03/04/2011 - PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ - 4. Pazar Günü – A
1. okuma 1Sam 16,1.4.6-7.10-13 mezmur 22 2. okuma Ef 5,8-14 İncil
Yh 9,1-41
Peygamber Samuel’in ilk
kitabının anlattığı olay ne kadar çok olmaktadır!
Bazen Kutsal Kitap hakkında çok iyi konuşan, bunu çok iyi
açıklayan, eğitici hikâyeler anlatan bir kişi ile
karşılaşırsın, ama Allah sana şöyle diyor: “Onu uzaklaştırdım, çünkü Rab
insanın gördüğü gibi görmez”. Güzel görünümlü bir kişi ile
karşılaşırsın, yüzü güleçtir, çok naziktir ve
olağan dışı cömerttir, ama Allah sana şöyle der: “Onu uzaklaştırdım, çünkü
Rab, insanın gördüğü gibi görmez”. Allah neyi görür, neye bakar?
Gözleri bizimkilerden çok mu farklıdır? “İnsan yüze bakar, ama Rab yüreğe bakar”. Rab
yüreğimiz Onunkine dalmış mı, yüreğimiz Onunki gibi
karşılıksız ve merhametli sevgi dolu mu diye bakar; Rab,
yüreğimiz egoizmden, kinden, kıskançlıktan,
başkalarından üstün olma isteğinden arınmış
mı diye bakar. Peygamber Samuel, önünden Yesse’nin güçlü
oğulları geçerken, Allah’ın ona dediklerine
şaşıyordu. O da önceden Allah’ın seçimlerini bilmiyordu ve
bu seçimlerin bizim önem vermediğimiz kişiler doğrultusunda
yönelebileceklerini tahmin etmiyordu.
Allah’ın Davut’u seçmesi olayı
bizi çok dikkatli olmaya çağırır: Çok kolay yargılamaya
yatkınız… ama kötü bir şekilde
yargıladığımız kişiler, sık sık
Allah’ın tercih ettikleridir. İsa’nın şakirtleri o kör
adamın, günahkâr olduğunu veya günahkârların oğlu
olduğunu düşünüyorlardı. Bu yargıları körün
çektiği acılar karşısında onları ilgisiz
kılıyor ve ondan uzakta tutuyordu. Ama Oysa tam o kör, Rab için
acı çekmeye layık bulunmuştur: İsa’nın
tanıklığını yaptığından dolayı,
sinagogdan kovuldu, halk onu dışladı; imanı ile
şakirtlere bile örnek oldu. Ferisiler İsa’yı bile
yargılamaya kalkıştılar, O’nun bir günahkâr olduğunu
ve emirlere uymadığını düşündüler. Kutsal Yasa’yı
da değişemez fikir gibi görüyorlardı ve Allah ile
karşılaşmaya ihtiyacı olan insanı sevmek için verilmiş
bir bilgilendirme olarak algılamıyorlardı. Allah Şabat
Gününü de insanın, kendi Yaratıcısının sevgisini
tadabilmesini kolaylaştırmak için vermişti. İsa, körü
cumartesi günü iyileştirirken Baba’nın sevme arzusunu
gerçekleştiriyordu, dolayısıyla Kutsal Yasa’ya karşı
gelmediğine emin oluyordu. Baba bu şekilde o körü sevmek istiyordu: gözlerini
açarak o adamın yaratılışını tamamlamak
istiyordu. İsa, körü iyileştirmek için aynen başlangıçta
Allah’ın yaratılışta kullandığı çamuru
kullanıyor. Kör, itaat ederek gözlerini suyla yıkayarak sadece
gözlerinin karanlığını değil, yüreğinin
karanlıklarını da yok ediyor: o artık İsa’yı
sevmeye başladı ve O’nu kurtarıcısı gibi kabul
etmektedir.
Ferisilerin ikiyüzlülükle sorduğu son
soruyu ben de kendi kendime sormak istiyorum: ben de kör müyüm? Mademki
Allah’ın gördüğünü görmüyorum, mademki Allah’ın kardeşlerime
baktığı gibi sevgi ile bakamıyorum, mademki Allah beni
seçeceğimi seçmiyor, bunlar kör olduğumun işaretleridir. Ama bir
çarem var: İsa’ya koşabilirim, benim gözlerime de çamur koymasını
dileyebilirim. Gözleri açmak için göze çamur koymak bir saçmalık gibi
gelebilir: Bu beni tamamıyla kör etmeyecek mi? İnsanlara göre böyle
olacaktır: Nitekim insanlar, imanlıları kör görür ve onları
hor görürler. Ama aslında kör kalan ve Allah’ın bilgeliğinde
mahrum olan, iman etmeyendir. İmanlı, Baba’nın sevgisini
görerek, sevinir ve sevinci sayesinde cömert olur ve sadık,
karşılıksız bir sevgi ile sever. İmanlının
yaşamı herkes için bir armağan oluyor, çünkü onun sevme
kararı ne kendi erdemlerine ne de ihtiyaç durumunda olanın
sevaplarına dayanır: Sadece Baba’nın merhametinin
büyüklüğüne dayanır. Bu da, İsa sayesinde olur!
Aziz Pavlus, Allah’ın ne hoşuna
gittiğini anlamaya çalışmamıza yardım etmektedir.
Bizler de, herkes gibi, kör olmuş olmamıza rağmen, şimdi
Rab’bimiz İsa sayesinde imanın ışığına
kavuştuk. Bu ışık içimizde, insanlara olan ve ebedi
gerçeğe olan sevgiyi doğuruyor. Bu sebepten dünya tarafından
bize gösterilen örneklerin dışında yaşamaya kabiliyetliyiz,
iyiyi ve kötüyü ayırt edebilir, kötüyü mahkûm etme cesaretini
gösterebiliriz. Bu sebepten dünya bizi istemiyor ve bizden nefret ediyor.
Yargılamamızın değişik olması sebebinden yeni bir
söz, anlamlı ve değerli bir belirti, tadı olan tuz olabiliyoruz!
Bu yaşadığımız Oruç Devresinden faydalanalım ve
Allah’ın Sözü ile bolca beslenelim, öyle ki Allah’ın sevdiği
dünya için armağan olalım. Rab bizi “yakılı birer lamba”
olarak sunmak istiyor öyle ki birçok kişi yolu görsün ve düştükleri
kötü yoldan kurtulsunlar.