31/08/08 - OLAĞAN DEVRE - 22. Pazar Günü
– A
1.Okuma Yer. 20,7-9 Mezmur 62
2.Okuma Rom. 12,1-2 İncil Mat. 16,21-27
“Peder ve
Oğul'dan çıkıyor”.
Kutsal Ruh’tan konuşuyoruz: O, ilahi bir “Kişi”dir, fakat
Allah’ın yanındaki bir Allah değildir! Allah tektir, ama
yalnızlık içersinde yaşayan bir varlık değildir. Allah
sevgidir, sevgi ile yaşar, sevgi ilişkidir, kendi sunmaktır. Bu
sebepten Oğul’un tüm asırlardan önce Baba’dan doğmuş
olduğunu ve Baba ile aynı özde olduğunu, aynı
ilahiyatı paylaştığını söylüyoruz. Baba ve
Oğul arasında bir sevgi alışverişi oluyor ve biz ona
“Kutsal Ruh” diyoruz. O halde Ruh’un Baba’dan
çıktığını söylüyoruz. Kutsal Ruh
yaratılmadı, sevgiyle Oğul’a bakan Baba’dan çıkmakta,
dağılmakta. Eğer kendi tecrübelerimize dayanarak bir imaj aramak
istiyorsak, şöyle diyebiliriz: bizden çıkan bir esinti gibidir,
güneşin ışığı, sesin
çıkarttığı ses, alevin ısısı gibi. Ama bir
şey değil, ilahi niteliklere sahip bir Kişidir: sevmeye, hareket
etmeye, mükemmel şekilde cevap vermeye kabiliyetlidir. Her şeyin
kaynağı olan Baba’dan gelmektedir. İsa, Kutsal Ruh’u
göndereceğine söz verdiğinde Onu Baba’dan göndereceğini veya
Baba’nın “benim adımla” Onu göndereceğini söylüyor. O
açıkça Ruh’un “Baba’dan
çıktığını” da söylemekte (Yu. 15,26).
Doğudaki Hıristiyanlar, Ortodokslar, İman Bildiriminde sadece “Baba’dan çıkıyor” diye söylemektedirler. Biz
Batıda, Şarlman zamanından beri yani 800lerden itibaren “Baba’dan ve Oğul’dan” çıktığını
söyleriz. Bu ekleme, İncil tarafından desteklenir. “Baba’dan size göndereceğim
Yardımcı, yani Baba’dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği
zaman, O bana tanıklık edecek”. Ayrıca Dirilmiş
İsa havarilerine üfleyerek şöyle de dedi: “Kutsal Ruh’u alınız!”. Onları Allah’ın
şahitleri yapan nefes ağzından çıkıyor. Maalesef Doğu Kilisesi
yapılan bu ek için yüzyıllar boyunca sorun yaptı. Bu ekin gerçek
olduğunu inkar edemezlerse de, Katolik Kilisesiyle birliği kurmamak
için sebep olarak kullandılar. Maalesef Doğu Kilisesi, bu ekin gerçek
olduğunu inkar edemezse de, Katolik Kilisesiyle birliği kurmamak için
bunu sebep olarak kullandılar.
İsa’nın
bugünkü açıklamaları Petrus’un hoşuna gitmemektedir, çünkü kendi
düşünce tarzından çok değişik, arzularından çok
uzaktır. İsa, yaşamında Allah’ın Hizmetkârı hakkındaki
peygamberliklerin gerçekleşeceklerini açıklamakta. Bu peygamberlikler
acı çekeceğini, halkın başkanları tarafından ret
edileceğini, öldürüleceği ve dirileceğini söylüyordu. Ancak
diriliş konusunu Petrus’un
duymamış gibidir: son zamanlara bırakılacak bir
fikirdir, en sonlara. Onun dikkati acı çekmek ve ölüm üzerinde kalır.
