30/01/2011 - OLAĞAN DEVRE - 4. Pazar Günü – A
1.Okuma Sof. 2,3; 3, 12-13 Mezmur
145 2.Okuma 1Kor. 1, 26-31 İncil Mt. 5, 1-12
Rabbin bu sözlerini Tüm
Azizler Bayramı gününde de duyduk. Bugün biz bu metni tam olarak anlamak
ve doğru bir şekilde yorumlamak istiyorsak, onların
yaşamına bakmamız ve Allah’ı ve kardeşleri sevme
şekillerinden örnek almamız yeterlidir. “Ne mutlu yüreği zenginliğe bağlı olmayanlara” ne
anlama gelmektedir? Assisi’li aziz Fransua’ya bakınız. “Ne mutlu ağlayanlara” derken de,
azize Cemma Galgani’yi veya İblin’li mutlu Miryam’ı
hatırlayınız! Sonra da “yumuşak
huylu olanların” kim olduklarını bilmek istiyorsanız,
Sales’li aziz Fransua’yı veya aziz Yuhanna Kalabria’yı dinlemeniz
yeterlidir. “Ne mutlu doğruluğa
acıkıp susayanlara” derken, Padova’lı aziz Antuan ve
Pietrelçina’lı aziz Pio gibi, Allah’ın arzusunu büyük bir şevkle
yapmak isteyenler aklımıza
gelir. “Ne mutlu merhametli
olanları”: Bunu yaşamış olanları görmek
isterseniz, aziz Yuhanna Maria Vianney’i veya aziz Leopold Mandiç’i düşünün.
“Ne mutlu yüreği temiz
olanları”: Bu nitelik, azize Luçiya ve azize Agnes gibi
şehitlerin niteliğidir, aziz Luigi Gonzaga ve aziz Nikola de la Flue
de aklımıza gelir. “Barışı sağlayanlar” da
çoktur; onlar, acıları dindirmek ve adaletsizlikleri yok etmek için
uğraşanlardır: Aziz Yuhanna Bosko, aziz Filippo Neri,
Kalkütta’lı mutlu Teresa, mutlu Don Oryon, aziz Kamillo de Lellis ve
onlardan örnek alanların bir sürüsü. “Ne
mutlu doğruluk uğruna eziyet çekenler” için ise çok uzun bir
liste yapmamız gerekir: Eski zamanların şehitlerinden
başlayarak, zamanlarımıza daha yakın şehitlerine kadar
liste çok uzundur. Liste içinde Nazi kamplarında veya Gulag Sovyet
kamplarında eziyet çeken şehitler var, zamanımızda da, Çin
ve Sudan’da öldürülenler var, hatta İsa reddedildiği ve O’na iman
edenler toplum dışına itilip alay edildiği ülkelerimizdeki
şehitler de var.
Her aziz göğe
açılan bir penceredir, bir veya birçok mutluluğun canlı
örneğidir. Güzel olan şey şudur; azizlerin birer kahraman
olmayışlarıdır, asil ve güçlü kişiler
olmayışlarıdır; onlar genelde fakirlikten gelmişlerdir
ve fakir kalmışlardır. Havarilerden başlayarak onların
çoğu ağır iş ve acılı tecrübelerden gelmektedirler:
Balıkçı, çoban, köle, çiftçi idiler… Aynen bugün aziz Pavlus’un
dediği gibi: “Allah, bilgeleri
utandırmak için dünyanın cahil saydıklarını seçti”,
“Aranızda ne çok bilge, ne çok güçlü, ne de çok soylu kişiler
vardır”. Azizlerin sıralanması bu sözlerin doğru
olduğunu ispatlar. Asiller ve güçlüler, gökteki azizlerin arasında
zayıf bir azınlıktır, hatta yeryüzündeki azizlerin arasında da, şimdi, bu dünyada,
İsa’nın sözlerini yaşayan bizlerin arasında da, çok
azdır. Çoktan Peygamber Sofonya da şunu diyordu: “Aranızda, geriye kalanlardan ancak yoksul ve güçsüz bir halk
bırakacağım”. Fakirliğimizden mutlu olalım,
dünyanın bizi hor görmesinden mutlu olalım, dünyanın
çeşitli yerlerinde Hıristiyanların zulüm edilmesinden
şikayetçi olmayalım. Onlar bizim şanımızdır.
Çünkü bizler sadece Rabbin hacı ile övünürüz. Ne zaman ki kendimiz
Kiliseyi yıkmak isteyenlerin hedefi olacağız, o zaman da
sevinelim, çünkü yaşamımızın, karanlıkta parlayan bir
ışık olabildiğinden emin olacağız, dünyayı
yaşamda tutabilecek ve insanların yaşadığı her
yerde güzel bir tat verebilecek tek tuz olduğunun bilincinde
olacağız. O zor durumlarda İsa kendisi sevinmemiz ve ilahiler
söylememiz için gücü verecektir. Çünkü kuşkusuz bir şekilde, “Göklerdeki
karşılığı” bekleyebileceğiz.