20/02/2011 - Olağan Devre - 7. Pazar Günü- A -

 

1.Okuma Lev 19,1-2.17-18    Mezmur 102      2.Okuma 1Kor 3,16-23      İncil Mt 5,38-48

 

Allah, Musa’yı halka daha önce kimsenin söylemeyi düşünmeyeceği bir söz söylemekle görevlendiriliyor. Allah emirlerini itaat edilmek veya İbrahim halkı üzerinde bir otorite göstermek için değil, ama onlar aracılığıyla ilk olarak bu halka, sonra da, bu halk aracılığıyla, yeryüzündeki diğer tüm halklara kendini tanıtmak için verdi. Allah’a itaat eden, O’na benzer, yani sevmeye ve O’nun gibi sevgiyi yaymaya kabiliyetli olur. Bu sebepten tüm emirleri özetleyen emir şudur: “Kutsal olun, çünkü ben, Allah'ınız olan Rab, kutsalım”. Sonra da bu kutsallığın nasıl geliştiğini anlatmaktadır: Yüreğimizde ne kine ne öce, ne de kırgınlığa yer bırakalım, “ama yanındakileri kendin gibi sev”. Yakınındakini sevmek, hatta kin duyabilen yakınındakini sevmek kutsallığın, bize rehberlik eden Allah’ın kutsallığının, kendini göstermesidir.

 

İsa, Levililer Kitabında ele alınan bu öğretiyi, üç tane örnek vererek, geliştiriyor. Tokat, hırsızlık ve iddia örneklerini sunuyor. Sana vuran olabilir, kanunları kullanarak sana hırsızlık yapmak isteyen olabilir, senden bedava yorulmanı iddiayla isteyenler de olabilir. Bu hareketler genelde ağır tepkiler uyandırıyorlar. Şakirdin yüreğinde neler oluyor? O, Allah’ın sevgisini göstermek, yani O’nun kutsallığını her yere taşımak istiyor, bu sebepten de yüreğinin değişmesine izin vermiyor, kötülüğün kendisini etkilemesine izin vermiyor. Şeytan senin de onun gibi kötü olmanı ister, ancak Rab, bu durumu kullanarak, O’nun kutsallığını göstermeni arzu ediyor. Bu durumlar, Allah’ın iyiliğine tanıklık etmen için kullanabileceğin değerli fırsatlardır. Bu şekilde seni görenler Baba’nın bilgeliğinin ve karşılık beklemeyen sevgisinin bir yüzünü görmüş olacaktır. İsa başka tavsiyeler de vermektedir: “Size zulmedenler için dua edin”. Oğul’un yüreği Baba gibi sever. Baba iyileri de kötüleri de sever, onları, yüreklerini kendisine çekmek ve değiştirmek için sever. O halde bizden de, sevilmeden bile, sevmemiz istenmektedir; bu bir lütuftur ve bize de verilmektedir! Biz sevgiye cevap vermek için değil de, Allah’ın evlatları olduğumuz için sevmeliyiz!

 

Aziz Pavlus’un da teşvikleri bu öğretilerin doğrultusundadır: Bizler Allah’ın tapınaklarıyız ve içimizde O’nun Ruh’u yaşar. Her eylemimiz bu gerçeği saymalı ve göstermelidir. Biz dünya gibi düşünemeyiz; dünya ayaklarımızın ezilmemesi için kurnaz olmak gerekir, diyor. Bizim kurnazlığımız ise dünyada kendimizi yüceltmemiz değildir, tersine kuzu gibi uysal ve her durumda iyi olmamızdır. Hatta kuzular, kurtların arasında bulunduğumuzda bile! Biz iki sandalye üzerinde oturamayız: Ya dünya gibi oluruz ve onunla çekişiriz ya da Allah’ı ve sevgisinin güzelliğini göstererek, görevimizi yaparız ve insanlardan gelecek haça katlanırız.

 

Bu günkü duayı hep beraber tekrar edelim çünkü bu dua gerçekten “yeni” kişiler olmayı arzuladığımızı belirtmektedir: “Allah’ım, sen ki Oğlu’nun haçta soyulması ve alçaltılması ile sevginin gücünü gösterdin, yüreğimizi Ruh’un armağanına aç ve şiddetin ve kinin zincirlerini kır, öyle ki,  kötülüğü iyilikle yenerek, senin barış İnciline tanıklık  edelim”.

 

.