23/11/08 - OLAĞAN DEVRE - 34.Pazar Günü – A
MESİH İSA EVRENİN KRALI BAYRAMI
1.Okuma Hez. 34,11-12.15-17 Mezmur 22 2.Okuma
1Kor. 15,20-26.28 İncil Mat. 25,31-46
“Katolik ... Kilise'ye inanıyorum.” Katolik, evrensel
anlamını taşır. Kilise katoliktir, çünkü İsa’nın
etrafına yeryüzündeki her milliyetten ve her ulustan, her dilden ve her
ırktan insanlar toplayabilir. İsa, havarilerini tüm milletlere
yolladı: Bunu yetmiş iki şakirdi Tanrı’nın
hükümdarlığının geldiğini müjdelemeye
yolladığında söyledi ve anlamamızı sağladı.
Bu şakirtler yetmiş iki kişiydi, Nuh zamanında Kutsal
Kitabın sıraladığı milletlerin sayısı da bu
kadardı! Havari Yuhanna da bu gerçeği, dirilmiş İsa’ya
itaat etmek için atılan ve 153 büyük balığı
yırtılmadan yakalayan ağ imajı ile bildirdi. Bu 153
sayısı da, o zamanlarda bilinen milletlerin sayısıydı.
Kilise katoliktir, çünkü başı, Baba tarafından tüm milletler
için yollanan İsa’dır. Matta İncil’i de Rabbin Havarilerine
verdiği şu emirle sona erer: “Bu nedenle gidin, bütün ulusları
öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Peder, Oğul ve
Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin”. İsa gerçekten
tüm insanları sever ve herkes Onun sevgisini kabul edebilir ve cevap
verebilir. Herkes Ondan, birlik Ruh’u olan Kutsal Ruh’u alabilir ve
dolayısıyla kardeşlik ve yaşam yeri olan Kilisede
toplanmayı kabul edebilir. Bu sebepten Kilise, “katoliktir”! Birkaç
yüzyıldan beri bu söz Roma episkoposu, Batı’nın Patriği
olan Papa ile tam bir birlik ve itaat içersinde olan Kiliseyi göstermek için ve
onda hiç bir otorite tanımayan Hıristiyanları ve Kiliseleri
ayırt etmek için kullanılır. Biz bütün insanların katolik
Kiliseye dahil etmek için Tanrı tarafından
çağrıldıklarına inanırız, yani İsa’nın
tek olmasını arzuladığı ağıla, tek olan
Bedenine, Babanın Onun üzerine inşa ettiği ve Onun köşe
taşı olduğu tek binaya dahil olmalarını istedi.
İman etmeyen veya İsa’ya iman etmesine rağmen, kendini Kilise
ile birlik içersinde olmayan kişi Rabbin lütfu sayesinde imana ve
birliğe ulaşabilir: bunun için bizler şimdiden her insana
kardeş diyoruz. Onlar Mesih İsa’da kardeşlerimizidir: ya tek
Kilisede birlik içinde olduklarından, ya da olabileceklerinden: onlara
karşı hissettiğimiz sevginin, misyoner sevginin ümidi, budur!
Bugün Kilise
takvimini İsa’nın krallığı bayramı ile
tamamlıyoruz. Bu günkü Matta İncil’inin metninin hikayesinde İsa
da kendisi için “kral” unvanını kullanmaktadır. O, “İnsan Oğlu’dur” ve “görkemli
tahtına oturacaktır”; gerçekten de yargısını
bildirmek için ağzını açtığında adı “kral” olacak! O, tüm milletlerin O’nun
önünde toplanmaları gerekecek olan kraldır, O
yargısını bildirecektir. Kim affedilecek? Kim mahkum olacak? Bu
noktada kral bir çoban olmakta.
Kuzuları, keçilerden ayırarak sürüsünü toplayan bir çoban! Çoban
figürü, Eski Ahitteki peygamberlerden alınmadır, özellikle de bugün
metnini okuduğumuz Hezekyel peygamberden. Bu metinde çobanın
dağılan kuzuları topladığını ve onlara
baktığını, gıdasız kalmamaları için
onları beslediğini ve hasta olanların tedavi edilmesini
sağladığını okuyoruz. Bu metin, çobanın
kendisinin “Koyunla koyun arasında
yargıyı ben vereceğim” garantilemesiyle sona eriyor. Bu söz
güven verir, çünkü çoban koyunlarını seviyor ve bu sebepten
yargılaması elbette onların faydasına olacaktır.
İsa, hikayeyi iyiliğinin ve adaletinin bir örneğini vererek
devam ediyor. Milletlerin arasında Onu sevmiş olan herkes, bilmeden
de olsa, kutsanmış olarak çağrılır ve kraliyet
mirasını alacaktır! Onlar insanlara acıyıp,
durumları ve ihtiyaçları ile ilgilenen insanlardır. “En küçük kardeşlerimden biri için ne
yapmamışsanız, onu benim için de yapmamış oldunuz”: İsa
kendini en küçük, en muhtaç kardeşleriyle bir tutmakta.
“En küçük kardeşlerim kimlerdir?” Bu cümle
geniş veya dar anlamda anlaşılabilir: İsa Ona iman edenleri
düşünebilir, yani imanları yüzünden zülüm edildikleri için acı
çeken Hıristiyanları, ama her hangi bir sebep için acı çeken
insanları da düşünüyor olabilir. Bu metni okuyan azizler genelde bu
son anlamı çıkartılar; böyle anlamak bizlere de kolay gelir,
hele İsa’nın diğer öğretilerini de göz önünde tutarsak, yani
İsa’nın, tüm insanları, günahkar, putperest, düşman,
tanıdığı veya tanımadığı kişileri
sevdiğini düşünürsek. Rabbin bu hikayesi iman ve sevgi arasında
ahenk kurar ve onları birleştirir: Ona iman etmek daima aktif ve
faydalı bir sevgiye temeldir, aynı biçimde de, her insana gösterilen
sevgi, gösteren kişi İsa’yı tanımasa bile, imanın
hakkını eşitler. Bu hikaye aynı zamanda ufkumuzu
geleceğe, ölümden sonrasına açar. Ölüm boşluk yaratmaz: ölümden
sonra yargı vardır, bunu bilmeyen ve bilmezlikten gelmek isteyen için
de öyledir. Yargı, Babanın herkes için ölmeye ve dirilmeye
yolladığı Oğul’a, yani ancak ve ancak İsa’ya aittir.
Aziz Pavlus bunu bugün de tekrar ediyor. O halde
bakışlarımızın daima Rabbe çevrilmesi, dikkatimiz
Sözüne, arzularımız Yüreğine çevrilmesi şarttır. Çünkü
o gerçekten kraldır, evrenin
kralı olmaktan çok, irademizin, eylemlerimizin, Allah’ın evladı
olarak her ilişkimizin kralı olmalıdır!