6/01/2011
- EPİFANYA BAYRAMI - A
1.Okuma İşaya 60,1-6 Mezmur
71 (72) 2.Okuma Ef. 3,2-6 İncil Mt 2,1-12
b
İsanın doğumunu tasvir etmiş ve tasvir etmekte olan küçük
veya büyük sanatçılar, bu gün kutlanan bayramın içerdiği
anlamı çok iyi anlamışlardır. Meryemin kucağında
tuttuğu İsanın önünde Doğudan gelen müneccimleri
simgelemek için üç farklı ulustan gelen; beyaz, kumral ve siyah
olan üç şahsı tasvir etmektedirler. Üçü de taçlı ve kral
elbiseleri giymiştir. Bu da onlara temsili bir anlam katmaktadır; yani
kendi soylarından, kendi dillerinden ve kendi inançlarından büyük
kalabalıklar topluluğunun, onların şahsında onlarla
birlikte olduğu anlamına gelmektedir. Bütün uluslar, fakirler
tarafından sevinçle kabul edilmiş ve güçlülerin ölçü tanımaz
kötülüğü tarafından reddedilmiş olan İsaya
bağımlı olmuşlardır. Bütün dinlerin mensupları
henüz kendisine ulaşmamış bir doluluğun beklentisi içinde
olduklarını bilirler. O doluluk, O Bebeğin kendisidir. O Bebek;
güçsüz, zavallı ve bir hiç gibi görünmekte, fakat büyükler Onun önünde
eğilmelidir ve değerli olduğuna inandıkları her
şeyin, sadece O Bebeğin ellerinde olması halinde gerçekten
değerli olduğunu anlamalıdırlar. Onların hazineleri
bir insanın elinde olursa, ne değer taşıyabilir? İnsan
sadece geçici bir soluktur. Altın, buhur ve mür yani zenginlik, şan
ve uzun bir ömür
Bunlar, sevmek için, kullanmasını bilmeyen birinin
elinde olursa, nasıl faydalı olabilirler? Zenginlikler bencil
insanın elinde olursa, şiddet ve emrivakiden başka ürün vermez
tersine fakirlik ve sefalet yaratır. İnsanın şanı,
kibrini ve birinin diğeri üzerindeki hakimiyetine neden olan
baskıyı arttırır. İnsanın uzun yaşamı
acılar ve sorumsuzluklar yaratır. Zenginlik, şan ve uzun bir
ömür ilahi sevgiyi içinde taşıyan ve onu yaşayabilen bir
insanın eline verilmelidir. Bu yer, zenginliğin doğru yeridir.
Çünkü bu haliyle acıları ve fakirliği ortadan kaldırmaya
yarar. Tanrı olan İnsan şan ve uzun yaşam sahibi olmaya
layıktır. Çünkü hiç kimse sevgiden bıkmaz.
Müneccimler
bize önemli bir ders verirler. Bu dersten bir şeyler öğrenebilmekte
miyiz?
Onlar
bütünüyle tövbe-dönüş ve yeni yaşam anlamına gelen bir yolculuk
yapmışlardır. Kendi ülkelerini bırakmış, kendi
alışkanlıklarını, kendi emniyetlerini
bırakmış ve tanımadıkları bir yere
gelmişlerdir. Gizlilikte, fakirlikte, sadelikte kalmayı seçip, zulüm
görenlerin tarafına geçmeyi kabul etmişlerdir.
İsa
ile karşılaşmaları Onun sadece bir bebek olmasına
rağmen, yaşamlarının değişmesine sebep
olmuştur.
Bu Çocuk,
merakla izledikleri ve daha sonra kendilerine derin bir sevinç vermiş olan
yıldızın yerini almıştır. Şimdi yüreklerinde
ve akıllarında sadece annesinin kucağında yer alan o Bebek
önemlidir. Bundan başka hiçbir şey kendileriin ilgisini
çekmemektedir; ne yıldızların hareketleri ne de büyük
adamların görüşleri. Kutuları boşaldıktan sonra
müneccimler hakkında başka hiçbir şey bilmemekteyiz. Daha
doğrusu, biliyoruz ki, onlar için de, bizim İsayı sevmeye
başladığımızda olduğu gibi, aynı şey
oldu. Yaşam, gerçek yaşama dönüştü ve, sadece bizim için
değil de, tüm insanlık için önemli bir anlam taşımaya
başladı. Yaşamımız için artık ne zenginliğe
ne yükselme hırsına ne ün salmaya ne de sağlıklı
olmaya ihtiyacımız yoktur. Hatta bu Bebeği severken
yaşamın, insanların düşündüklerinden daha fazla anlam
taşıdığını fark ediyoruz. Anlıyoruz ki,
yaşamın değeri ve anlamı daima vardır, hatta henüz
veya artık üretken olmadığı zaman bile. Yaşam
değerlidir, çünkü yaşamımızda, evreninin merkezi olan bu
Bebeğe bizi bağlayan ruhsal bir bağ vardır. Herkes kendini
bu Bebeğin önüne koymalı ve kendine bir pozisyon belirlemelidir.
Büyükler, Herodes gibi, bilgeler ve hatta baş kahinler ve halkın
yazıcıları bu korunmasız Bebek karşısında
şaşkınlık ve telaş içindedirler. Bu Bebek onların
yaşamını da, değiştirir: bu adımı
atmayı kabul ederlerse, onları küçülmeye ve alçakgönüllü olmaya
götürür. Bu Bebek gerçekten bir gizemdir. Bu Bebek Tanrının
gerçeğini içermekte olup gerçekten yansıtandır. Öyle ki biz
Onun sayesinde, Tanrının, bizleri sevgisiyle kucaklamak
istediğini anlıyoruz ve kendimizi o sevgiye boğulmuş
hissediyoruz. Ancak bizlerin birbirimizi sevebilmesi için bu Bebeğin
sevgisini kabul etmemiz gerekir. Onun her şeye muhtaç olması Onu
sevmemizi sağlasın, ama aynı zamanda Onun, rahat edici
bakışları ile bizleri sevmesini kabul etmemiz gerekir.
Rabbimiz İsa, sana tapıyoruz. Sana
var olduğun için teşekkür ediyorum, hiçbir şey yapmasan bile...
Benim için bir şey yapmanı beklemiyorum, çünkü hayatımda senin
var olduğunu bilmek, yaşamımdan, güçsüzlüğümden,
hastalığımdan, küçücük varlığımdan memnun olmam
için yeterlidir. İşte, sahip olduğum her şey ve tüm
imkânlarım senin hizmetindedir: Altınlarım, buhurum ve mürüm
senin işlerine hizmet edip, senin sınırsız
sevgini gerçekleştirmeye hizmet etsinler. Bütün uluslar, her yaştan
insan ve tüm dinler seni tanısınlar. Çünkü Sen herkesin gerçek
yaşamısın. Sana şan ve övgüler olsun!