01/05/2011 - PASKALYA DEVRESİ - 2. PAZAR GÜNÜ – A
İlahi Merhamet Pazar Günü
1.Okuma Hav. İşl. 2,42-47 Mezmur 117 2.Okuma 1Pt. 1,3-9 İncil Yh. 20,19-31
Bu sene İlahi Merhamet Pazar Günü
özellikle anlam doludur: Çünkü tam bu günde Papa Yuhanna Pavlus II. mutlu ilan
edilecektir. Papa, adı M. Faustina Kowalska olan, alçakgönüllü bir
rahibenin tavsiyelerine uydu: Bu rahibe 1938 yılında, 33
yaşında iken, ölmüştü ve 2000 yılında bu Papa
tarafından sırasıyla mutlu ve aziz ilan edilmişti. Bu
rahibe İsa’dan sonsuz merhameti hakkında mesajlar alıyordu. Bu
mesajlardan biri Paskalya bayramından sonraki Pazar gününü “İlahi
merhamet Pazar Günü” olarak kutlamayı öneriyordu. Aziz Petrus’un bugün
dinlediğimiz mektubu da merhametten konuşmaktadır. Havarinin de
“büyük” dediği Allah’ın merhameti nasıl kendini gösteriyor ve
gerçekleşiyor? İsa’nın ölümden dirilmesinin meyvesi olarak
gerçekleşiyor, bu meyve de, bizim vaftizle yeniden
doğmamızdır. Paskalya Arifesinde vaftiz sırasında
verilmiş sözleri yeniledik ve Rab içimizde yaşamının, ebedi
yaşamın lütfünü yeniledi. Hiç birimiz o yaşamı
tanıyamayacaktı, çünkü o bize kapalıydı. İsa, ölümü ve
dirilişiyle bize bu yaşamın kapılarını açtı.
Dünyevi şeylere Onunla ölerek ve Onunla ve Onun için yaşayarak, O
bize yeni bir yaşamın güzelliğini tattırmaktadır. Bu
yaşamda geçici şeylerle beslenmeyiz ve varış noktamız
dünyevi hayaller olmamaktadır. Bizim varış noktamız bu
dünyanın ötesindedir, gördüklerimizin ötesindedir. Bu varış
noktasından eminiz, çünkü bunu bize İsa söz verdi ve O buna ulaştı.
Bu dünyada halen çektiğimiz bazı acılar sadece denenmelerdir,
onları aştığımızda imanımızın ne
kadar değerli ve güçlü olduğunu gösterirler. Bu iman sayesinde Rabbi
büyük ve güzel bir sevgi ile severiz. Bu sevgi güzel, çünkü görmediğimiz
Rabbe kendimizi sunmayı biliriz. Bu iman gözükmeyen İsa’yı
sevmemizi ve aramızda birlik olmamızı sağlar: Havarilerin
İşleri Kitabında, Aziz Luka: “Tüm
imalılar birlik içinde yaşıyorlardı” diyor. Onlar iman
sayesinde birbirlerini sevmeye, havarileri dinlemeye, dua etmeye,
yardımcı olmaya, birbirlerine hizmet etmeye ve Rabbin
kutlamalarına katılmaya, cömert ve kabiliyetli idiler. Cemaatın
dualarına aktif bir şekilde katılıyorlardı ve bu
törenleri canlı kılıyorlardı.
Pazar günkü Ayinde orada senin
bulunmanın, Rabbin toplanmış olanlara lütuf ve sevinç vermesi
için gerekli olduğunu hiç düşündün mü? Sen Kiliseye gereklisin,
imanın gerekli! Bak İsa’ya; dirildiğinin sekizinci gününde ne
yapıyor? O’nun adına toplanmış olanların arasına
geliyor, ama onlara herhangi bir şey söylemeden önce, inanmayan Tomas’a
yöneliyor ve diğerleriyle iman birliğine dönmesi için gerekeni
yapıyor. Tomas’ın imanı olmadan, İsa diğerlerine
sevinç veremeyecekti ve Kutsal Ruhunu da iletemeyecekti. İnatçı ve
kibirli olan Tomas’a doğru, İsa büyük merhametini kullanıyor.
İmansız şakirdine şöyle de diyebilirdi: Burada on kişi
sana dirildiğime tanıklık ediyor. Niçin arkadaşlarında
gördüğün değişikliği inanmıyorsun, Tomas? Oysa İsa,
uysallık ve alçakgönüllülükle, onu davet ediyor: Gel, Tomas, kendi
gözlerinle gör, gel, parmağınla ve elinle dokun! İsa, Tomas’a
karşı ne kadar merhametli ise, benim ve seninle de öyledir. Bizimle
birlikte olduğunu kanıtlayan birçok delile rağmen, bizler de
bazen biraz, bazen çok imansız değil miyiz? Sözlerle iman ediyoruz,
bununla birlikte korkuları ve güvensizlikleri besliyoruz, sanki
imansız olmuşuz gibi. Sözlerle iman ettiğimizi söylüyoruz, ama
sonra, Rabbin öğretilerini ve tekliflerini kabul edeceğimize, var
olduğu ve eylemlerini gerçekleştirdiği Kilisesine
bağlı kalacağımıza, hoşumuza gideni
yapıyoruz. Bizler, diz çökerek yeniden doğan imanını ilan
eden Tomas’tan çok beteriz, çünkü biz Rabbin gününde diğerleriyle
toplanmayı ret ediyoruz: Aslında İsa orada bizi beklemek için
bulunduğuna inanmıyoruz.
“Rabbin gününde”, Rab kendi “Barışını”
ve “Ruh’unu” bağışlar. Kendilerini Hıristiyan diyen
birçok kişi niçin Efkaristiya ayinine gideceklerine gezmeyi,
eğlenmeyi veya uyuyup tembellik etmeyi tercih ediyor? İsa’nın
onlara da, özellikle onlara, gösterdiği merhamet çok büyüktür! İsa
bekler, herkesi bekler; O, O’nun çehresinin ışığı ile
beni ve seni kabul etmeye hazırdır; onun
ışığı senin çehrenin üzerinde de yansıyacak, bu
da seni, Vaftizin senin içinde ektiği yeni yaşamın
tanığı ve sevinçli ‘taşıyıcısı’
kılacaktır.