse gözükmeden başlar, aynı küçücük hardal tanesi gibi, ama hiçbir şey onun büyümesini ve çok kişi için kurtuluş olmasını engelleyemez! Hükümdarlık mayanın unda saklı olduğu gibidir, aynen maya gibi gereklidir, onun sayesinde un kolay hazmedilecek ve yenilebilecek ekmeğe dönüşür. İsa’ya, bir krala gibi, itaat edenler dünyadaki yaşamı güzel ve neşeli kılarlar, çünkü Allah’a güveni yayarlar ve insani ilişkileri hoş ve güvenli kılarlar. Hükümdarlığa giren, biraz da kurnaz olmalıdır; aynen değersiz bir tarlada saklı hazineyi bulan kişi gibi: hiç kimseye bir şey söylemeden, hazinenin bulunduğu tarlayı satın alabilmek için  her gerekeni yapıp, her şeyini satar. Hükümdarlığa giren aynı zamanda bunu her şeyden çok istemelidir: aynen çok değerli inciyi bulan tüccar gibi, onu almak için elindeki bütün diğer incileri satar. Hükümdarlık her şeyi toplayan bir ağ gibidir, ama sonra biri Allah’a ait olanla olmayanı, İsa’ya ait olanla olmayanı ayırmalıdır. Bu işi ancak görevlendirilmiş olan kişi, gerçekçilikle ve yalancı merhamet göstermeden, yapacak.  İsa’nın hükümdarlığında afla yaşamak gerekmektedir, affı vermek ve dilemek gerekir, çünkü oraya inatçılık ve öç asla giremez. Aynı zamanda zenginler giremez, ancak zenginliklerini sevgiye yönlendirdikten sonra girebilirler. Hükümdarlığa ancak çocuk yüreğine sahip olanlar girebilir! Biz mutluyuz, çünkü hükümdarlığı son bulmayacaktır.

 

Aziz Pavlus’un doğumunu andığımız bu yıl boyunca onu daha iyi tanımaya ve şahitliğini daha dikkatlice dinlemeye çalışacağız. Bugünkü sözü de bu başlangıca tam uygundur. O derin acısını anlatmak için çok önemli bir açıklama yapmaktadır. Özellikle vaaz yapıp da kabul edilmediği yerlerde çektiği acıyı veya uzun yolculukları sırasında yaşadığı zorlukları dinleyeceğimizi zannediyoruz. Veya birçok şehirde zulüm edilmesi sonundaki acılarını ve hapisteki alçaltılmalarını dinlemeyi bekliyoruz. Hayır, en büyük acısı kendi soydaşlarının, yani İsraillilerin Allah tarafından seçilmiş olmalarına rağmen ve onların Allah’ın vaatlerinden faydalanmalarına rağmen, İncil’i kabul etmemelerinden kaynaklanıyor. İsa o halktan geliyor, ama onlar İsa’yı Mesih olarak, Allah’ın Oğlu olarak, Baba’nın vaatlerinin gerçekleştiricisi olarak kabul etmediler. Pavlus bunun için acı çekiyor, ama kimseyi suçlamıyor, çünkü kendisi de İsa’yı ve Kilisesini zulmetmişti, kendisi de İsa vasıtasıyla bize ulaşan Allah’ın bedava sevgisini kabul etmekte zorladı; fakat bu iyi müjdeyi kabul edikten sonra, O’nun lütfuna kavuştu.

İsa’yı kabul etmek hep bir iman eylemidir, büyük bir imandır ve sadece alçakgönüllü ve zenginliğe bağlı olmayan insanlara mümkündür. Bugünkü İncil, Petrus ve Onikinin, Rabbin ilahi tabiatını tanıyabilmelere yardım eden bir anı anlatmaktadır. Onlara ekmeklerin ve balıkların çoğaldığını görmek yetmemişti. O mucizenin sonucunda hevesli kalabalığın etkisi altında kalmamaları için İsa neredeyse havarileri tek başlarına kayığa yollamaya mecbur olmuştu, yoksa onlar İsa’yı kolay bir Mesih, insani şan kaynağı olarak göreceklerdi. İsa, kalabalığı bırakıp tepede tek başına dua ederken onlar gölde zorluklar çekmektedirler. O da yardımcı olmak için su üstünde yürüyerek yanlarına gider. Onlar onu tanımakta zorlanıyorlar, bu yüzden korkuyorlar. Petrus, emin olmak için aynı şeyi yapmak istiyor, Rab gibi su üstünde yürümek istiyor. Ve İsa kabul ediyor! Bu raddede ilk olarak Petrus ve sonra diğerleri, iman etmenin ne kadar zor olduğunu fark ediyorlar. Biraz rüzgar, Petrus’un yüreğindeki imanı yok edebiliyor, iman olmayınca da tek bir adım bile atmak imkansızdır, hemen batmaya başlar. İsa’ya iman yaşam güvenliğidir, ayaklar altındaki sağlam topraktır. İman olmayınca sadece şakirdin yaşamı değil, tüm sosyal ilişkileri  tehlikede, tüm toplum yaşayamıyor, üyelerine yardımcı olamıyor; İsa’ya iman yok olunca tüm güvenceler yıkılır, kimseye güvenilemez, iyiyi ve kötüyü ayırt etmek için hiçbir kaynak kalmaz. Bu, dünyamızın şu anki durumudur.

Rab ile tekrar karşılaşmak için uygun zaman ve yerler ihtiyacımız vardır, aynen İlyas’ın dağa çıkışı gibi. Yüreğimize girecek, onu değiştirecek, korku, imansızlık rüzgarları esince sabit kalacak, güçlü bir imana kabiliyetli kılacak, Allah’ın sesini duyabilmek için sessiz yerlere ve zamana ihtiyaç vardır.