Birçok kişiyi iyileştiren, her çeşit sınıfa ait olan
insanlara mucizeler yapan, Allah’ı Baba gibi sevmeyi öğreten bir
insanın halkın başkanları tarafından ret edilmesi
mümkün mü? Ölümden bile dirilten bir kişinin öldürülmesi mümkün mü? Petrus
bunu düşünemiyor, anlayamıyor. Gerçekten sanki Petrus’un Kutsal
Yazılar hakkında çok bilgisi yok veya Kutsal Yazıların kim
bilir ne zaman gerçekleşeceklerini düşünüyor. Böylece itiraz etmek doğru, hatta kendi
vazifesi olduğunu düşünüyor: ona göre İsa o şekilde
konuşmamalı. Bu sebepten Petrus İsa’yı kenara çekiyor.
İsa da körü ve sağır dilsizi kenara çekerek
iyileştirmişti. Öğrenci, Rabbe öğretmenlik yapmak istiyor!
İsa’ya öğretmek istiyor, İsa körmüş gibi! Petrus, kendini
Allah’ın yerine koymak isteyen ve Lüsifer’e (Şeytan) dönüşen
meleğe benziyor!
Rab ne
yapmalıdır? Vazgeçmeli mi? Mesele o kadar ciddi ki vazgeçemez. Bu
sebepten İsa, güçlü ve kararlı bir sevgi eylemiyle Petrus’a, çölde
onu deneyen şeytana davrandığı gibi davranır. Nitekim
şimdi burada da orada olan yine tekrarlanır: Petrus, itirazı ile
İsa’yı Baba’nın arzusunu gerçekleştirmekten vazgeçtirmek
ister, kolay bir Mesihlik ister, insanların takdiri toplayacak ve kendini
dünyanın kurtuluşu için sunmayacak bir Mesih ister. İsa bu yanlış
fikri uzaklaştırmak istiyor, bunu görünür ve herkesin
anlayacağı şekilde yapmak için bu fikri ileten Petrus’u
kendinden uzaklaştırıyor. Sonra İsa tüm havarilere
yollarının kendisininkinden uzaklaşmaması gerektiğini
de ekliyor: "Kim ardımdan
gelmek isterse, nefsini yensin, haçını yüklensin ve yolumdan
yürüsün”. Kim İsa’nın yanında kalmak istiyorsa kendini
düşünmemeli, kendi zevkini, arzusunu aramamalı, kendini tanımaya
çalışmamalı, tersine İsa’yı tanımalı ve
kriter olarak İsa’nın Sözünü seçmeli, bunlar acılı
yollardan geçtirse de. Haç kötü bir şey değildir, Mesih İsa’ya
benzemenin yoludur. Aziz Pavlus şöyle der: “kendinizi (bedenlerinizi) diri, kutsal ve O'nu hoşnut eden bir
kurban olarak sunun”. Bedenlerimizi sunmamız,
arzularımızı ve zevklerimizi tatmin etmememizdir, İsa gibi
ve İsa’nın bize öğrettiği gibi olmaya
çalışmaktır. Genelde bizim de olan, dünyevi düşünce
tarzı bizi Allah’tan uzaklaştırır ve dolayısıyla
bizi en gerçek ve derin sevinçten uzaklaştırır. Bu sebepten
dünyevi düşünce tarzlarını, alışkanlıklarını
ve herhangi yerden gelen teklifleri, takip etmemeliyiz. Biz İsa’yı
izlemek ve düşüncelerini kabul etmek istiyoruz, bunlar bizler için yeni
bir yaşam şekli için ışık ve kuvvet olacaktır.
Bunları sevinçle ve inanarak yaparız. Bunlar olmadan artık
yaşayamayız çünkü, Yeremya peygamberin dediği gibi, Rabbimiz
bizi kendisine çekti. Yaşamın gerçeğinin ve güzelliğinin
bunda olduğunu anlayabilelim diye, durmadan sevgisiyle bizleri kendisi
gibi düşünmeye davet etmektedir.