17/08/2008 - OLAĞAN DEVRE - 20. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş. 56,1.6-7 Mezmur 66

2.Okuma Rom. 11,13-15.29-32 İncil  Mat. 15,21-28

 

“Kutsal Ruh’a inanıyorum”. Şimdiye kadar Baba ve Allah’ın Oğlu İsa’ya imanımızı bildirdik. Şimdi Baba’nın ve Oğul’un Ruhuna hitap ederek yaşamımızı ona emanet ediyoruz. Ruh kimdir? “Ruh” terimi “esinti” anlamındadır, yani insanın yaşamını garantileyen, insanın içinden çıkarak dışarıda bir hareket meydana getiren ve bir ısı ileten ‘bir şey’dir. “Ruhu” büyük harfle yazarsak, o halde Allah’ın saklı ve ulaşılamaz yaşamından çıkıp yaşamımı hareket ettirmek, etkilemek, değiştirmek, Baba’nın ve Oğul’un sevgi hareketlerine uymak için gerekli “esinti”yi kast ediyoruz. Birileri güneşten gelen ısı ve ışıkla mukayese yapmaya cüret etti: Allah bize, tüm insanlara ve tüm yaratılışa Ruhunun ısısı ve ışığıyla ulaşır. Allah’ın Ruhu kutsaldır. Tabii ki hepimiz bunu biliyoruz ama ne anlama geldiğini biliyor muyuz? Bu terim Kutsal Yazılarda İsrail Allah’ına en uygun niteliğin gösterilmesi için kullanılır. Allah, daima sadakatsiz, itaatsiz, eğitilemez olan halkını daima severek kutsallığını gösterir. O halde kutsal olmak dışarıdan etkilenmemektir: sanki Allah halkına şunu söylemekte: “Sen bana isyan mı ediyorsun? Ben seni yine de seviyorum çünkü ben iyiyim! Sen beni sevmek istemiyor musun? Ben seni sevmeye devam ediyorum. Sen beni suçluyor, kötülüyor ve hakaret mi ediyorsun? Ben seni kutsuyorum ve mevcudiyetimden ve kurtuluşumdan faydalanman için her yolu arıyorum”. Allah’ın Ruhu kutsaldır. Onun etkisine açık olduğumuzda, bize de kutsallık veren bir Ruhtur. Onu içimize kabul ettiğimizde ve duygularımızı, zekamızı ve irademizi Onun etkisine göre yönlendirdiğimizde bize de kutsallığını iletir. Kutsal Ruh’a inanmak Onun bizi içten itmesini istemektir, o zaman biz de bizi sevmeyenleri seveceğiz. Bizi kötüleyenleri kutsayacağız, bizi zulüm edenler için dua edeceğiz, bize kin duyanların kurtulması için elimizden geleni yapacağız, Allah’tan aldığımız sevgi sebebiyle sevinçli olacağız, insanlardan nankörlük görsek bile! “Kutsal Ruh’a inanıyorum”: bu, büyük bir lütuftur ve büyük bir sorumluluktur, sevgi ve tükenmeyen bir sevinç kaynağıdır!

 

Bugün Rab bize şunu söylemek istiyor, O sadece kendi milletini değil, tüm milletleri düşünüyor. O tüm insanları seviyor: hepsinin sevinç içinde olduklarını görmek ister. Allah, tüm halkları, kendisini sevmeye hazırlamak için İsrail halkını kendi halkı olarak seçti. Allah’ın bu küçük milleti tüm insanlık için büyük bir hizmet yapıyor: tüm insanların Kurtarıcısı için yol hazırlayacak ve herkesin karşılaşacağı “evi” hazırlayacak: “Evim tüm milletler için dua evi sayılacaktır”!

Aziz Pavlus, maalesef İsrail halkı Kurtarıcıyı ret etti: bu şekilde İsa’nın ölümüne sebep oldu, fakat bu ölüm tüm dünya için merhamet kaynağı oldu. Pavlus İsrail’in pişman olacağını ümit ediyor, madem ki Allah, İsa’nın kurbanı sayesinde herkesi sevmekte, belki İsrail de Rabbi ve Kurtarıcıyı kabul etmeye başlar. O zaman Allah’ın merhameti gerçekten tüm insanları sarabilecektir!

Allah’ın tüm insanları, tüm milletleri kurtarmak istediğini İsa da Kenanlı kadınla karşılaşmasıyla açıkça anlatır. İsa, Filistin’in dışındaki putperest şehirleri olan Sur ve Sayda bölgesinde bulunmakta idi. Oralara, mucizeleri için Onu arayan kalabalıktan uzaklaşıp, öğrencileriyle yalnız kalabilmek için gitmişti. Ancak ünü buralara kadar yayılmıştı ve bu sebepten bir kadın yüksek sesle istediklerini bağırdı. Bu, üzüntülü, hatta neredeyse ümitsiz bir istek: çünkü kimse kızını ele geçirmiş olan şeytanın kötü gücünü yenecek kapasiteye sahip değil.

Şeytan kimseden izin istemiyor ve ne zaman ki bir insanı kendine bağlayabiliyor, bunu yapıyor: maalesef daha önce büyük suçlar işlemiş, dua etmeyen ve Allah’a güvenmeyen, ruhani olarak korumasız kişiler ve aileler vardır.  İnsanlar var ki, ebeveynlerinin veya atalarının, Şeytana itaat ederek, yaptıkları seçimlerin sonucuyla yaşarlar, belki dürüst olmayan yollarla elde edilmiş paralarla yaşamaktadırlar. O mallar ve seçimlerin üstünde insanın düşmanı olan şeytan hakları kazandı.

İsa o kadına cevap vermez. Havariler ise yalvarmasını duymaktan bezdikleri için Rab’den arzularını gerçekleştirmesini isterler. İsa, kendisine Allah’ın gönderdiği kurtarıcı olarak inanmayan ve sadece bir ihtiyaç için yönelen bir kadının istediklerini yapmak gerekli gibi gelmemektedir. Ancak kadın Ona yaklaşınca arzusunun büyük bir alçakgönüllülükle yapıldığını görmekte. Kadın, İsa’nın ekmeğin köpekler için değil, çocuklar için armağan olduğunu söylemesinden alınmamakta. İsa, özellikle paganlar için kullanılan bu terimi mahsus kullandı. Ama kadın kırılmadı, hatta konuyu derinleştiriyor: köpeklerin nasıl sahipleri varsa, o da İbranilerin Allah’ın yüreğinde öncelikli olmalarını kabul ediyor. Ama aynı zamanda öncelikleri olduğunu söylese de, herkesin Allah’ın kalbinde yeri olduğuna inanıyor ve bundan emindir! İsa bu alçakgönüllülüğünden kadının imanının büyüklüğünü anlıyor ve şeytan kızını bırakıyor. Şeytan alçakgönüllülüğe dayanmıyor! Böylece peygamberlik gerçekleşiyor: “Rabbin hizmetinde bulunmak ve onun adını yüceltmek için, kul olarak Rabbe bağlanmış olan yabancıları... dua evimde sevindirip mutlu kılacağım”.