28/08/2011 - OLAĞAN DEVRE - 22. Pazar Günü – A -
1.Okuma Yer. 20,7-9 Mezmur
62 2.Okuma Rom. 12,1-2 İncil Mt. 16,21-27
Bugünkü
İncil metni, geçen hafta okuduğumuz metnin devamıdır.
İsa, şakirtleriyle birlikte Filippus Kayseriyesi dolaylarında
bulunmaktadır. İsa, şakirtlerine kendi hakkında ne
düşündüklerini sormuştu ve Simon’un cevabına hayranlık
duymuştu, ona çok önemli bir misyon vermişti. Hatta bu sebepten ona
yeni bir isim vermişti, “Petrus – Kaya” ismini… anahtar sembolünü
kullanarak Allah’ın Hükümdarlığındaki görevini
belirtmişti. Şimdi ise, hala kalabalıklardan uzakta iken
İsa, arkadaşlarına O’nun yaşayacağı olaylar
hakkında bilgi veriyor. Yeruşalim’e gitmesi Allah’ın arzusudur,
orada, hatırı sayılır kişilerin kendinse
karşı kuvvetli bir düşmanlığı var. Orada O,
acı çekecek ve şiddetli bir ölümle ölecektir, ancak ardından
diriliş olacaktır. Daha önceleri havariler de halkın,
İnsanoğlu’nun bir peygamber olduğunu düşündüğünü
söyledikleri zaman bu sözü kullanmışlardı, Buna rağmen bu
söz havarilerin dikkatini çekmiyor.
Onlar için
İsa’nın bu konuşması çok acayip. Onun gibi sevgi dolu bir
insan, eylemleri Allah’ın her şeye gücü olduğunu gösteren bir
insan, Allah tarafından sevilen ve seçilen halka, rehberlik edenler
tarafından inkar edilebilir mi? O zaman İsa tarafından övülen
Petrus, kendinde İsa’ya itiraz etme hakkını buluyor.
Öğrenci iken Rabbin öğretmeni konumuna geliyor: Rabbin
söylediğini ciddiye almıyor ve Onu azarlamaya başlıyor. Bu
çok olağan ve spontane bir davranış! Petrus’u
eleştiremeyiz… çünkü biz de ona benziyoruz. Biz de düşünüyoruz ki,
iyi niyetli olursak ve iyilik yaparsak, yolumuz kolay olacak. Genelde zor yolun
ve hacın “iyi” kişiler için hazırlandığını
kolaylıkla kabul etmiyoruz, ancak sadece onlar bu yolu kat edebilecek
güçtedir. İsa, Petrus’un tepkisinin, kendisinin çölde yendiği denenme
ile aynı olduğunu fark ediyor. Bu sebepten Şeytana
söylediğini tekrar ediyor: “Git
buradan…” Petrus’a şöyle diyor: yerine dön, arkamda kal, önüme geçme:
orası Baba Allah’ın yeridir!
Şu an,
tüm şakirtlere zor bir gerçeği açıklamanın zamanı
gelmiştir. İsa’nın ardından gitmek isteyenler kendini inkâr
etmeli, yani kendini düşünmekten vazgeçmeli. Her kim kendini
düşünmeye devam ediyorsa, örneğin sıhhatini veya güzel
görünüşünü, zenginliğini ve memnuniyetini, o kişi İsa ile
beraber kalamaz: o kişi Allah’ın hükümdarlığını
düşünemez, başkalarının ve kendisinin ebedi kurtuluşu
ile ilgilenemez. İsa’nın ardından sadece haçlarını
taşıyanlara ve dolayısıyla Ona benzeyenlere yer
vardır.
Bu durumda
İsa ile birlikte kalanlar, Onu karşılık beklemeden
sevenlerdir, Ona âşık olanlardır. Bunun örneğini bize
peygamber Yeremya vermektedir. O da kalbinin, Allah’ın sevgisi
tarafından kazanıldığını hissetmektedir ve
artık sadece Ona itaat etmek istiyor. Bundan vazgeçemez, bu itaat kendisine
birçok düşmanlık yaratırsa da... O, acıdan kaçınmak
istemektedir, ama onu kaplayan sevgiye dayanamayıp, bütün insanlar
kendisine karşı olsa da, o, Allah için çalışmaktadır.
Yeremya’nın içindeki bu ateş, çok güzel bir örnektir.
Aziz Pavlus
da başka sözlerle İsa’nın öğretisini tekrar etmektedir ve
şu teşviki yapmaktadır: “Kardeşlerim,
kendinizi diri, kutsal ve O'nu hoşnut eden bir kurban olarak sunmanız
için Allah’ın merhameti uğruna size yalvarıyorum”. Kendini
kurban olarak sunmak, en büyük sevgi işaretidir, bizi Rabbe benzer
kılan sevgi eylemidir, bizi kendi sevgisine büründürüp
yaşamımızı tam ve mükemmel kılar. Kendimizi
sunmamız, bizi etrafımızdaki dünyadan değişik
kılar, dünyanın değişimi için bir armağan oluruz.
İlk değişimi biz yaşıyoruz, çünkü Allah’a göre
düşünmeye başlıyoruz ve egoistçe düşünmekten vazgeçiyoruz.
Kendimizi düşünmekten vazgeçtiğimizde göksel şeyleri
düşünmekte yetenekli olabiliriz, Oğul’da gerçekleşen ve Kutsal
Ruh ile yayılan Baba Allah’ın sevgisini hissediyoruz ve ona
doğru çekiliyoruz.
Tövbe
yürüyüşüme devam etmek için kendimizi Allah’a sunalım!
Yaşamımız ışık ve barış
kaynağı olacaktır.