25/05/08 - Efkaristiya Bayramı – A
1.Okuma Yas. 8,2-3.14-16 Mezmur 147 2.Okuma
1 Kor. 10,16-17 İncil Yu.
6,51-58
Bugün
Allah’ın Sözü bize üçlü bir davet teklif eder: her şeyden önce
Allah’ın eserini hatırlamaya, Allah’ın evlatlarının
yaşamlarına uygun beslenmeye ve bunu bizleri İsa ile
birliğe ulaştıran, ekmek ve şarap ile yapmaya
çağırır.
Musa, halka,
çölde Allah’ın onlara kat etmeye çağırdığı ruhani
yürüyüşü hatırlatır. Ruhani yürüyüş yüreğin gerçek
alçakgönüllülüğüne doğru bir yürüyüş oldu, böyle bir
alçakgönüllülük kendini Allah’ın önüne koyarak ondan bizim hoşumuza
gideni değil, Onun arzusunu ve yaşamımız için gerekli
gördüğünü sormaktır. Allah, halkı bu alçakgönüllülüğe vardırmak için onu
değişik acılar, açlık, susuzluk ve yılanların
zehri ile denemeliydi. Her seferinde de halkı kurtaran O idi: manna, et,
kayadan fışkıran su, bronz yılan, Allah’ın sevgisinin
mucizevi işaretleriydi ve alçakgönüllülüklerinin faydasını
gösteriyordu. Manna ve kuş eti Musa’nın alçakgönüllü duasından
sonra geldi, kayadan fışkıran su ise onun itaati sayesinde
geldi, yılanların zehrinden kurtarılmaları ise değnek
üzerindeki yılana bakan her tek kişiye alçakgönüllülüğünün
mükafatı olarak verildi. Böylece, yaşamımız için gerekli
olanı Ondan alabilmek için, herkes Allah’a yönelmenin gereğini
anlayacaktı. Herkes Allah’ın Sözünün bizler için yaşam
olduğunun garantisini aldı, bu Söz bizler için zaruri besindir, onsuz
Mısır’daki millet gibi köle veya çöldeki halk gibi ölümün pençesi altında
olacaktık.
Allah’ın
bize verdiği besin “gökten inen
canlı ekmektir”, bize bundan İsa konuşur. Çünkü bu ekmek,
O’dur, kendisidir. O, Allah’ın ağzından çıkan Sözdür, onun
sayesinde yaşadığımız kısa müddet içersinde
yaşamımız sona ermez, Onun sayesinde
yaşamımızın geçici bir anlamı ve etkisi olmaz. İsa’nın
bedenini yiyen ve kanını içen, yani kim kendinde Onu kabul ederse
buna yaraşır bir yaşam sürer ve bu yaşama “ebedi”
niteliği kazandırır. Adem’in de aradığı
yaşam bu idi. Bu yaşam, ancak ve ancak Allah’tan gelebilen doluluk,
barış ve sevinçtir; bunları bulmak için tüm servetimizi de
harcasak, tek başımıza elde edemeyiz, uzaklara da gitsek
bulamayız. Bir genç tanıdım, barış ve mutluluk, gerçek
yaşam arıyordu. Dünyanın birçok yerini dolaştı ve
Hindistan’a vardı. Kim bilir Hindu ve Budist mabetlerinin gölgesinde neler
bulmayı umut ediyordu! Bana aradığını gerçekten
bulduğunu anlatıyordu, ancak bunu bazı rahibelerin
çadırının altında bulmuş. Bu rahibeler,
İsa’nın sevgisiyle, kimsesiz çocuklara bakıyorlardı.
Onların yardımıyla İsa’yı buldu,
yaşamının geri kalan zamanı için de, İsa onun
yaşam ekmeği oldu. Halen bugün o İsa ile yaşıyor,
yaşamını Ona emanet etti.
İsa,
Allah’ın bize vermeyi düşündüğü ekmektir. O, Ona ve sadece Ona,
ihtiyacımızın var olduğunu biliyor. Ben kalıcı
sevinci sadece onun varlığı esnasında bulurum. İçimde
onsuz hiçbir şey yok. Ne zaman ki mutsuz bir kişi ile
karşılaşıyorum, bu da sıkça oluyor, yüreğimde
İsa olmasa o üzüntüden etkilenirdim, o kişinin
sıkıntılarını dinledikten sonra, onu hiç teselli
edemeyip, ona hiç yardımcı olamazdım. İsa’nın “bedenini” yiyerek, ve mümkün olan her
yolla Onunla birlik içinde olarak, (yani Sözü, Efkaristiya, dua ile...),
benimle karşılaşacaklara yardımcı olabiliyorum: onlar
göksel mutlulukları biraz tadabileceklerdir.
Aziz Pavlus
Allah’ın armağanının bir üçüncü yönünü hatırlatmakta:
komünyon! Birlik! Bize onu bölüştüğümüz kupa ve ekmek
aracılığıyla verir, Mesih’in kanının kupası
ve anısına böldüğümüz ekmek aracılığıyla! Bu
armağanlar, bizleri Mesih İsa ile birlik içinde kılarak, bizleri
tek bir beden yapar. Onun sayesinde artık, birbirimize yabancı
olmayız ve kendimizi kardeş hissederiz.
Bu
gerçekleri her Pazar, hatta her gün, her Efkaristiya’ya
katıldığımızda yaşarız. Bugün ise bu
duyguları özellikle hissediyoruz, çünkü bugün tüm Kilise bu konuyu
düşünüyor, tüm Kilise bu kutsal gizeme tapıyor ve mümkün olduğu
yerlerde de, kiliselerden dışarı çıkarak, İsa’ya
sevgisini ve Baba’ya minnettarlığını, ilahiler söyleyerek
dünyaya şahitliğini yapıyor. Herkese iman etmeyenlere bile,
bizim göklerden gelen o Ekmekle, yani Allah’ın sevgisiyle
yaşadığımızı söyleriz, dünyaya
barış ve birlik arzumuzu gösteririz, barış, birlik ve
kardeşliğin sadece İsa’dan, Allah’ın bizi sevmesi için
yolladığı Oğul’dan geleceğini bildiriyoruz.