19/10/08 - OLAĞAN DEVRE - 29. Pazar Günü – A -
1.Okuma Yeş. 45,1.4-6 Mezmur 95 2.Okuma
1Sel. 1,1-5 İncil Mat.
22,15-21
Tek Kilise'ye inanıyorum. Allak biricik
Oğlunu yolladı ve O da tek Ruhu verdi. Kilise çift olamaz ve de
bölünemez. İsa bize bunu birçok şekilde, özellikle kendini iyi çoban, gerçek asma, yol ve gerçek ve
yaşam olarak tanıtarak,
açıklamaya çalıştı. Maalesef gurur günahı, halen
Allah’ın evlatlarında mevcuttur ve onları ilk yerleri,
saygı ve güç yerlerini aramaya getirmektedir. İsa’nın bize emrettiği
gibi, sadece hizmet yerlerini arasalar, Kilisede bölünmeler olmazdı.
İsa, tüm öğrencilerinin birliği için ısrarla dua etti. Bu
duası her gün Baba tarafından gerçekleştirildiğini
söylemeliyiz, çünkü Kilisede birlik işaretleri çoktur ve imanlılar arasında
birliği muhafaza etmek için acı çekmeye hazır birçok
öğrenci vardır. Bu da Allah’a her gün şükretmemiz için sebeptir.
Ama birlik için dua etmek daima ve daha da gereklidir, etrafa zararlı ot
diken şeytanın bulunduğu bu dünyada yaşadıkça daima
ihtiyaç olacaktır. Askerlerin yırtmadığı Rabbin tek
parça kaftanı ve içersinde birçok balık taşımasına
rağmen yırtılmayan ağ, Allah’ın planını
gösteren işaretlerdir: Kilise bölünmemelidir. Ama dünyada günah oldukça
tek Kilise içersinde de bölünmeler, yırtılmalar olacaktır. Bu
bölünmeler sadece kendi zekasını izleyenler, her şeyi kendi
vizyonuna göre görenler ve bunu başkalarına zoraki inandıranlar
veya başka kültür ve anlayışta olan kardeşleri kabul etmeyenler,
dünyanın ürünlerini kendilerine isteyenler veya çekmiş
haksızlığı affetmek istemeyenler yüzündendir. Biz
bölünmelerin acısını hissediyoruz, çünkü Allah’ın arzusunu
biliyoruz ve iman ve sevgi birliğinin güzelliğini de biliyoruz. Biz
İsa’nın duasına katılıyoruz ve Baba’dan
oğullarının birliğini ve Kilisenin birliğini için
yalvarıyoruz. Aynı zamanda, İsa’nın hacı
taşımasına yardım ediyoruz çünkü ancak Onun
hacını taşırsak aramızda birlik olacaktır! “Tek
Kiliseye inanıyorum”, bu, Allah’ın isteğinde bir gerçektir,
yüreğimizde bir arzudur, bunun için fedakârlık yapmaya ve kendimizi
sunmaya hazırız!
Aziz
Pavlus’un Selanik’teki Hıristiyanlara söyledikleri teselli edicidir.
Onlara “Kilise” diyerek hitap ettiğine dikkat ediyoruz. Bu terim bir
çağrıya cevap veren bir grup için kullanılmaktadır.
Hıristiyanlar Allah tarafından çağrıldılar ve
toplandılar. Çağrıya cevap vererek de sevgisini
göstermektedirler. Onlar birliktir, ama bu birlik her birinin
çabasının meyvesidir. Havari, yardımcıları Silvano ve
Timoteus ile oradaki Hıristiyanların imana olan
sorumluluklarını gördüler. İman etmek çaba, yorgunluk ve
sorumluluk gerektirir ve bu caba dışarıda da görünür. Şöyle
konuşanlar aklıma geliyor: “Benim iman edip etmediğimi nereden
bilebilirsin? Şu kişinin imasız olduğunu nasıl
söyleyebilirsin?”. İmanımız yaşam şeklini,
konuşma ve davranma şeklini değiştirmektedir, bu sebepten
bir kişinin iman edip etmediği çok iyi fark edilebilir. Bir kişi
bana şöyle dedi: “Bir arabaya bindiğinde motor yakılı
mı değil mi, anlıyorsun”. İman da aynen böyledir. Aziz
Pavlus Hıristiyanların imanından başka “sevgiye dayanan
emekleri ve Rab Mesih İsa'ya bağladıkları ümitten gelen
dayanıklılıklarından” mutlu olmaktadır. Sevgi ve
ümit, imanın ilk sonuçlarıdır: Allah’tan gelen ve
aracılığımızla kardeşlere ulaşan sevgi ve
ümitten gelen huzur. Ümit, İsa’nın Rab olduğundan ve Ondan,
sevmek ve iman etmek için gösterdiğimiz her çaba ve yorgunluğumuzun
mükafatını alacağımızdan emin olmaktır!
Aziz Pavlus
işte bu cümlelerle, para, güç ve maddi ferah arayışında
olan bu dünyada, Hıristiyanların bir görüntüsünü sunmaktadır.
Allah’ın otoritesini ve Sözünün hikmetini kabul etmekte bu kadar çekimser
olan bir ortamda Hıristiyanların yaşaması gerçekten zordur.
Devamlı olarak denenirler ve imanlarının şahitliğini
yapmaya çağrılırlar. Yeşaya peygamberin metni de
İsa’nın etrafındakilere verdiği cevabı, bizlerin de
kabul etmesi için bizleri hazırlar. Allah putperest, yani gerçek
Allah’ı hiç tanımayan bir krala uluslara hükmetmesi için otorite
verir: Bu kral, Pers kralı Kirus’tur. (557-529 M.Ö.). Bu dünyanın
kralları dinsiz olduklarında bile imanlılar bunu bilmeli: “Rab
Ben’im ve başkası yoktur”. İmanlılar ulusların
kaderini saptayan insanlarla işbirliği yaparken de, her zaman ve her
durumda Allah’a itaat ederler, yüreklerinde ve akıllarında
Allah’ın kanunlarını muhafaza ederler. Onu suçlamak için bir
sebep arayanlara İsa şöyle cevap verdi ve Yeşaya’nın
öğretisini derinleşti: “Sezar'ın hakkını Sezar'a,
Allah'ın hakkını da Allah'a verin”. Allah’a
yaşamını, yüreğini, sevgi dolu itaatini vereceksin;
hükmedenlerle de hizmette işbirliği yapacaksın, vergi
vereceksin, onun hizmetinin bedelini ödeyeceksin. İsa cevabı ile
sadece Ferisilileri ve kral Herodes taraftarlarını susturmadı,
bizlerin de sosyal yaşamın zor durumlarında dürüst, kutsal ve
huzurlu bir şekilde yaşayabilmemiz için bize ışık
vermektedir. Dünyadan uzaklaşmamalıyız, Allah’a karşı
insanlar tarafından yönetilse de. Sevgiye dayanan emeğimiz
hareket etmek ve imanımızın şahitliğini yapmak için
hep ortam bulacaktır. O zaman güçlülerin hükmetmesi yüzünden dünya
acı çektiğinde etrafımıza huzur ve ümit yayabileceğiz.