06/04/2008 - PASKALYA DEVRESİ - 3. Pazar Günü – A
1.Okuma Hav. Kit. 2,14.22-33 Mezmur
15
2.Okuma 1 Petrus 1,17-21 İncil Luka. 24,13-35
Bir tek Rab olan Mesih
İsa'ya inanıyorum: Baba’nın
bize Rab olarak yolladığı insana “İsa” adı verildi.
Melek, Meryem’e ve daha sonra Yusuf’a müjdeyi getirdiğinde, Museviler
arasında çok yaygın olan bu isim bebeğe verildi. Bu ismin anlamı “Allah kurtarıyor”, “Allah kurtarıcıdır” anlamındadır ve “Allah bizimle beraber” adına denk
gelir: Allah bizimle birlikte ise kurtarıldığımız
açıktır, hiçbir şeyden korkamayız! İsa adı en
büyük armağandır: “Bu göğün altında insanlara bağışlanmış,
bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur” (Hav. Kit. 4,12). Havariler İsa’nın adına mabedin kapısındaki
sakatı iyileştiriyorlar: “Bu
adam, sizin çarmıha gerdiğiniz, ama Allah’ın ölümden
dirilttiği Nasıralı İsa Mesih'in adı sayesinde
önünüzde sapasağlam duruyor” (4,10). Samiriye’de de Filipus ise “Allah’ın hükümranlığı
ve İsa Mesih adıyla ilgili müjdeyi duyuran Filipus'un söylediklerine
inandıkları zaman, erkekler de kadınlar da vaftiz oldular”
(8,12): İsa’nın adı müjdedir, İncil’dir! Bu
gerçeği bizler de tecrübe ediyoruz. İsa’nın adını
çağırmak veya sadece telaffuz etmek bizi her korkudan, şüpheden,
zayıflıktan kurtarır. Ancak sihirli veya yanılmaz bir
teknik olarak kullanmak hatalıdır. Bu adı sevgi ile telaffuz
etmeliyiz, Onunla ilişkiye girerek, Onunla hem güzel, hem de zor ve
acılı anlar yaşayarak, ve her şeyden çok onu dinlemeye
açık olarak söylemeliyiz. O “Mesih’tir” (Yunanca “Hristos”, İbranice
“Meşiha”). Mesih de mesh edilmiş yani yağlanmış,
kutsanmış demektir. Eski Ahit’te kral ya da rahip olacak kişi
mesh ediliyordu. Mesih en mükemmel mesh edilendir, yani Baba’nın tam
krallığını ve rahipliğini taşıyandır. O
Allah’ın kutsalıdır, onun sözcüsü ve kralımız
olması için Allah tarafından mesh edilmiştir. Bizim için “kral”,
yani Allah’ın hükümdarlığını yeryüzünde sürdüren ve
“rahip”, yani Allah’a bizim kurbanlarımızı sunandır.
Babanın yolladığının adı “İsa”dir ve görevi
“Mesih” adıyla belirtilmiştir!
İsa’nın
dirilişinden sonra ve Pentekost’tan sonra Havariler daha öncekinden
farklılar. Cesur oluyorlar ve daha önce Öğretmenlerine
karşı olan halkla temasa giriyorlar. Böylece herkese gördüklerini ve
yaşamlarını değiştiren olayları bildirmeye
başlıyorlar. Bugün Petrus’un ve diğerlerinin, evlerinin
etrafını saran halka verdikleri ilk müjdeyi dinliyoruz. Allah
yaptıklarını ilan ediyorlar: Yeruşalim’de yaşayanlar,
zayıfların ve sakatların koruyucusu olmasına rağmen
İsa’yı öldürdü; Allah ise onu diriltti ve insanlara Ruh’unu
yolladı. Allah insanların kötülüğünü kullanarak onlara tahmin
edilemeyecek bir yeni yaşam sunan sevgisini onlara
bağışlar. Petrus’un konuşmasını tekrar dinlerken,
bugün de Peder’in her şeye kadir olduğunu gösteren bir belirti yapabileceğini,
bekleyebileceğimizi zannediyorum. Birçok yönden o zamanki duruma benzer
bir durumdayız: insanlar Allah’ın istediğinin tam tersini
yapıyor ve karar veriyorlar! O bizim bu çağımızda ne
yapacak? Mutlaka bizi hayrete düşürecek.
Hayal
kırıklığına uğramış ve üzgün,
Yeruşalim’den uzaklaşan iki öğrenci de
şaşırdı. Önce gizemli yolcu onlara Kutsal
Yazıları ve yaşadıkları üzücü olayları
anlamalarına yardım etti. Sonra canlı ve
canlandırıcı, İsa’nın yanlarında olduğunun
farkına varıp, inandılar. İlk olarak onlar yaşam
aldılar ve sevinçle gittikleri yere döndüler. Orada diğerlerine
tecrübelerini anlattılar ve cemaatçe tekrar yaşamaya
başladılar. Yemeğe çağırdıkları kişinin
ölümden dirilen Rableri olduğuna şaşırdılar. O, Kutsal
Yazıları yaşadıkları olaylarla karşılaştırarak
açıklamıştı ve ekmeği bölerken kendini
tanıtmıştı. Bu detay bizim için çok önemlidir.
Dirilmiş İsa kendini ekmeği bölerken tanıtmaktadır!
Bizler de burada ekmeği bölmek için toplandık: burada İsa
mevcuttur! Kleofa ve diğer havarinin görmediği gibi bizler de Onu
görmüyoruz, ama onların anladığı gibi bizler de iman ve
sevgi birliğini veren ekmeği verenin O olduğunu anlıyoruz,
bizler de bugün bize konuşanın İsa olduğunu biliyoruz ve yaşam,
sevinç ekmeği olan Efkarestiya’yı onun verdiğini anlıyoruz.
Yazdığı
Hıristiyanların büyük imanına şaşıran Aziz
Petrus’un davetini kabul edelim. Onlar Yeruşalim’den uzak, şimdiki
Türkiye’de, Galatya denilen bölgede yaşıyorlardı ve İsa’yı
hiç görmemişlerdi. Ama hiç görmemiş olmalarına rağmen O’nu
seviyor O’na iman ediyorlardı. Biz de Petrus’un
hayranlığını uyandırıyoruz, çünkü bizler de Rab
İsa’yı seviyor, Ona inanıyoruz, denenmelerde Ona sadık
kalıyoruz. Petrus Baba Allah’a şan verecek şekilde yaşamaya
devam etmemizi tavsiye ediyor. Baba bizi sevgisiyle yönlendiriyor, bu sebepten
biz de günah işlemekten korkarız, günahımızla bize ve tüm
insanlara verdiği sevgiyi karartmamaya çalışırız.
Dünyadan değişik bir şekilde yaşamaktan mutluyuz, dünya
bizi ret ederse de. Bununla İsa’ya sevgimizin kanıtını ve
Ona bağlılığımızı gösteririz!