21/09/08 - OLAĞAN DEVRE - 25. Pazar Günü
– A
1.Okuma Yeş. 55,6-9 Mezmur 144 2.Okuma
Fil. 1,20-27 İncil Mat.
20,1-16
“Peygamberler
aracılığıyla konuşmuş olan”. Kutsal
Ruh Peygamberler aracılığıyla konuştu: Onun kendisine
ait bir sesi yok, bu sebepten tavsiyelerini vermek için içselliğe dikkat
eden kişilerden faydalanır. Bu kişilere peygamber diyoruz:
kendilerini Allah’a adamışlardır ve Allah tarafından
herkese veya bazı kişilere Onun hatırlatmak veya söylemek
istediği şeyleri bildirmeleri için seçilmişlerdir. Allah kimi
istiyorsa seçer, ama Onun, itaatkâr kişileri, bildiklerine ilk olarak kendileri itaat etmek isteyenleri tercih
ettiğini görürüz. Musa peygamberdi, dağda Allah’ın Sözünü
dinledi ve aynen halka iletti. İlyas da peygamberdi. Sessizlikte, gerçek
Allah’ın, gerçek imanı fısıldayışını
duydu ve bunu güçle bildirdi. İsrail’de daha birçok peygamber oldu,
halkı azarladılar, iyiye yönlendirdiler, imana
çağırdılar. Aynı zamanda da Allah’ın
mesajlarını sözden başka şekillerle de iletmek için
değişik hareketler yaptılar ve anlamlı seçimler
gerçekleştirdiler. Tüm bunlar, halkı Mesih’i karşılamaya
hazırlamak için yapıldı. Yunus da peygamber olarak
çağrılır: Yunus, Ninova şehrini tövbe etmeye çağırmayı
ret etmişti. Bu kişi aklımıza şunu getiriyor:
Allah’ın Sözü kişinin iyiliğinden, becerikliliğinden veya
azizliğinden etkilenmiyor. Allah’ın sözleri merhametli olmayan bir
kişinin ağzından da gelebilirler. Kutsal Ruh, onun
aracılığıyla da konuşabilir. Peygamberlerin sonuncusu
Vaftizci Yahya’dır. O, İsa’yı Allah’ın kuzusu ve damat
olarak gösterdi, yani Baba’nın sevgisinin kendi halkına ve bütün
halklara gösterilmesi olarak! Vaftizci Yahya’dan sonra peygamberliğin
anlamı değişti. Artık İsa geldi, mevcuttur ve
gelişinin müjdelenmesi gerekmiyor. Şimdi, Onun sözlerini tekrar eden
peygamberdir, Kilisenin yaşamında dirilmiş olarak mevcudiyetini
gösteren ve hatırlatan, peygamberdir. Tüm Kilise peygamber bir
halktır; Kutsal Ruh’un rehberliğinde yaşar, Baba’nın
sevgisini ve Mesih İsa’nın kurbanını müjdelemeye devam
eder. Kilise’ye olan imanımızı belirtirken bu yönünü
inceleyeceğiz. Şimdilik, Kutsal Ruh’un Eski Ahitte peygamberler
aracılığıyla söylediklerine önem vererek, “peygamberler
aracılığıyla konuştu”, diyoruz.
“Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz gibi değil”. Bunu Allah söylüyor. O
yüreklerin derinliğine bakıyor ve bizim düşüncelerimizin Onun
kilerine benzemediklerini görüyor.
Gerçekten de O, sevgiden başlayarak, bir şeylere mal olan
sevgi aracılığıyla sevgiye ulaşır, bizler ise ya
başta ya da sonda içine egoizm katıyoruz. İçimizde
kendiliğinden doğan ve büyüyen egoizmden, sadece bir zevk
arayışı olan ve sevgi kelimesi altında bile örten egoizmden
tamamen serbest hiç olmuyoruz. Allah’ın bu acı sözlerini dinlerken,
içimizdeki düşünceleri değiştirme arzusu büyümeli, onun
düşüncelerine uygun düşünmeyi arzulamalıyız. Bunu
nasıl yapabiliriz? Kolaydır: İsa’yı dinlemek yeterlidir. O,
öğrencilerini ve kalabalığı eğitmek için çok
zamanını ayırdı, onlara Baba Allah’ın
düşüncelerini öğretiyordu. İncil’de okuduğumuz
hükümdarlık hakkındaki masallar da çok güzel ve anlam doludurlar:
onlar vasıtasıyla İsa bizlere Allah’ın düşüncelerini
aktarır, onlardan zevk almamızı sağlar ve onları
imanla kabullenmemize yardım eder.
Bugün dinlediğimiz
masal, Baba’nın sevgisinin değişik yönlerini görebilmemiz için
özellikle zengin ve faydalıdır. Sevgimiz bu yönleri tek
başına geliştiremez. Bir ev sahibi, bağı için
işçi aramaktadır. İsa’yı dinleyenler bağdan
bahsedildiği zaman Allah’ın halkından bahsedildiğini bilir.
O halde bağın işçileri halkın iyiliği için
çalışacak olan kişilerdir.
Ev sahibi her üç saat
başında evden çıkar ve çalışmak isteyenler var mı
diye bakar. Mademki o kadar çok işçi çalıştırmakta,
bağının çok büyük olduğu anlaşılır. Ev
sahibi bağına çok düşkün, başkalarından yardım
kabul ediyor ve kendisi ile işbirliği yapmaya
çağırıyor. O kimsenin zamanını boşa
harcadığını görmek istemiyor. Bağında herkes için
yer var! Bundan ne anlıyorsun? Ben şunu anlıyorum, Allah ve
insanların tek bir amacı olmalı, işbirliği
yapmalı. Allah’ın hükümdarlığında
çalışmayanlar zaman kaybetmektedirler, tembeldirler.
Düşüncelerimizin Allah’ın düşüncelerinden
değişik olduklarını anlamamıza yardım eden
başka bir olay da, maaş verme şeklidir. Biz maaş
saptamanın tek yolunun bir kişinin yaptığı işi
değerlendirmemiz olduğunu düşünürüz. Allah’ın ise
başka kriterleri vardır. Allah Onun için çalışanların
tüm yaşamlarını Ona adadıklarını biliyor,
dolayısıyla da yaşam için gerekli desteği hak eder. Bu ne
bölünebilir ne de artırılabilir. Allah’ın verdiği maaş
sevgisidir, Kurtarıcı İsa’da insan olmuş sevgidir,
Kurtarıcıdan gelen kurtuluştur. O, kurtuluşu yarıya
indiremez, sevgisini de ikiye katlayamaz. O halde hepimiz aynı
“parayı” alıyoruz ve herkesin, gününün son bölümünü de
harcamış olanların, kurtulmasından ve Oğul İsa aracılığıyla
Baba tarafından sevilmelerinden sevineceğiz. Bu harika ve yeterli
ödülden aziz Pavlus Filipililere Mektubunda bahseder. Havari herkesin onun
alacağı ödülü alması için yaşamını vermek ister:
o kendini tam vererek çalıştı ve acı çekti, korkunç zulümler
ve yorgunluklar çekti ve bizlerin zayıf olmamıza ve Allah’ın
hükümdarlığı için çok çalışmamamıza rağmen
aynı kurtuluşu ve sevinci paylaşacağımızı
ümit ediyor. Allah’ın düşünceleri ne kadar güzel ve yolları ne
kadar harika!